Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’i ziyaret etti.

CHP lideri Kılıçdaroğlu’na, CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke ile Genel Başkan Yardımcıları Faik Öztrak, Oğuz Kaan Salıcı, Muharrem Erkek eşlik etti.

Kılıçdaroğlu ise, "Sayın genel başkanı ve arkadaşları kongreden dolayı tebrik etmek için ziyaret ettik. İYİ Parti, parlamentonun en etkin partilerinden birisi. Ülkenin sorunlarıyla ilgili görüşlerini parlamentoda dile getiriyorlar. Ülke sorunlarıyla ilgili karşılıklı görüşlerimizi paylaştık." dedi.

İki lider ortak basın açıklaması gerçekleştirdi.

Kemal Kılıçdaroğlu'nun açıklaması şöyle oldu:

Sayın genel başkanı ve arkadaşları kongreden dolayı tebrik etmek için ziyaret ettik. İYİ Parti, parlamentonun en etkin partilerinden birisi.

Ülkenin sorunlarıyla ilgili görüşlerini parlamentoda dile getiriyorlar. Ülke sorunlarıyla ilgili karşılıklı görüşlerimizi paylaştık.

Uzun yıllardır Türkiye yönetilmiyor, savruluyor. Rejim değiştikten sonra Türkiye'nin sorunları büyüyor ve değişiyor. Küçük ortak büyük ortağı esir almış durumda. Ne Bülent Arınç ne bir başkası düşüncesini ifade edemiyor.

Türkiye'nin demokratikleşmesi lazım. Türkiye'de adaletin üstünlüğü kavramı olması lazım. Yolu da bellidir. Halkın hakemliğine başvurmaktadır. Vatandaş perişan halde. Gidersiniz hakeme başvurursunuz. Halktan korkulmaz. Halk bütün sorunların çözümünde temel adrestir. Bir yerde sorun varsa halkın hakemliğine başvurmak lazım.

 

Ünal Beyin açıklamalarıyla ilgili ben gerekli açıklamamı yaptım. Türkiye Cumhuriyet Devleti hiçbir emperyal gücün gölgesini kabul etmez, nokta.

Öğretmenler biz ahlakı öğretirler. Öğretmenler büyük bir camiadır. Hepsinin ortak bir talebi var, 3600 ek gösterge. 3600 ek göstergeyi seçim meydanlarında söyledim. Sonra Ak Parti 3600 ek göstergeyi seçim beyannamesine koydu. Ben çıkıp 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde 3600 ek gösterge sözünü niye tutmuyorsunuz diye soruyorum. Bütün camianın istediği 3600 ek göstergeyi ben istemiyorum ben AK Parti’ye oy vereceğim diyorsa o camianın insanı değildir.

Öğretmenler bize dürüst olmayı öğretiyor. Hiçbir öğretmen hiçbir yalancıya sahip çıkmaz. Ben yalancının değil öğretmenin, polisin, sağlık görevlisinin, din görevlisinin hakkını savunuyorum, bunu iyi bilsinler. Öğretmeni baş tacı etmeyen hiçbir siyasetçinin başarılı olma şansı yoktur.

Meral Akşener'in açıklamaları şu şekilde;

Ben Cumhur İttifakı’nın bileşenlerinin birbirlerine laf çarptırmasına dikkat çekmiştim. Sayın Adalet Bakanı Abdülhamit Gül Adalet reformundan bahsetmişti. Sayın Erdoğan, bu reform sözüne ekonomiyi de katarak destek vermişti. Sonra ana muhalefetin sayın lideri Kılıçdaroğlu tehdit edildi. Bu tehdit, milli iradeye yapılmış bir tehditti. Hepimiz kınadık, doğrusu da bu.

Ekonomide, adalette reform yapılacağı, iddia edildi. Sonrasında sayın Kılıçdaorğlu hapisten yeni çıkmış biri tarafından tehdit edildi. Sonrasında bu tehdidin sahibi Cumhur İttifakı’nın küçük ortağı tarafından sahiplenildi. İlk defa bir siyasetçi tehdidin sahibine sahip çıktı. O zaman şunu söylemiştim: Evet, tehdit sayın Kılıçdaroğlu’na.

En şiddetli bir şekilde kınadığımız bir saldırı, bir davranış. Buna yönelik Ak Parti Genel Başkanı ve Ak Parti yöneticileri ne yapacaklar? Sonra sayın Arınç bir konuşma yaptı, sayın Cemil Çiçek telefonla katıldı. Bir makas değişikliği gerekiyorsa sayın Bahçeli ve Sayın Perinçek ne yapacaklar. Bu konuşmadan sonra Sayın Arınç İstifa etmek zorunda kaldı.

 ERKEN SEÇİM

Seçimler konusunda Bahçeli çıkıp hadi seçim dendiği zaman bunu da sayın Erdoğan’ın göze alması mümkün görülmüyor, durum gerçekten kötü. Ben 20 Ocak 2020’den beri esnaf geziyorum. Esnaf aç, dükkanlar siftah yapmadan kapanıyor. Kredilerin geri ödeme zamanı. Bu yolun sonu görülüyor. Şimdi sayın Erdoğan’ın seçim isteme döneminde Bahçeli ve arkadaşlarını pışpışlama dönemi.

Biz seçim istiyoruz. Liyakat yok, şeffaflık yok. Tek kişinin iki dudağının arasında bir ülke. Hesap verebilirlik, adalet, hukukun üstünlüğü yok. Bizim konumumuzda ülkelerin binde 75 ile borçlandığı dünyada yüzde 7,5 ile para bulmak zorunda olan bir Türkiye ile karşı karşıyayız. Bu iktidar sistematiğinin değişmesi için seçim istiyoruz. Ama bizim sayımız seçim için yetmiyor.