Türk stratejist-yazar Cem Bağcı, sosyal medya platformları hakkında düzenlemelere ilişkin tartışmaları stratejik bir yaklaşımla ele aldı. 

“Sosyal medyada toplumun huzuruna kasteden bir kesim var.” diyen deneyimli stratejist, “Sosyal medyayı engellemek yerine empati kurmak daha önemli. Aksi halde sosyal medya özgürlüğünü tamamen kısıtlayıcı ‘biyopolitik karantina’ gündeme gelir. Ahlak ve edep sınırlarını koruyarak, çoğulculuktan korkmamalıyız!” ifadelerini kullanarak, “ölçümü düzenleme” vurgusu yaptı.

Cem Bağcı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sosyal medyaya yönelik kapsamlı hukuki düzenleme açıklamasının ardından yapılan tartışmalara ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. “Sosyal medyada toplumun huzuruna kast eden bir kesim var. Bunu bilinçli olarak yapıyorlar. Toplumun sinir uçlarına, yaralarına dokunuyorlar.” diyen Bağcı, “Şiddet, cinsellik, istismar, terör, iftira ve hakaret dolu bir ortamdan bahsediyoruz. Yani bu tür suçlar konusunda potansiyel barındıran herkes böyle bir ortamda itibar suikastçısı, iftiracı ve belki terörist olabilir. Sosyal medyayı bir provokasyon alanı olmaktan çıkarmak gerekiyor.” ifadelerini kullandı.

“Sosyal medyayı sonlandırmak toplumsal reflekslere yol açar”

Cem Bağcı, Z kuşağına ve özgürlüklere dikkat çekerek, sosyal medyanın tamamen sınırlandırılmasının dünyada olumsuz yansımalara yol açacağını söyledi. Herkesin bilgi alma ve ifade özgürlüğü hakkı olduğunu vurgulayan deneyimli stratejist, sosyal medyayı yasaklamak yerine siber suçlarla ilgili bilgilendirici ve yönlendirici uygulamaların hayata geçirilmesinin önemine değindi. Bağcı, şöyle devam etti; “Koronavirüs pandemisi sürecinde dijital sistemlerin ve online uygulamaların önemini tüm dünya ile birlikte biz de müşahede ettik. İnsanlarda özellikle sosyal medya alışkanlığı oluştu. Bu akımı ve yönelişi tamamen sonlandırmak toplumsal reflekslere yol açabilir. Tüm dünyanın araladığı veya sonuna kadar açtığı bir kapıyı kapatmak yerine alternatif yerli soysal medya platformları geliştirmemiz gerekiyor. Mevcut uluslararası platformlarda da bazı düzenlemelerle en azından itibar suikastçılığı, veri ve bilgi güvenliği gibi konularda farkındalık oluşturulabilir.”

“Sosyal medya pazarlaması göz ardı edilmemeli”

Dünya genelinde 3 milyardan fazla kişinin sosyal medya kullandığını; 2023 yılında bu rakamın 3,5 milyara ulaşmasının öngörüldüğünü vurgulayan Cem Bağcı, “Sosyal medya dünya genelinde en popüler online etkinliklerden biri. Türkiye’de yaklaşık 38 milyon kişi sosyal medya kullanıyor. Twitter’ı en çok kullanan ülkeyiz. İnsanlarımız günde ortalama 3 saatini sosyal medyada harcıyor. Bu rakamlar yadsınamaz! Hem toplumumuzda hem de dünyada öngörülemeyen bir şekilde artan dijital bağımlılık söz konusu. Sosyal medya, bu bağımlılıkta başat rol oynuyor. İnsanları bu alandan yoksun bırakmak farklı reaksiyonlara yol açacaktır.” sözlerini kaydetti.
Cem Bağcı, sosyal medyanın ticari boyutuna da işaret etti. Bireysel ve kurumsal anlamda sosyal medya pazarlaması yapan çok sayıda hesap olduğuna dikkat çekerek, bununla yeni bir ekonomik vizyon oluştuğunu belirtti. Bağcı, “Sosyal medya, e-ticaret web siteleri için güçlü bir araçtır. Birçok firma müşterileri ile sosyal medya üzerinden etkileşimde bulunuyor. Bu platformlar üzerinden doğrudan satışlar yapılıyor. Ayrıca, kullanıcılar satın aldıkları ürünleri arkadaşlarıyla veya takipçileriyle paylaşabiliyor. Bu açıdan sosyal medya, farklı ölçeklerdeki firmalar marka sadakati ve topluluk duygusu oluşturmak için aracı rolü üstleniyor. Kampanyalar, indirimler ve satışların gerçekleştiği sosyal medya platformlarındaki sınırlamalar, ticari riskler ortaya çıkaracaktır. Özellikle de kendi ürünlerini pazarlama fırsatı bulan bireysel satıcılar için risk oluşturur. Bu sebeple yapılacak düzenlemelerde sosyal medya pazarlaması gerçeği göz ardı edilmemelidir.” sözlerini vurguladı.

“Biyopolitik karantina gündeme gelir”

Bağcı, sözlerini şöyle tamamladı; “Türkiye’de insanlarımızın milli ve ahlaki hassasiyetleri var. Bunları göz ardı ederek, sosyal medyayı her türlü saldırı için bir fırsat olarak görenler hakkında elbette bir düzenleme yapılmalı; ancak bu düzenleme ölçülü düzenleme olmalı. İnsanlar sosyal medyaya erişim engeline ve kapatmaya her zaman karşı çıkacaktır. Bu, dünyada itibarımızı zedeleyecektir. Engellemek yerine empati kurmak daha önemli. Aksi halde sosyal medya özgürlüğünü tamamen kısıtlayıcı ‘biyopolitik karantina’ gündeme gelir. Ahlak ve edep sınırlarını koruyarak, çoğulculuktan korkmamalıyız! Sahte hesaplar üzerinden yapılan hakaretlerin önüne geçmeliyiz; ama sosyal medyada olmak zorundayız. Bu alandan vazgeçemeyeceğiz! Herkesin de orada olma özgürlüğü var. Tüm bu sebeplerle gündemdeki yasa tasarısı bu açılardan bütüncül ve etraflıca bir perspektiften değerlendirilmelidir.”