CHP İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı’nca, Avrupa Kadın Lobisi (AKL) tarafından yayımlanan, “Kadınlar ve Kız Çocuklarının Erkek Şiddetinden Özgür Olduğu Bir Avrupa’ya Doğru” rapor Türkçe’ye çevrildi.

Rapora ilişkin, MYK’ya sunulan yazıda, “Kamuoyunun, insan hakları örgütlerinin, kadın örgütlerinin ve toplumun geniş kesimlerinin itirazlarına rağmen tek adam kararıyla çıkılan İstanbul Sözleşmesi sadece ülkemiz değil tüm dünyada kadına yönelik şiddetin önlenmesi için kilit bir öneme sahiptir” denildi. Yazıda, şöyle denildi: “AB kapsamındaki her üç kadından biri 15 yaş sonrası (62 milyon kadın) fiziksel ya da cinsel şiddete maruz bırakılmıştır. 10 kadından biri en az bir kere cinsel şiddetin herhangi bir türüne maruz bırakılmaktadır. Her saniye; bir kadın cinsel tacizin bir veya daha çok türüne maruz kalırken, 5 kadından biri takip yoluyla tacize maruz bırakılmaktadır. 31 ülkenin 19’unda kadına yönelik erkek şiddeti, istatiksel verilerden açıkça anlaşılamamaktadır. Masa Başı Araştırma yönteminde 13 ülkeyi kapsayan bir yöntem belirlenirken (11 AB üyesi ve iki AB üyesi olmayan), anket yöntemi Sözleşmeyi onaylamış bulunan 23 ülke ile toplamda 31 ülkede ve iki Avrupa genelinde faaliyet gösteren organizasyon tarafından uygulanmıştır. Rapordaki verilere göre; kadınların yüzde 5’i tecavüze uğramıştır. Her beş kadından biri şu anki veya eski partnerlerinden birinden fiziksel ya da cinsel şiddete maruz kalmaktadır. En az bir engeli bulunan kadın ve kız çocukları; engeli bulunmayanlara oranla iki ile beş kat arasında daha fazla şiddete maruz kalmaktadır.”

Raporda Türkiye nasıl?

MYK’ya sunulan yazıda, “Türkiye Rapora Nasıl Yansıdı?” başlığı altında ise şu ifadeler yer aldı: “14 Nisan 2021 tarihinde yayımlanan AKL Raporu’nda; Türkiye’nin 20 Mart 2021 tarihli İstanbul Sözleşmesi’nin feshine dair Cumhurbaşkanı kararının işlenmediği görülmekle birlikte; Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nin hedeflediği dört kriterde yaptıkları, rapordaki tabloda yer almıştır. Bunlar, hukuk ve ceza kanunlarının kadına ve kız çocuklarına yönelik şiddet ve aile içi şiddet doğrultusunda değiştirilmiş olması. Kadına ve kız çocuklarına yönelik şiddetle ile ilgili ulusal eylem planının yürürlüğe girmiş olması. Telefon yardım hatları, sığınma evleri vb. kurumların uygulamaya geçmesi ve zamanla güçlendirilmiş olması. Kadına ve kız çocuklarına yönelik şiddet olaylarının soruşturulması ve adli takibata tabi tutulması konularında pozitif gelişmelerin yaşanmış olması. Aile içi şiddete uğrayan ve diğer kadına ve kız çocuklarına yönelik şiddet durumlarında koruma kararlarının uygulama geçmiş olması ve zamanla geliştirilmiş olması. Önleyici tedbirlerin geliştirilmiş olması. Kadına ve kız çocuklarına yönelik şiddet ve aile içi şiddete karşı farkındalık politikalarının yürütülmüş olması ve ilgili kişilerin bu konularda eğitim almış olması. Erken tespit ve müdahale programlarının uygulamaya geçmiş olmasıdır.”