Ege Bölgesi 30 Ekim 2020 günü merkez üssü Sisam Adasının yaklaşık 2 Km kuzeyi ve Kuşadası’nın yaklaşık 25 Km batısında Saat 14.51’de ve 6,9 büyüklüğünde bir depremle sarsıldı.

Dün yaşanan İzmir depremini daha önce, ‘Kaplancan’dan İzmir için deprem uyarısı!’ manşetiyle İz gazetede dile getiren İstatistikçi-Yazar ve Tarihsel Depremler Uzmanı Cenk Kaplancan “Seferihisar ile güneyde Kuşadası Körfezi’nden geçen ve Karaburun’a doğru devam eden fay ise esas hareketliliğin gözlemlendiği fay olarak dikkat çekiyor. İzmir’in bir kesimi yaklaşık 300 metre alüvyon kalınlığı olan bir yerde yani akarsuların deltası üzerinde oturan Bornova ve Tuzla özelliği taşıyan Mavişehir, Bostanlı, Bayraklı da dahil olmak üzere bir balçığın üzerinde oturmaktadır. Buralarda bir deprem olabilir yakın zamanda” diyerek yer tespitinde de bulunmuştu.

LİMAN KALINTILARI DEPREMLERİ ANLATIYOR

Dün yaşanan depremin bir İzmir depremin, uzak depremlerin İzmir’e etkisi çerçevesinde değerlendiren Kaplancan, gazetemize yeni uyarılarda bulundu. İzmir’in tarihler boyunca yıkıcı depremlere maruz kaldığını liman kalıntıları örneğiyle anlatan Kaplancan, “Yine sizinle bu yılın başlarında İz gazeteye yaptığımız söyleşide İzmir ve deprem dinamiği hakkındaki görüşlerimizi paylaşırken, yörenin kırılganlığı ve tektonik yapısının getirdiği ve tarihsel depremlerden de gözlenen yıkıcı etkilerini anlatmıştık. İzmir tarihler boyunca hep yıkıcı etkileri bugün bile görülebilen depremlere maruz kalmış irili ufaklı yüzlerce ada ve kayalıkları, su altında kalmış tarihi eserleri, kıyıdan kilometrelerce geride kalan liman kalıntıları ile bize adeta tarihsel depremlerini bir bir anlatmaktadır” dedi.

YAPI STOĞU VE DOLGU ALANI UYARISI

Aktif diri fay haritaları incelendiğinde özellikle körfeze dik ve paralel, deprem üretme potansiyeli yüksek faylanmalar olduğunu vurgulayan Kaplancan, İzmir’in birinci öncelikli konusunun en az İstanbul kadar tehlikeli bir deprem olma olasılığı ve depreme güvenli yapılara duyulan ihtiyaçlar olması gerektiğini söyledi. İzmir’in deprem üretme riskine rağmen, yapı stoğunun vahim bir tablo oluşturduğunu söyleyen Kaplancan, “İzmir’de önceki yıllarda oldukça revaçta olan bitişik nizam yapılaşma ve buna bağlı gelişen dar sokaklar, küçük ama yoğun caddeler ile sıkça başvurulan dolgu alanı üzeri yapılaşma biçimleri bizleri son derece korkutmaktadır. İzmir Nüfusunun yarısı açık deprem tehdidi altındadır” uyarısında bulundu.

2 MİLYON İNSAN TEHDİT ALTINDA

İzmir’in zemini ile ilgili yapılan alan çalışmalarında 12 bin 007 Km² lik yüzölçümünde yaşamakta olan 4 milyon 407 bin 284 kişinin kilometrekareye 364 kişinin düştüğünü kaydeden Kaplancan, nüfusun yarısının bu bölgede yaşadığını ve 2 milyondan fazla insanın tehdit altında olduğunu söyledi.

KARŞIYAKA UYARISI

İzmir alüvyonları, Gediz deltası ve Karşıyaka dolgu alanlarının büyük risk taşıdığını vurgulayan Kaplancan, “Burada inşa edilen yapıların deprem dayanımlı olmayan yani yetkin mühendislik hizmeti almamış, yapı denetimine uygun inşa edilmemiş olanları büyük risk oluşturmaktadır. Özellikle bitişik nizam inşa edilmiş olup, etkin mühendislik hizmeti almamış ve yapı denetiminin dışında yap-satçı müteahhitler inşa etmiş, dar sokak aralarında ve herhangi yıkıcı etkili bir depremde enkaz altında kalabilecek yurttaşlara ulaşılamama riski son derece yüksek” ifadelerini kullandı.

30 EKİM İZMİR DEPREMİ DEĞİL

30 Ekim depreminin olası bir İzmir depremi olmadığının, uzak depremlerin İzmir’e etkisi olduğunun altını çizen Kaplancan, yapı stoğu içeren bölgelerin bir an önce kentsel dönüşüme uğratılarak güvenliği sağlanmış bir yerleşime geçilmesinin önemine değinerek, “ Kentsel dönüşüm hamlesi mutlaka ada bazında düşünülmeli ve planlama ilkelerine uyulan, sosyal donatıları ile uyumlu yerleşmeye olanak tanıyan ve her şeyden önemlisi insan hayatını öne alan bir yapılaşma oluşturulmalıdır. Yaşadığımız bu deprem bize bir uyarı niteliğindedir. Bu deprem İzmir’e yaklaşık 100 Km mesafede cereyan etmiş bir depremdir. İzmir’de de zarar azaltmaya yönelik çalışmalar bir an önce başlatılmalı pilot bölge olarak da zemin sıvılaşma riski yüksek olan Bornova ve Bayraklı’daki tüm bina ve yapılarda yapı-dayanım ekseninde birinci öncelikli olarak envanter çalışması başlatılmalıdır:”