MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Ayasofya’nın ibadete açılmasının “inanç haklarının mecburi bir gereği” olduğunu belirterek, “Türk-İslam alemi yeni bir diriliş ve yükseliş müjdesini İstanbul’dan parlayan ışık huzmesinden almıştır. 567 yıldır devam edegelen fetih sürecimiz yeni bir safhaya geçmiş, bütün Türk ve İslam beldeleri ayağa kalkmıştır” dedi.


Bahçelii Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk'un " Ayasofya'yı yeniden camiye çevirmek, dünyanın geri kalanına 'artık seküler değiliz' demektir" sözlerine "Bir yazar müsveddesinin, ‘Ayasofya’yı yeniden camiye çevirmek dünyanın geri kalanına artık seküler değiliz demektir’ ifadesi kafasının her zerresi dikenle sarılmış Pamuk soyisimli bir şahsın mesnetsiz sızlanmasıdır. Böylesi köksüzler düştükleri aidiyet krizinde hamiyet ve haysiyet imhası yaşamışlardır" karşılığını verdi.

Orhan Pamuk: Ayasofya'yı yeniden camiye çevirmek, 'artık seküler değiliz' demektir

 

Bahçeli, MHP’li belediye başkanları ile düzenlenen toplantısın ardından yazılı açıklama yaptı.

Belediye başkanlarına, “Seçilmek hiç kimseye hukuken ayrıcalık sağlamayacaktır” diye seslenen Bahçeli, HDP’li belediyelere kayyum atanmasının doğru olduğunu kaydetti. Bahçeli, “Zillet İttifakı’nı oluşturan sığ ve sığıntı partilerin ağız birliği halinde kayyum atamalarına tepki göstermeleri kontrolsüz savrulma halinin teyididir. PKK’ya yardım ve yataklık yapan belediye başkanlarını sırf sandıktan çıktılar diye savunmak ve sahiplenmek ayıplı, arızalı, alacalı bir siyasettir. CHP bu yanlışın pençesindedir” dedi

Türkiye’nin, “kerameti kendinden menkul mihrakların ağzına bakma dönemini geride kaldığı”nı belirten Bahçeli, özetle şunları söyledi:

"AYASOFYA KUTLU EMANET"

Vakıf malı olan Ayasofya’nın, vakfiyesine muvafık şekilde cami olarak kullanılması milletimizin uzun yıllardır hasreti ve beklentisidir. Aynı zamanda eşsiz bir mimarlık ve sanat abidesi olan Ayasofya’nın ibadete açılması inanç haklarımızın mecburi bir gereğidir.

Nihayet Ebulfetih Sultan Mehmet Vakfı’nın mülkiyetinde olan Ayasofya Camisi’nin kilitleri açılmış, maziyle atinin manevi kucaklaşması temin edilmiştir. Türk-İslam alemi yeni bir diriliş ve yükseliş müjdesini İstanbul’dan parlayan ışık huzmesinden almıştır. 567 yıldır devam edegelen fetih sürecimiz yeni bir safhaya geçmiş, bütün Türk ve İslam beldeleri ayağa kalkmıştır.

"SAHTE BARİYER"

Hitamında yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararı’yla Ayasofya Camisi’nin yönetimi Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredilerek ibadete açılmasının önündeki bütün sahte ve sanal bariyerler yıkılmıştır. Ayasofya yeryüzündeki bütün camilerimizi, bütün mescitlerimizi selamlayacaktır.

"CİBİLLİYETSİZ"

Bundan rahatsız olanlar ise kendilerine başka meşgale aramalıdır. Ayasofya Camisi’nin Müslüman gönüllerle buluşması İslami ve tarihi bir sorumluluk olmanın yanında egemen devlet müktesebatımızın, bağımsızlık prensibimizin bihakkın gerek ve şartıdır. Türkiye onun bunun dayatmalarıyla tarihi gerçeklerine sırt çevirmeyecektir. Kudüs’te menfur senaryoları tedavüle sokanların Ayasofya özelinde bize ikaz dolu mesajlar vermesi nafile bir çabadır. ABD yönetiminin “Hayal kırıklığı” yorumu cibilliyetsiz ve ciddiyetsiz bir ithamdır.

"PAMUK SOYİSİMLİ ŞAHIS"

Bir yazar müsveddesinin, ‘Ayasofya’yı yeniden camiye çevirmek dünyanın geri kalanına artık seküler değiliz demektir’ ifadesi kafasının her zerresi dikenle sarılmış Pamuk soyisimli bir şahsın mesnetsiz sızlanmasıdır. Böylesi köksüzler düştükleri aidiyet krizinde hamiyet ve haysiyet imhası yaşamışlardır.

"YUNAN PİSKOPOS"

Ayasofya Camisi Türk milletinin emanetindedir. Bu emanetin üzerinde şaibe oluşturmak ve şüphe uyandırmak hiç kimsenin haddi ve harcı değildir. Küstah bir dille, ‘Türkler Ayasofya’yı ibadete açmaya cesaret edemezler’ diyen Yunanistan Başpiskoposu, bundan sonra ağır bir mahcubiyet ve mağlubiyet travmasına gömülecek, nifak saçan ağzını bıçak bile açamayacaktır.

Atina’da tek bir cami bulunmazken, Türkiye’nin dört bir tarafında 400’e yakın Kilise, Sinegog veya Havra’nın bulunması aziz milletimizin din ve vicdan hürriyetine duyduğu hürmetin muteber bir sonucudur.

"AB’YE YANIT"

AB Yüksek Temsilcisi Josep Borell’in geçtiğimiz günlerde yaptığı bir konuşması bizim nazarımızda ibretliktir. Avrupa Parlamentosu’nun çatısı altında, 1571 İnebahtı Deniz Savaşı’ndan önce Haçlı donanması teşekkülünü isteyen Papa 5.Pius’u gördüğünü eleştiri tonu yüksek bir şekilde haykırması bir bakıma itirafnamesidir. Hatta bahsi geçen savaşta Haçlı donanmasına komuta eden kişiyi işaret ederek; “Avusturyalı Johann arıyorsanız bana bakmayın” sözleri hem sağduyulu bir devlet adamı tutumu, hem de içinde bulunduğumuzun vahim sürecin hazin özetidir.

"HUSUMET NÖBETİ"

Bazı baro başkanları Kuğulu Park’ta hamaset ve husumet nöbetindeyken Türkiye’nin sürdürdüğü yüksek mücadele hakikaten de hayranlık uyandırmaktadır. Lafa gelince çoğulcu demokrasi yanlısı olduğunu iddia edenlerin, sıra çoklu baro sistemine gelince eleştiri oklarını fırlatmaları abes bir tenakuzdur.

"DUVAR DİPLERİ"

Baroların demokratikleşmesi bazı kesimleri neden ürkütmektedir? Avukatların Marksist-Leninist yasa dışı örgütlerin ve bilhassa CHP’nin tasallutundan kurtarılıp özgürleşmeleri niye yanlış görülmektedir? Çoklu baroyla birlikte baroların siyasileşeceğini iddia edenler, bugünkü şartlarda baroların siyasetten başka ne iş yaptığını hangi ara itiraf edeceklerdir? Yollarda yürüyen, duvar diplerinde bekleyen, parklarda nöbete giren bazı barolar, şimdiye kadar vatan ve millet için hangi fedakârlıkları yapmışlardır?

"KİMSE DOKUNULMAZ DEĞİL"

Ancak bazı barolar sadece ikbal ve istikballerinin savunulmasıyla uğraşmaktadır. Türkiye’de hiç kimse dokunulmaz değildir.Milletimiz ne istiyorsa, neyi umuyorsa o yapılacaktır.

"KILIÇDAROĞLU’NA YANIT"

CHP Genel Başkanı’nın çoklu baroyu üniter yapının kalbine sokulan hançer olarak tanımlaması iflas etmiş, saman altından ihanete payanda olmuş, yüzeye çıkınca da çanak tutmuş müflis bir siyasetçinin pespayeliğidir. Şahsımı egemen güçlerin taşeronu diyerek iftirayla itham eden Kılıçdaroğlu yalnızca terbiye muhalifi değil, aynı şekilde PKK-FETÖ’nün muhibbi, muhteris yüzlü mihmandarıdır.

İĞRENÇ ELLER

FETÖ’ye kardeş, CHP’ye candaş, HDP’ye yoldaş olarak sivrilen İP’in bu taşeron ve teşrifat kadrosunda yer alması bir başka düşündürücü çarpıklıktır. Milli ve üniter devlete kimlerin hançer salladığı, bu sallayan hain ellere kimlerin refakat edip sempati beslediği milletimiz tarafından çok iyi bilinmektedir.

Kılıçdaroğlu boşuna çırpınmasın, Cumhur İttifakı, cumhurun ruh kökünden doğup yine cumhurun aziz varlığına hizmet ederek yoluna devam edecek, hançer sallayan iğrenç elleri eklem yerlerinden kıracaktır.