Freedom House'un (Özgürlük Evi) 2020 yılında ülkelerdeki özgürlük ve demokrasi durumuyla ilgili raporunu yayınladı.

Raporda, "2020'de öldürücü bir pandemi, ekonomik ve fiziksel güvensizlik ve şiddetli çatışmalar dünyayı yıkıma uğratırken, demokrasinin savunucuları otoriter düşmanlarına karşı mücadelede yeni ağır kayıplar verdi, uluslararası denge tiranlık lehine değişti" ifadeleri yer aldı.

Raporda hala özgür olarak nitelense de sorunlu bir demokrasi olarak tanımlanan ABD’de reforma ihtiyaç duyulduğu belirtildi. Rapora göre “özgür olmayan ülkeler” kategorisinde yer alan Türkiye, son 10 yıl içinde özgürlükler alanında en büyük gerilemenin yaşandığı ülkeler arasında.

“Otoriter liderler cesaretlendi”

Freedom House “Demokrasi Kuşatma Altında” başlıklı raporunda geride bıraktığımız yılda kazanım ve kayıplar arasındaki uçurumun arttığını, dünya nüfusunun beşte birinden daha azının tam olarak özgür ülkelerde yaşadığını belirtti.

15 yıl üst üste dünya genelinde özgürlüklerde düşüş yaşandığına dikkat çekilen raporda otoriter liderlerin 2020 yılında daha da cesaret kazandığı vurgulandı. Raporda “Özgür olmayan ülkeler” kategorisine giren ülkelerin oranının demokraside gidişatın kötüleşmeye başladığı 2006 yılından bu yana en yüksek seviyeye yükseldiği kaydedildi.

Siyasi hak ve özgürlüklerde düşüş yaşayan ülkelerin sayısının, kazanım elde eden ülkelerin sayısını son 15 yıl içinde ilk kez bu kadar yüksek bir oranla geçtiği de raporda ifade edildi.

“ABD hala özgür ama sorunlu bir demokrasi”

Freedom House bu yılki raporunda dünya nüfusunun yüzde 75’ini temsil eden 73 ülkenin özgürlük puanlarını düşürdü.

Bu ülkeler arasında Çin, Belarus ve Venezuela gibi “otoriter devletler” dışında “sorunlu demokrasiler” olarak nitelenen ABD ve Hindistan da yer aldı.

Trump yönetiminin son yılında 11 puan düşüş

Raporda hala “Özgür” olarak değerlendirilse de ABD’nin Trump yönetiminin son yılında demokratik düşüş yaşadığı, ABD’nin özgürlük puanının son on yıl içinde 11 puan düştüğü ve yalnızca 2020 yılı içinde üç puan gerilediği vurgulandı.

Rapora göre, bu değişiklikler ABD’nin dünyanın önde gelen Fransa, Almanya gibi demokrasilerle uyumunu bozdu.

Raporda ayrıca Trump yönetiminin kurumlarda görevli genel müfettişleri görevden alarak, aksaklık ve yanlış uygulamaları ihbar eden çalışanları kovarak ya da cezalandırarak, COVID-19 konusunda bilgileri kontrol ya da manipüle etme girişiminde bulunarak yönetimde şeffaflığa zarar verdiği kaydedildi.

ABD genelinde geçen yıl yaşanan protestolara da değinilen raporda, bu protestolarda şiddet olaylarının, polis şiddetinin yaşandığı ve karşıt protestocularla silahlı kişilerin bu protestolara karıştığı belirtildi. Gösterileri haberleştirirken gözaltına alınan ve fiziksel saldırıya hedef olan gazetecilerin sayısında artış yaşandığı da vurgulandı.

Raporda, eski Başkan Donald Trump’ın, 6 Ocak günü seçim sonuçlarını onaylamak üzere toplandığı sırada Kongre binasının basılmasıyla sonuçlanan ve seçim yenilgisini geçersiz kılmaya yönelik “şok edici” girişimlerinin ABD’de seçim kurumlarını ciddi baskı altında bıraktığı vurgulandı.

Bu krizin “ABD’nin dünyadaki güvenilirliğine zarar verdiği, ülkede siyasi kutuplaşma ve aşırıcılık tehdidini gözler önüne serdiği” de raporda kaydedildi.

“ABD’de yaşananlar otoriter devletlere malzeme verdi”

ABD’de yaşananların ardından otoriter devletlerdeki yönetici ve propagandacıların kendi yaptıkları ihlal ve suistimallerden dikkati başka yöne çekmek amacıyla her zaman Amerika’nın kendi içindeki kusurlara işaret ettikleri, son bir yıl içinde yaşanan olayların bu yöneticilere bu taktiğin kullanılmasında malzeme verdiği de raporda ifade edildi.

Otoriter ülkelerdeki liderlerin atıfta bulunduğu bu bulguların uzun süre hafızalarda kalacağı belirtilen raporda, 6 Ocak’taki Kongre baskının ardından Rusya Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün, “Washington’daki olaylar ABD’nin seçim sürecinin günümüz koşullarına uygun olmadığını, çağdaş standartları karşılamadığını ve ihlallere açık olduğunu gösteriyor” dediğine dikkat çekildi.

Zimbabve devlet başkanının da yaşananların “ABD’nin demokrasiye destek kisvesi altında bir başka ülkeyi cezalandırma hakkı olmadığını gösterdiği” ifadelerini kullandığı anımsatıldı.

“6 Ocak ABD için uyanış çağrısı olmalı”

Freedom House Başkanı Michael Abramowitz, “6 Ocak’ta yaşananlar Amerikan demokrasisinin kırılganlığı konusunda bir uyanış çağrısı olmalı. Başta Çin olmak üzere otoriter güçler dünya genelinde çıkarlarını ilerletiyor, demokrasilerse iç sorunlarla boğuşuyor. Özgürlüğün küresel ölçekte galip gelmesi için ABD ve ortakları bir araya gelerek demokrasiyi hem ABD içinde hem de dışında güçlendirmek için daha çok çalışmalı. Başkan Biden Amerika’nın demokrasi ve insan haklarına destek konusunda uluslararası rolünü yeniden tesis etme sözü verdi. Ancak ABD’nin liderlik özelliğini yeniden inşa etmesi için kendi siyasi sistemi içindeki zayıflıkları da eşzamanlı olarak çözmesi gerekiyor” sözleriyle değerlendirdi.

“ABD olumlu örnek olursa herkes için yararlı olur”

Abramowitz, “Amerikalılar, mahkemeler ve diğer önemli kurumların seçim sonrası krizde sağlam durmasından ve ülkenin olası en kötü sonuçlardan kaçınmış olmasından memnun olmalı. Ancak Biden yönetimi, yeni Kongre ve Amerikan sivil toplumu ABD demokrasisini, herkes için siyasi hak ve özgürlükleri geliştirip güçlendirerek sağlamlaştırmalı. ABD olumlu bir örnek teşkil ettiğinde, herkes bundan fayda sağlar. Ülkenin kendisi de daha demokratik bir dünyanın meyvelerini yeniden toplar” ifadelerini kullandı.

Türkiye raporda nasıl yer aldı?

Freedom House’un özgürlükler raporundaki grafiğe göre, Türkiye son 10 yıl içinde en büyük gerilemenin görüldüğü ülkeler arasında Mali’den sonra ikinci sırada yer aldı.

Raporda, bu yıl da özgür olmayan ülkeler kategorisinde yer alan Türkiye’nin 10 yıl içinde toplam 31 puan gerilediği belirtildi.

Raporun Türkiye bölümünde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Türk siyasetinde önemli bir güç sahibi olmaya devam ettiği; ancak 2019 yılındaki yerel seçimlerde muhalefet partilerinin kazandığı zaferin ve Corona virüsü salgınının zorda olan ekonomi üzerindeki etkisinin hükümeti muhalefetin baskılanmasına ve kamuoyunda tartışmaların kısıtlanmasına teşvik ettiği belirtildi.

Türkiye'de ana akım medyanın özellikle de televizyon yayıncılarının hükümetin duruşunu yansıttığı ve sık sık benzer manşetlerin atıldığı kaydedildi. Bazı bağımsız gazete ve internet siteleri faaliyetlerine devam etse de bunların büyük bir siyasi baskı altında oldukları ifade edildi.

Türk vatandaşlarının görüşlerini yakın çevrelerinde açık bir şekilde dile getirdikleri; ancak sosyal medyadaki paylaşımları ya da kamuoyunda söylediklerine dikkat ettikleri belirtildi.

2020 yılında yüzlerce sosyal medya kullanıcısının Corona virüsü salgınıyla ilgili ''provokatif'' olarak nitelenen paylaşımlar sebebiyle gözaltına alındıkları ve bazılarının da ekonomi, terörizm ya da askeri operasyonlar gibi konularda düşüncelerini dile getirdikleri için gözaltına alındıkları ya da yargılandıkları kaydedildi.


“Otoriter devletlerin askeri güç kullanması demokratik normlardaki çürümenin sonucu”

Freedom House, Türkiye’nin de içinde bulunduğu bölgede, otoriter yönetimlerin genişlemesinin ve uluslararası arenada önemli demokrasilerin gittikçe azalan ve tutarsız bir şekilde varlık göstermesinin, insan hayatı ve güvenlik konusunda somut etkileri olduğunu, buna siyasi anlaşmazlıkların çözümü için sık sık askeri güce başvurulmasının da dahil olduğunu belirtti.

Raporda Libya ve Yemen gibi uzun süredir devam eden çatışmaların şiddetlendiği, Etiyopya liderinin Tigray’da, Azerbaycan liderinin de Dağlık Karabağ’da savaş başlattığı, bu ülkelerin sırasıyla Eritre ve Türkiye’den destek aldıklarına da değinildi.

Raporda otoriter devletlerin askeri güç kullanması dünya genelinde demokratik normlarda çürüme yaşandığının bir diğer sonucu olarak değerlendirildi.

“Dağlık Karabağ çatışması demokrasiyi etkiledi”

Freedom House, Dağlık Karabağ’daki çatışmanın demokrasi açısından sonuçları olduğuna da dikkat çekti.

Raporda, Rusya’nın ateşkes planını taraflara dayatmasının ardından son bulan ve Azerbaycan’ın askeri kazanımlarını muhafaza eden uzlaşmanın ardından Azerbaycan’ın otoriter devlet başkanı İlham Aliyev’in yönetiminin güçlendiğine dikkat çekildi.

Rapora göre, 2018 yılındaki hükümet karşıtı gösteriler ve ardından yapılan seçimlerden sonra Ermenistan’ın demokrasi ve özgürlük alanlarında deneyimlediği kırılgan kazanımlar, Başbakan Nikol Paşinyan’ın savaşta şartlı şekilde teslim olmasının ülke içinde büyük tepkiye yol açması yüzünden ilerletilemedi.

Raporda, “Böyle bir düzensizlik Ermenistan’ı, komşularının otokratik eğilimlerine daha da yaklaştırabilecek bir olaylar zincirini tetikleyebilir” uyarısı yapıldı.

Ermenistan geçtiğimiz haftalarda darbe girişimine sahne olmuş, Başbakan Paşinyan ordunun hükümeti istifaya çağırmasının ardından destekçilerinden sokağa çıkmalarını istemişti.

“Otokratik ülkeler komşularını da olumsuz etkiledi”

Bu bağlamda, raporda Belarus ve Hong Kong’da demokrasi yanlısı protestoların uluslararası eleştirileri hiçe sayan hükümetlerin şiddetli müdahalesiyle karşılaştığına dikkat çekildi.

Azerbaycan ordusunun Dağlık Karabağ’daki saldırısının Ermenistan’da son yıllarda görülen demokratik kazanımları dolaylı olarak tehlikeye attığı, Etiyopya’nın Tigray bölgesindeki silahlı çatışmanın 2018 yılından bu yana siyasi açılım umutlarını yok ettiği değerlendirmesi de raporda yer aldı.

Rapora göre, bu gelişmelerde, “otokratik komşu“ olarak nitelenen ülkelerin müdahalesi rol oynadı. Bu değerlendirme raporda “Moskova Belarus’taki rejime destek sağladı, Pekin Hong Kong’daki baskıyı körükledi, Türkiye hükümeti Azerbaycan’a destek verdi ve Etiyopya lideri de Eritre’den destek talep etti” ifadeleriyle yer buldu.

Raporda “Dünyanın en yoğun nüfuslu diktatörlüğü” olarak nitelenen Çin’deki rejiminin olumsuz etkisinin Hong Kong’un da ötesine geçtiği, Pekin’in Corona virüsü salgınının ilk aşamalarını örtbas etmesinin sonuçlarına karşı koymak amacıyla dezenformasyon ve sansür uygulamalarını yoğunlaştırdığı belirtildi.

Freedom House’un araştırma ve analizden sorumlu başkan yardımcısı Sarah Repucci, bu yılki bulguların otoriter dalganın henüz kontrol altına alınamadığını açıkça gösterdiğini söyledi.

Repucci, “Demokrasi ve özgürlüklerde 15 yılın biriken gerilemesini tersine çevirmek ve daha özgür ve barışçı bir dünya inşa etmek istiyorsak, demokratik hükümetler dayanışma içinde birbirleriyle ve demokrasi ve insan hakları savunucularıyla çalışmak zorunda kalacak” dedi.

Hindistan da özgürlüklerde geriledi

Raporda Hindistan’ın statüsü “Özgür” kategorisinden “Kısmen Özgür” kategorisine geriledi. Rapora göre, Hindistan halkının siyasi hakları ve özgürlükleri, Narendra Modi’nin başbakan olduğu 2014 yılından bu yana erozyona uğradı.

Rapora göre, Modi’nin Hindu-milliyetçi hükümeti insan hakları kuruluşları üzerindeki baskıyı ve akademisyenlerle gazetecilere yönelik tehditleri arttırdı, Müslümanlar’a yönelik linç girişimleri dahil olmak üzere bağnaz saldırılar devam etti.

2019 yılında Modi’nin yeniden seçilmesinin ardından özgürlüklerde düşüşün derinleştiği ve hükümetin Corona virüsü salgınına müdahalesinde insan hakları istismarı görüldüğü belirtildi.

Raporda, uluslararası alanda demokrasi ve otoriterlik arasındaki dengenin köklü bir biçimde değiştiği, otoriterlerin yaptıkları istismarların sonuçlarından muaf oldukları, güçlerini pekiştirmek ya da muhalefeti susturmak için yeni fırsatlar elde ettikleri kaydedildi. Bu yüzden aslında gelecek vaat eden demokratik hareketlerin bunun sonucunda engellerle karşı karşıya kaldığı ifade edildi.

“Antidemokratik liderler pandemiyi kullandı”

Raporda Corona virüsü salgını döneminde baskıcı rejimler ve popülist liderlerin şeffaflığı azaltmaya, yanlış yönlendirici bilgileri teşvik etmeye, eleştirel görüş ve istenmeyen verilerin paylaşılmasını engellemeye çalıştığı belirtildi.

Hükümetlerin pandemi yönetimine itirazlarını dile getiren çok sayıda kişinin suçlamalarla karşı karşıya kaldığı kaydedilen rapora göre, bazı ülkelerde karantina önlemleri zaman zaman aşırıya kaçtı ya da güvenlik kurumları tarafından sert şekilde uygulandı. Antidemokratik liderlerin pandemiyi siyasi muhalefeti zayıflatmak ve güçlerini pekiştirmek üzere bir kılıf olarak kullandığına da raporda dikkat çekildi.

“Yaşanan olumsuz gelişmelerin kalıcı etkileri olacak”

Raporda geçtiğimiz yıl yaşanan olumsuz gelişmelerin kalıcı etkileri olacağı, pandeminin sona ermesinin demokrasinin yeniden canlanmasını hemen tetiklemeyeceği belirtildi.

Bu kapsamda Macaristan örneği verildi. Macaristan’da Başbakan Victor Orban hükümetinin sağlık krizi sırasında olağanüstü yetkiler üstlendiği ve bu yetkileri muhalefet partilerinin yönetiminde olan belediyelere mali yardımı kesmek amacıyla kötüye kullandığı kaydedildi.

Çözüm önerileri

Raporda dünya genelinde demokrasinin gelişmesi için politika alanında çözüm önerileri de yer aldı. Bu bağlamda ülkelere şu çağrılar yapıldı:

- Demokrasi çağrısı yapan sivil toplum ve halk hareketlerinin desteklenmesi

- Özgür ve bağımsız medyanın desteklenmesi ve bilgiye erişimin korunması

- Dış yardımda demokrasiyi güçlendiren programların vurgulanması

- Kritik dönüm noktalarında bulunan ülke ve bölgelere odaklanılması

- Diğer demokrasilerle ittifaklara ve çok taraflı kurumlara yatırım yapılması

- Eğitime yatırım yapılarak demokratik ilkelere halk desteğinin güçlendirilmesi.