Duruşma, Genco Erkal’ın kimlik tespitinin yapılmasıyla başladı. Mahkeme hakimi, Erkal’ın yargılanmasına konu sosyal medya paylaşımlarını ve soruşturma aşamasındaki ifadesini okuyarak, hakkındaki iddialara karşı savunmasını istedi.

Sözcü'nün haberine göre; Erkal, savunmasında sosyal medya paylaşımlarını teker teker anlatarak şunları söyledi:

* Öncelikle Twitter paylaşımlarımda hiçbir hakaret unsuru olmadığına yürekten inandığımdan böyle bir dava açılacağını hiç beklemediğimi ifade edeyim. Dava açıldığına göre şimdi burada söz konusu tweet’leri teker teker ele alıp savunacağım.”

“BETON AŞKI HER ZAMAN DOĞA ALEYHİNE ÇALIŞMIŞTIR”

*Ayder Yaylası’ndan başlayalım. Bu iktidarın doğayla arası pek parlak olmamıştır. İnşaat ve beton aşkı her zaman doğa aleyhine çalışmıştır. Onlar için önemli olan pazarlanacak yeni rant alanları yaratmaktır.”

“TOPRAĞI, ALINIP SATILACAK ARSA OLARAK GÖRÜRLER”

“Toprağı, alınıp satılacak arsa olarak görürler. Doğaya verilen zararlar konusunda tipik örnekler arasında Kaz Dağları’nda maden aramaya izin verilmesi, halkın karşı koymasına rağmen İkizdere'de taş ocaklarına ruhsat vererek doğanın tahrip edilmesi, özel koruma altındaki kıyıların imara açılması sayılabilir.”

“ERDOĞAN DA İTİRAF ETMİŞTİR”

“Cumhurbaşkanı da zaman zaman bizzat özeleştiri yaparak, örneğin İstanbul için şunları söylemiştir: ‘Biz bu şehre ihanet ettik. İstanbul'un kıymetini bilemedik. Bundan ben de sorumluyum.’ (21 Ekim 2017’de)”

“‘PARMAĞININ DEĞDİĞİ YERİ KURUTUYOR’ DEMEK, DURUM BEYANI”

“Aynı şekilde Ayder Yaylası için de ‘Biz burayı kirlettik, rezil ettik’ dediği halde yaylayı turizm merkezi ilan ederek kentsel dönüşüm çalışmalarını başlatmış, imara açıp buranın doğal yayla olma vasfını kaybetmesine olanak sağlamıştır. İşte benim tvitim bu durumu eleştiriyor. ‘Parmağının değdiği yeri beton edip kurutuyor’ demek bir durum beyanı, bir eleştiridir. Kesinlikle hakaret değil.”

DİPLOMA KONUSU

“İkinci tweet’in konusu Cumhurbaşkanının diploması. Yıllardan beri tartışılıyor. Vardı, yoktu. Geçerliydi, değildi. Sahteydi deniyor. Davalar açılıyor, reddediliyor, olay Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar gidiyor. Bütün bunlar yıllardır kamuoyunun gözleri önünde oluyor.”

“Konuyla ilgili kitaplar yazılıyor. İnternete girin ‘Erdoğan'ın Diploması’ diye arayın, bakın neler çıkıyor karşınıza. En son bir kurul meseleyi, ‘özel hayatın gizliliği’ kapsamında değerlendirdi. Neden özel olsun? Madem ki yasal olarak belli bir göreve seçilebilmek için o diploma gerekli, o zaman açıkça ortaya konmalı. Özel hayat kapsamına girmez ve gizlenemez. Bu tweet’le ifade ettiğim gibi ben de bir yurttaş olarak bu diplomayı görmek istiyorum. Bu benim hakkım.”

“ŞİMDİYE KADAR HİÇBİR CUMHURBAŞKANIMIZIN DİPLOMASI TARTIŞMA KONUSU OLMAMIŞTI”

“Bugüne kadar hiçbir Cumhurbaşkanımızın diploması tartışma konusu olmamıştı. Hepsi devlet arşivlerinde yerini aldı. Hepsi kesin, açık ve nettir. Bu diplomayı da görelim diyorum. Mizahi bir ifade vardır bu tvitte. İroniktir. Ama hakaret? Neresi hakaret sayılabilir anlamıyorum doğrusu.”

“Aynı tvitin baş tarafında ‘alemin çocuk doğurup doğurmayacağına karışacağına’ diye bir ibare var, onu da açıklamak isterim. Cumhurbaşkanı ara sıra ‘Biz kimin özel hayatına, yaşama biçimine karıştık’ der, ama açıkça bilindiği gibi üç çocuk, beş çocuk, yurttaşların kaç çocuk yapacağına bile o karar vermek ister. Bu da beni rahatsız ediyor ve bu tvitle o konuyu eleştiriyorum.”

“ÇOBANLIK MESELESİ”

*Üçüncü tvitteki çobanlık meselesine gelince: Bir gün Cumhurbaşkanı şöyle dedi: (14 Kasım 2016’da) ‘Çobanlık felsefesini anlamayan, insan yönetemez. Ben de bir çobanım.’ İşte bu konuşma son tvitime ilham kaynağı oldu.”

“O, ÇOBANLIĞI KABUL EDEBİLİR AMA BEN SÜRÜDEN BİRİ OLMAYI KABUL ETMİYORUM”

“Kendisi çobanlığı gururla kabul edip savunduğuna göre burada hakaret söz konusu olamaz. O çobanlığı tercih edebilir ama ben sürüden biri olmayı kabul etmiyorum. Çağdaş bir toplum özgür bireylerden oluşur, halk koyun sürüsü olamaz.”

“TÜRK USULÜ BAŞKANLIK SİSTEMİ”

*Türk usulü Başkanlık sistemi ülkemiz için felaket oldu bence. Benim asıl eleştirdiğim budur. Başkanlık sistemine başından beri kesinlikle karşıyım. Tüm yetkilerin tek kişide toplandığı bir sistemde halk huzur bulamaz.

“ÜLKEMİZİN EKONOMİSİ ÇÖKTÜ”

*Nitekim bu sistemin yürürlüğe girmesinden bu yana, kısa zamanda siyasi, sosyal, tüm alanlarda zararlarını gördük, sürdürülebilir olmadığını anladık. En önemlisi, ülkemizin ekonomisi çöktü. Enflasyon, işsizlik, hayat pahalılığı, paramızın büyük bir hızla değer kaybetmesi, yoksulun daha yoksul, zenginin daha zengin olması, bu sistemin çıkmazını açıkça ortaya koydu. Dilerim ilk seçimde bu ucube sistemden kurtulup yeniden parlamenter sisteme geçer, demokrasiyi yeni baştan inşa eder, huzur buluruz.

“SON 6 YIL İÇİNDE, CUMHURBAŞKANINA HAKARETTEN 38 BİN DAVA”

“Teker teker tvitlerimin savunması böyle. Genel duruma bakarsak ülkemizde, son 6 yıl içinde Cumhurbaşkanına hakaretten 38 bin dava açılmış, bu herhalde bir dünya rekoru. Durumun nedenlerini araştırmak gerekiyor kanımca. Neden bu kadar çok dava? Daha önceki dönemlerde bu tür davalar yüzlerle sayılırken bu dönem birdenbire 10 binleri konuşmaya başlıyoruz. Demek ki ifade özgürlüğüne ciddi bir saldırı var, baskı var burada.

“İKTİDARA KOŞULSUZ BİAT EDİLSİN İSTENİYOR”

“Suskun, ‘evet efendim’ci bir toplum isteniyor. Soru sorulmasın, eleştiri yapılmasın, iktidara koşulsuz biat edilsin. İnsanlar hapse atılmaktan korkup sussunlar, bu mudur amaçlanan?

“AİHM, CUMHURBAŞKANINA HAKARETİ SUÇ KABUL ETMİYOR”

“Üstelik Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Şorli kararıyla, artık Cumhurbaşkanına hakaret diye bir suç kabul etmiyor, insan haklarına aykırıdır diyor. Bu suçtan ötürü gözaltına alıp yargıladıklarınıza 7500 avro tazminat ödeyeceksiniz diyor. Bunun üstüne benim başka bir şey söylememe gerek kalmıyor sanırım. Takdir sizindir.”

Erkal savunmasını bitirdikten sonra mahkeme hakimi, hüküm kurulduğu takdirde hükmün açıklanmasını kabul edip etmediğini sordu. Erkal, bunu kabul etmediğini söyledi.

Dava 11 Mart 2022'ye ertelendi.