İSTANBUL (AA) - Yeşilçam'ın usta isimleri sabah saatlerinde kaldırıldığı hastanede 85 yaşında hayatını kaybeden usta oyuncu Cüneyt Arkın'ın ardından duygu ve hatıralarını AA muhabirine anlattı.

Tiyatro sanatçısı Müjdat Gezen, 3 gün önce konuştuklarını ve Arkın'ın "Nefes almakta zorlanıyorum" dediğini belirterek, "Doktorumu yanına gönderdim, muayene etti. KOAH hastalığı olduğunu tespit ettiler. Bir ahbaptan oksijen makinesi aldık ama dün gece yataktan düşüyor ve kalbi duruyor. Ambulansta ve hastanede uğraşıyorlar ancak geri döndüremiyorlar. Çok sevdiğim bir ağabeyimi kaybettim." dedi.

Gezen, Arkın'ın son yıllarında Müjdat Gezen Tiyatrosu'nda üç oyunda sahne aldığını hatırlatarak, "Hiç tiyatroda oynamamıştı. Hastalanınca morali bozulmuştu. 'Ben seni sahneye çıkaracağım' dedim. 62 senelik sahne hayatımda hiç bu kadar çok alkış alan birine rastlamadım. İnsanlar onu sevdi. üç oyunda birden beraber oynadık. Çok güzel günlerimiz oldu. Türk sinemasının da Türk halkının da başı sağ olsun. Allah geride kalanlara ömürler versin." ifadelerini kullandı.

Cüneyt Arkın'la unutamadığı hatırasını da paylaşan Gezen, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ben oyunda ona Cüneyt Arkın rolünü verdim. Buna gazinocular teklif yapıyor şarkı söylesin diye ama o 'Ben sinemacıyım bu işlerden hiç anlamam, beceremem' diyor. Çanta dolusu milyonlarca lirayı reddediyor. Kendisi gibi yani. Bir gün Cüneyt ağabeye 'Kusura bakma gelecek oyunda yoksun, benden çok alkış alıyorsun' dedim. Sarıldık birbirimize bir daha da hiç ayrılmadık sonra. Cümlemizin başı sağ olsun."

"O dönemde her çocuğun elinde bir tahta kılıç, 'Kara Murat' oluyordu"

Yapımcı ve yönetmen Türker İnanoğlu da Cüneyt Arkın'ın dereceyle mezun olan bir tıp doktoru olduğuna atıf yaparak, Yeşilçam'daki ikinci filmini beraber yaptıklarını dile getirdi.

Arkın'la 32 film yaptıklarına vurgu yapan İnanoğlu, "Biz onunla gece gündüz birlikteydik. Çok sevdiğim, takdir ettiğim bir kardeşimdi. Hatta bir gün set arasında yönetmen de bendim, yemek paydosunda top oynanırken göğsüme bir top geldi ve nefesim tıkandı. İlk yardımı Cüneyt yaptı ve beni hastaneye götürdüler, yani bir anlamda onun sayesinde yaşıyorum." şeklinde konuştu.

İnanoğlu, Arkın'ın mesleğine tutkuyla bağlı olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:

"Birlikte Roma, Tahran, Hong Kong'da ortak projeler yaptık. Mesleğini iş olarak takip eden yapan bir insan, bazı arkadaşlar dalga geçmek için yapıyorlardı. Oyunculukta ömrü de uzun oldu. Kara Murat, Malkoçoğlu filmleriyle çocuklara kadar indi. o dönemde her çocuğun elinde bir tahta kılıç, 'Kara Murat' oluyordu. Bunu yaşattı Türkiye'de Cüneyt. Filmlerin hepsinde de bir mesajı vardı. Kendi işine sadık bir insandı."

"Türk sinemasına ve Yeşilçam'a çok büyük hizmetleri olan farklı bir sanatçıydı"

Usta oyuncu Göksel Arsoy, Cüneyt Arkın'ın vefatının 7'den 70'e herkesi üzdüğüne dikkati çekerek, Arkın'ın sinemada yaptıklarıyla herkesin takdirini, sevgisini, saygısını kazanmış bir insan olduğunu söyledi.

Arsoy, Arkın'ın sinemada hareketli bir oyuncu olarak boy gösterdiğini ifade ederek, "Bu hal onu zaman zaman büyük sakatlıklara götürdü. Yaş ilerleyince bunların tesirlerini gördü. Çok önemli ve değişik filmler yaptı. Huzur içinde yatsın. Türk sinemasına ve Yeşilçam'a çok büyük hizmetleri olan farklı bir sanatçıydı. Bir keresinde beraber bir filmde rol alacaktık ama son anda onu başka bir film şirketi kendi yapacağı işe razı etti. Oraya geçince bizim yapacağımız proje de gerçekleşmedi. Çok kıymetli bir insan gitti." değerlendirmesinde bulundu.

Usta oyuncu Ayla Algan da Arkın'ın yakışıklı ve beğenilen bir oyuncu olduğu halde sinemada ağır işçi gibi çalışan bir yapıya sahip olduğunu ifade etti.

Algan, Cüneyt Arkın'ın kendi tekniğini geliştirdiğini, Yeşilçam'ın zorluklarına göğüs gerdiğini vurgulayarak, "Ata binme hocasını bulur, at binmeyi öğrenirdi. Bütün parasını eğitime verdi. Ustayı bulur dövüş dersi alırdı. Ağır işçi gibi çalışıyordu, çok seviyordu sinemayı, çok seviyordu çok... İnsan davranışlarına, yaşam biçimlerine sanırım hekimlik tecrübesinden de kaynaklı farklı bakabiliyordu. Onun için hem burjuva çocuğunu hem de 'Malkoçoğlu'nu oynayabildi. Tarihsel bilinci kuvvetliydi, araştırmacı, kültürlü bir insandı. Sadri Alışık, Cüneyt Arkın bunlar namuslu insanlardı. Yani oyunculuğu öyle laf olsun güzelim para kazanırım diye yapmıyorlardı." diye konuştu.

'İsmailciğim bu benim sana hediyem olsun' diyecek kadar alçakgönüllüydü"

Yönetmen İsmail Güneş ise usta oyuncuyla "Gülün Bittiği Yer" ve "Bizim Ev" gibi yapımlarda çalıştığını aktararak, "Bir yönetmen için olağanüstü konforlu bir oyuncuydu. Kamerayı, ışığı çok iyi tanıyordu. Dolayısıyla onun ışığını ya da çerçeveyi bulamamak gibi sorun asla olmazdı. Olduğunda da hemen telafi etmek için olağanüstü bir çaba gösterirdi. Yeni bir oyuncuymuş gibi özür dilerdi. Olağanüstü yetenekleri olan bir adamdı. Bence dünya çapında bir ışığı vardı ama yabancı dili olmadığı için bunu değerlendiremedi." dedi.

Güneş, trende geçen bir sahneyi çekerken bir Anadolu kasabasında vatandaşların Arkın'ı trenin penceresinden gördüğünde nasıl mutlu olduklarına şahitlik ettiğini belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"O ışığı hiç sönmeyen bir insandı. Onunla 4 yıl kadar bir dizi yaptık. Sonrasında bir de film çektik. 'Ağabey sana ne kadar ödeyeceğiz?' dediğimizde 'İsmailciğim bu benim sana hediyem olsun' diyecek kadar alçakgönüllüydü. Allah rahmet eylesin. Ben ona çekmek istediğim filmin bazı sahnelerini anlatırdım. Sonra senaryo ortaya çıkınca götürürdüm, okurdu. Gülün Bittiği Yer filmini çok beğenmişti. 'Toplumun temel problemlerinden yola çıkarak bir darbe eleştirisi yapmışsın' demişti. Antalya Film Festival'inde Fikret Hakan'la yan yana izlediler filmi. Fikret Hakan film bitince ayağa kalkmış 'Bu film senin en iyi filmin olmuş' demişti. Bizim filmimiz sansüre uğramıştı. O süreçte de Cüneyt ağabey hep yanımda oldu."