CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin Grup Toplantısı'nda konuştu.

Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satırbaşları şöyle:

Ramazan ayı içindeyiz. Duygularımızın yoğunlaştığı, iç hesaplaşma yapacağımız bir ay. Belediye başkanlarımız çalışıyor. 11 milyon vatandaşımıza yardım götürdüler. Kimisine maske, kimisine burs, tablet. Hangi kanaldan ulaşırsa ulaşsın belediye başkanlarımız yardım götürdü.

1.Yönettiğiniz beldede hiç kimseyi, inançları kimlikleri, yaşam tarzları itibariyle ayrımayacaksınız. Bu 1'inci kuralımız. Dün de uydular, ramazan süresince de uyacaklar.

2.Belediyenin hizmetini belli kişiler, akrabalar, yandaşlar için değil, belde halkı için yapacaksınız. Sizi bulunduğunuz makama taşıyanı unutmayacaksınız.

3. Belediyelerinizde fakir mahallelere pozitif ayrımcılık yapacaksınız.

4. Yoksullara yardım yaparken, yoksulun onurunu koruyacaksınız. Halkçılığın en temel ilkesi onurdur. Fakire yardım yaparken, sağ elin verdiğini sol el görmeyecek.

5. Harcadığınız her kuruşun hesabını millete verin dedik. Cebinizdeki para milletin parasıdır.

EMEKLİ AMİRALLERE BİLDİRİ GÖZALTISINA TEPKİ

Bizde bir söz vardır "Allah insanı kuru iftiradan sakınsın diye" Montrö Sözleşmesi tartışmalarından rahatsız olan emekli amiraller bir açıklama yaptılar. Onların iradesi dışında açıklamanın metninde bazı değişiklikler yapıldı. Onların iradesi dışında birilerinin aracılığıyla gece yarısı bu açıklama yayınlandı. Onların iradesini suistimal edenler iktidara yakın olanlardır. Saray burdan bir darbe iması çıkarmak istedi. Arkasından da dönüp bak işte CHP var bu işin arkasında dedi. Ne oldu? Hangi CHP vardı? CHP ile ilgili tek kelime bile yok. Devlet, polis, jandarma senin elinde. Kalktın, utanmadan sıkılmadan beni suçladın.

CHP EKONOMİ MASASI ZİYARETLERİ

Bu söylediklerimin gerek ben, gerekse milletvekili arkadaşlarım gittikleri her yerde özenle anlatıyorlar. Geçen hafta ben Sinop'taydım. Ekonomi Masamız Malatya ve Adıyaman'daydı. Milletvekillerimiz ve parti meclisi üyelerimiz de Yalova, Karabük ve Kars'a gittiler. Diyorlar ya; "CHP çalışmıyor" Cumhuriyet Halk Partisi'nin çalıştığı kadar kimse çalışmıyor. Yan gelip yatmıyoruz, Saray'dan medet ummuyoruz. Çünkü biz Cumhuriyet Halk Partisi'yiz. Çünkü biz yandaşlar için değil, vatandaşlar için çalışıyoruz.

Arkadaşlarımız gittiler, millet perişan vaziyette. Türkiye bir alev topu gibi. Son bir yılda işsiz kalan 1 milyon 254 bin kişi var. 19 yılın sonucunda 10 milyon 219 bin kişi işsiz. 10 milyonun üstünde işsiz olursa bir ülkede huzur, bereket olmaz. İntihar vakaları ortaya çıkar. Ülkeyi yönetenler bunun farkında değiller. Onların bir eli yağda, bir eli balda.

Karabük'e giden arkadaşlarımız, bir esnaf "Hükümet her şeyi eline yüzüne bulaştırdı. Resmi enflasyonla bizim enflasyonumuz arasında dağlar kadar fark var. Üç gün kapat, beş gün aç. Nasıl lebaleb kongre yaptılarsa bunun çözümünü bulmaları lazım" diyor. Bulamazlar kardeşim. Pandemiyi bütün Türkiye'ye yayarlar. İnsanlar ölmüş, umurlarında değildir.

"Kompoze gübre 2020 yılı son aylarında 100 liraydı. Şu anda 150 lira. DAP gübre 130 liradan 250'ye çıktı" diyor bir çiftçi. Nasıl geçinecek bu adamlar?

Yalova'da esnaf odası başkanı açık ve net söylüyor. "Yalova'nın şimdiye tek yaşadığı en büyük felaket depremdi. Ancak esnaf o zaman bile bu derece kötü dönem yaşamamıştı" diyor.

Emekli bir polis, "Süleyman Soylu bize kahramanlarım, aslanlarım diyor. Bize 3600 ek göstergemiz verilmiyor. 1995 yılından beri gasp ediliyor. Yıllarca vatan savunmasında görevli olan polis muhtaç ediliyor." diyor.

En üstteki vereceğiz demişti. Öğretmene, polise, imama, sağlık çalışanına 3600 ek gösterge vereceğiz demişti. Oy almak için bir adam yalan söyler mi kendi vatandaşına? Üstelik cumhurbaşkanlığı koltuğunda otururken.

Kars'ta market işleten bir esnafımız, "Bitmişiz, ağlayanımız yok. Olan işi A-101, Şok yapıyor. İktidar onları yükseltip bizi bitiyor" diyor.

AYAZI ASLA UNUTMAYACAKSINIZ

MHP'li bir kardeşimiz, "Salgın dönemi çok kötü yönetiliyor. Bir an önce erken seçim bekliyoruz. Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz." Ayazı asla unutmayacaksınız. Sandığı korkudan getiremiyorlar. Hep birlikte bu milleti perişan edene demokrasi dersi vereceğiz.

SALGIN YÖNETİMİNDEKİ KRİZ

Covid-19 sürecini yaşıyoruz. Gazetelere bir haber düştü 'Norveç'te hükümet 10 kişiden fazla insanın bir araya gelmesini yasaklamış' gayet güzel, herkes uyuyor. Ama bu başbakan doğum günü dolayısıyla aile bireylerini çağırıyor ve bir kutlama yapıyorlar. Sayı 10 değil, 13. Norveç'in devlet televizyonu bunu geniş kitlelere duyuruyor. Arkasından emniyet müdürlüğü talimat veriyor, Norveç Başbakanı'na ceza kesiliyor. Devlet budur. Devleti bundan daha güzel anlatan bir örneği zor bulursunuz.

SARAY İÇİN KURAL YOKTUR

Buyrun şimdi Türkiye'ye bakalım. Lebaleb kongre yaptılar. Maskeler falan sıfır. İçişleri bakanı mı gidip diyecek ceza yazın diye? Yürek ister. Erdoğan'a mı ceza kesecek? Yürek ister. Bu nedir? Kibrin getirdiği sonuç. Kural vatandaş için var, Saray için kural yoktur diyor. Kibir şeytana özgü bir kavramdır. Eğer kibir devleti yönetenleri teslim almışsa o ülke kolay kolay iflah olmaz.

VAKALARIN SEBEBİ KONGRELER

Devlet kibirden arınmış olsaydı ilk yapacakları iş bildiriyi değiştirenleri bulup yargıya teslim ederlerdi. Yapamazlar. Kibir böyle bir şey. İnsanlar ölüyor siz ne yapıyorsunuz? Sizin iradeniz ipotek altında, rehin tutuluyorsunuz. Çıkın söyleyin. Bilim adamısın. Seni adam yerine bile koymuyorlar. Niye konuşmuyorsun. Emekli amiraller gibi bizi toplarlar. Toplarlarsa bir onurdur. Kendileri doktor, doktorları savunmaları lazım. Ne diyorlar, alkışla. Onların nasıl çalıştıklarını biliyorlar mı? Sağlık Bakanı açıklama yapıyor. "Vakaların artmasının sebebi hepimiziz." Uzayda mı yaşıyorlar? Vakaların artmasının sebebi kongreler değil mi?

BEDAVA PATATES-SOĞAN TARTIŞMASI

Erdoğan 11 Nisan'da açıklama yapıyor, 1 milyon 250 bin ton patatesten söz ediyor. 300 bin ton soğandan söz ediyor. Bunları çiftçiden alacağız ve dağıtacağız diyor. Aynı gün tarım bakanı açıklama yapıyor; "1 milyon 250 bin değil, 300 bin ton patates var" diyor. Rakama bakın. Nasıl atıyorsun bu kadar ya? Okuyunca inanamadım. Havuz medyasının internet sitesine baktım aynı rakamlar.

"128 MİLYAR DOLAR NEREDE?"

Bu kürsüden defalarca 128 milyar dolar nerede diye sordum. 128 milyar doları hangi kurdan sattınız diye sordum. 128 milyar doları satanların kimler olduğunu, kimin imza attığını sordum. Defalarca her yerde sordum. Birisi "para kaybolmadı, para el değiştirdi" diyor. Para zaten el değiştirdi. Ben sana zaten bunu soruyorum. El değiştirdi de kime gitti bu? Milyarları kim götürdü? Bunu niye soruyorum? Merkez Bankası daha önce sattığı dövizleri böyle tablolar halinde yapar kendi internet sitesinde yayımlardı. Şimdi yok. Damat kime verdi, sen kime talimat verdin? 1 TL'den söz etmiyorum, 1 milyondan söz etmiyorum 128 milyar dolardan söz ediyorum. Ne oldu bu para? Tık yok. Bir daha sorduk, tık yok. Önce kasada duruyor dedi, sonra pandemide kullandık dedi. Yalan söylüyorlar. 

Dua edelim darbeci diye suçlamadı bunu soruyoruz diye. Bu kadar pişkin, halktan bu kadar kopuk, bu kadar para sevdalısı dünyada başka bir iktidar görülmemiştir. Sorular karşısında ezilip büzülen, cevap veremeyen ama yeri geldiğinde kibirlenen, böbürlenen bir yapıyla karşı karşıyayız. Sen kendini ne sanıyorsun?

Dedik ki cevap vermiyor bari bilboardları kiralayım, oraya asalım, millet görsün. Vay efendim neymiş? Cumhurbaşkanı'na hakaretmiş. Arkasında Saray'ın silüeti varmış. Soru sormak ne zamandan beri hakaret oldu? 20 Temmuz sivil darbesinin en temel kanıtı budur. Bir darbe dönemi yaşıyoruz.

Ben bal gibi soracağım, sen de bana cevap vereceksin. 128 milyar doların nerelere peşkeş çekildiğini nerden öğreneceğiz? Merkez Bankası Başkanı konuşamaz. Mümkün değil. Hazine ve Maliye'den sorumlu olan bakan mümkün değil konuşamaz. Kime soracağız?

128 MİLYAR DOLARLA NE YAPILABİLİRDİ?

10 milyon işsiz vatandaşımıza bir yıl boyunca her ay 3 bin lira para verebilirdiniz. 1 milyon 300 bin esnafın 13 milyar liralık kredi borçlarını sıfırlayabilirdiniz. Çiftçilerin bankadan aldıkları kredilerin tamamını sıfırlayabilirdiniz. Mikro işletmelerin 16 milyar liralık kredinin tamamını ödeyebilirdiniz. Yoksulluk sınırı altında olan 1 milyon 600 bin hane var. Bunların bir yıl süreyle doğal gaz parasını ödeyebilirdiniz. Biontech aşısı getirebilirdiniz, 50 milyon vatandaşımız aşı olabilirdi. Milli Eğitim Bakanlığı'nda internete erişemeyen, EBA'ya erişemeyen 4 milyon evladımıza en gelişmiş bilgisayarı, tableti alırdınız. Devletten 3 ay boyunca 806 bin esnafımıza bir yıl süreyle 3 bin lira para verebilirdiniz. Devletten 3 ay boyunca bin lira alan basit usül dışındaki esnafa da yine her ay 3 bin lira para verebilirdiniz. Devletten 3 ay boyunca bin lira para alan 26 bin müzisyene her ay bir yıl süreyle 3 bin lira verseniz yine para bitmiyor. 467 milyar lira daha para kalıyor. Paranın büyüklüğü bu işte. Devletin soyulduğu burdan belli. Bunu soruyorum. Afişleri indiriyor. Bana hakarettir diyor. Niye sana hakaret olsun? 

Son iki yılda çalışırken işinden olan 2 milyon 918 bin yeni işsiz adına soruyorum; 1 milyon 953 bin esnaf, 2 milyon 83 bin çiftçi, 858 bin kamyon şoförü, 100 bin 575 taksici, 13 milyon 264 bin emekli, dul ve yetim adına soruyorum: Nerede bu 128 milyar dolar? Sayıları 1 milyona yaklaşan apartman görevlileri, aylık geliri asgari ücretin 3’te 1’i olan 9 milyon 80 bin 521 kişi adına soruyorum; 3 milyon 972 bin dul ve yetim, şehit yakınları ve gaziler adına soruyorum: Nerede bu 128 milyar dolar? Tüyü bitmemiş yetimin hakkını korumak için soruyorum: Nerede bu 128 milyar dolar. 50 bin 278 muhtar adına soruyorum? Nerede bu 128 milyar dolar? Biz bunu öğrenmek zorundayız. 128 milyar doları 82 milyona bölersek, yani yeni doğan çocuktan en yaşlımıza kadar bölersek, kişi başına 1542 dolar düşüyor. 5 kişilik bir aile düşünün, aile başına 7 bin 710 dolar düşüyor. Bunu 8 ile çarpın kur üzerinden, her aile başına düşen 61 bin 680 Türk lirası. Bu para nereye gitti? Bu parayı öğrenmek zorundayız. Bunu sormak her namuslu, ahlaklı vatandaşın görevidir. Bunu sormak inanç sahibi olan, Allah'a inanan herkesin görevidir. Eğer kul hakkı en büyük günahsa, yüce yaratan kul hakkıyla önüme gelmeyin diyorsa 128 milyar doların hesabını bu sarayda oturanların vermesi lazım. Eğer hesabını veremiyorsan sandığı getir, korkma, namusunla git bari