Korkusuz yazarı Barış Yarkadaş'ın 13 Ekim tarihli "AKP gençlere böyle kıyıyor…" başlıklı köşesi şöyle:

Dünkü yazımda iktidarın Boğaziçi Üniversitesi’nde uyguladığı zulmü anlatmış, ardından da bu zulme direnen öğretim üyeleri ile öğrencilerin mücadelesinden söz etmiştim. Yazının mürekkebi bile kurumamıştı ki; cep telefonuma bir mesaj geldi. Mesajı yazan kişi, Boğaziçi Üniversitesi’nde okuduğunu söyleyen bir gençti. Yazılarımı takip ettiği belli olan genç, “Biz rektörlüğün okuldaki baskılarından bunaldık. Hepimizin psikolojisi bozuldu. Bir çoğumuz gece uyuyamaz hale geldik. Tedavi görmek istiyoruz. Bize yardımcı olabileceğinizi düşündük” diye yazmıştı.

GENÇLERE YAPILANA BAKIN…

Mesajı okur okumaz hemen cevap yazdım. Genç kardeşimiz, cevabım üzerine, 10 kişilik bir arkadaş grubu olduklarını ve uzman desteğine ihtiyaç duyduklarını ifade etti. Grubun tamamı öğrenci olduğu ve maddi imkanları da sınırlı olacağı için, temel bir kuralı hatırlatmak zorunda kaldım. Genç kardeşimize, “Ben size psikiyatrist konusunda yardımcı olurum. Ancak mesleki kural gereği, hiçbir doktor ücretsiz tedavi etmez. Tedavinin kurallarından biridir bu’’ uyarısında bulundum. Öğrenci kardeşimiz, “Bunu bir şekilde çözmeye çalışacağız” cevabını verdi.

YARDIMCI OLDU…

Bu kısa diyalogun ardından, öğrenci kardeşimizi mesleki bilgi ve birikimine inandığım bir psikiyatrist arkadaşıma yönlendirdim. Kısa bir süre sonra psikiyatrist arkadaşım aradı ve “Öğrenciler artık bana emanet. Ben gerekeni yapacağım. Merak etme’’ dedi. Psikiyatrist arkadaşım, öğrenciler için gerçekten cüzi bir ‘’seans ücreti” belirlemiş, öğrenciler de kabul etmişti.

GENÇLERİN SUÇU NE?

AKP iktidarının Türkiye’yi getirdiği duruma bakar mısınız?

Bu öğrenciler ne yaptı da psikolojik destek almak zorunda kalıyor?

Sahi ne istedi bu öğrenciler?

İstedikleri tek şey; demokratik bir üniversite…

İstedikleri tek şey; rektörün atama ile değil, seçimle gelmesi… Rektörün okul içi atamalarında liyakatı esas alması… Öğretim üyelerinin bilimsel çalışma yapabilecekleri bir ortamın hazırlanması… Kimsenin düşüncelerinden dolayı okuldan atılmaması ya da yargılanmaması… Ve tabii ki; rektörün öğrencilerini ihbar edip tutuklatmaması…

Hepsi bu kadar işte… Hepsi bu kadar…

AKP KORKUYOR

Ancak bu en temel demokratik talepler bile AKP iktidarı ve onun kayyım yönetimini rahatsız ediyor. Öğrenciler ve öğretim görevlileri bu talepleri dile getirdiği için okula alınmıyor, derslere sokulmuyor ve tüm hakları gasp ediliyor.

AKP işte bu kafa yapısı yüzünden gençlerimize kıyıyor! Bu ülkenin gençlerinin yüzde 75’i ‘’Fırsat bulursam yurt dışına giderim” diye boşuna demiyor. Çünkü; AKP iktidarının kendilerine herhangi bir şey veremeyeceğini görüyor ve çareyi yurt dışında arıyorlar.

AKP ÇÜRÜTÜYOR

Çürümüş bir iktidar; ülkenin geleceğini de çökertiyor! AKP bu ülkenin gençlerine hoyratça davranıyor! Çünkü AKP iktidardan düşmekten ve hesap vermekten çok korkuyor. Hesap vermemek için her türlü gaddar yönteme başvuruyor. Olan ise bu ülkenin aydınlık beyinlerine oluyor!

Muhalefet, Saray’daki odaları paylaştırıyor ama…

Muhalif kesimler, son dönemlerde yayımlanan kamuoyu araştırmaları ve anketlerde çıkan sonuçlardan hayli mutlu… Çünkü; yayımlanan tüm anketlerde AKP, MHP, BBP ve Vatan Partisi’nin desteklediği Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçimi kazanamayacağı görülüyor. Keza yine benzer anketlerde, Cumhur İttifakı’nı oluşturan partilerin, TBMM’de çoğunluğu sağlayamadığı da ortaya çıkıyor.

AKP’NİN OYLARI HÂLÂ YÜKSEK…

Önüme gelen anketleri incelediğimde, tablonun yukarıda ifade etiğim gibi olduğunu ben de görüyorum. Ancak buna rağmen, AKP hala çok yüksek bir oy oranında… AKP tüm anketlerde hala 28-29 bandında görünüyor. AKP gibi bir partinin hakkı, aslında yüzde 1 ya da 2 olmalıdır. Bunca açlık, yokluk, yolsuzluk, yağma, talan ve hukuk dışılığa rağmen AKP hala yüzde 2’ye inmediyse, bunun üzerinde ciddi kafa yormak gerekir.

HEDEF KOYMAK GÜZEL AMA…

Bu bağlamda, yeniden konuya dönersek; son anketler, yapılacak olan ilk seçimde Cumhurbaşkanı’nın değişeceğini netleştirdi. Hatta muhalefetin önde gelen kesimleri, buna o denli inanıyor ki; Ankara’da artık seçim sonrası konuşuluyor. Ve hatta; seçim sonrası Saray’daki odalarda kimin çalışacağı bile dile getiriliyor.


Siyasette hedef koymak ve başarılı olmayı istemek doğaldır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir husus var: Anketlerde ortaya çıkan sonuç, beraberinde bir rehaveti de getirebilir. “Nasıl olsa kazanıyoruz” duygusu, çalışmaları sekteye uğratabilir.

UYARI!

Muhalefetin liderleri, anketlere bakmalı ama ipleri de elden bırakmamalıdır. Hiçbir siyasi dönüşüm kendiliğinden gerçekleşmez. Büyük siyasi dönüşümleri gerçekleştirmek, ancak ‘’siyasi irade’’ ile olur. Bu yüzden, kimse rehavete kapılmamalı ve seçim sonuçları kesinleşene dek, çalışmayı elden bırakmamalıdır.