İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener partisinin grup toplantısında konuştu.

Akşener'in satırbaşları şöyle:

Ankara'mızın başkent oluşunun yıl dönümü. Bu güzel günde bize Cumhuriyetimizi armağan eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ve tüm istiklal kahramanlarımızı saygı ve minnetle anıyorum.

Geçtiğimiz pazar günü 10 Ekim Ankara Tren Garı terör saldırısının yıl dönümüydü. Buradan hayatımızı kaybeden vatandaşlarımıza bir kez daha Allah'tan rahmet diliyorum.

Sayın Erdoğan geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaptı. Muhalefet, Türkiye'nin salgın sürecini çok daha başarılı yürütmesini sağlayacak tek bir teklif dahi getirmedi dedi. Sayın Erdoğan belli ki artık sürmenaj olmuş durumdasın, belli ki partin gibi sen de tükenmişlik sendromu yaşıyorsun.

Kapıdaki enerji krizi

Erdoğan'a soruyorum. Biz bu doğalgazı Putinle kurduğun kankalığa rağmen neden bu kadar fahiş fiyata alıyoruz? Biz göz göre göre niye soyuluyor, bu dost kazığını neden yiyoruz? Doğalgazda yenilen bu kazık, Türkiye'nin sayın Erdoğan ve arkadaşları eliyle içine sokulduğu devlet krizinin bir yansımasıdır.

TP ve BOTAŞ'a özelleştirme

2003'ten 2020'ye kadar tam 62.3 milyar dolarlık özelleştirme yapıp, bu parayı da çatır çatır yiyen iktidar şimdide gözünü barajlarımıza ve hidroelektrik santrallerimize dikti. Sayın Erdoğan şimdiye kadar enerji dağıtımını özelleştirdin de ne oldu? Ne var ne yok satma merakın çiftçimizi iflas ettirmedi mi?

Sayın Erdoğan, BOTAŞ'ı üç ayrı şirkete bölüp, iki şirketin hisselerini yaranmak istediği yabancı sermayeye satmak istiyor. Tezgaha bakar mısınız? Buna benzer başka tezgahta Türkiye Petrolleri'nde yaşanıyor. Sayın Erdoğan ve arkadaşları onu da sessizce Varlık Fonu'na alıp satacaklar. Rant sevdasına, vizyonsuzluğa, zilletliğe bakar mısınız?

Çocuklarımızın ve torunlarımızın geleceğine ipotek koyamazsın. Koymaya çalıştığın zaman iktidar değişiminde bütün bu gayri milli adımların iptal edileceğini bugünden alacaklara da vereceklere de duyurmanın sorumluluğunu taşıyorum. Seni uyarıyorum, gel giderayak böyle bir stratejik hata yapma.

'Ne değişti de Erdoğan bir anda 180 derece dönmeye karar verdi?'

Erdoğan'ın gecikmeli kararı ile nihayet Paris İklim Anlaşması Meclis'te onaylandı. Hatırlayın biz Paris İklim Anlaşmasını acilen onaylayın dediğimizde 'Türkiye daha zor durumda kalacak' demişlerdi. Ne değişti de sayın Erdoğan bir anda 180 derece dönmeye karar verdi? BM Zirvesi'nde sayın Erdoğan'ın etrafa şirin gözükmesi gerekiyordu bu kadar basit.

İlk sandıkta sayın Erdoğan ve bu ucube sistemi gidecek. Milletimizden yetkiyi alacağız ve milletimiz iyileşecek.

Akşener'in Adıyaman ziyareti

Bir yanda 5-10 maaşlı danışmanlar diğer yanda günde 20 lirayla geçinmeye çalışan esnafımız, gençlerimiz ve emeklilerimiz. Yazıklar olsun. Adıyaman'da karşılaştığım vatandaşlarımızın iktidara bazı soruları oldu. Hükümetin haberi var mı bu zamlardan diye soruyor. Tütüncü kardeşim, 'Tütünü yasakladılar biz şimdi nasıl yaşayacağız, neyle geçineceğiz? Biraz fazla ekene hapis cezası veriliyor. Siz iktidar olunca bunları kaldıracak mısınız?' diyor. Sayın Erdoğan sen bu çiftçiden, üreticiden ne istiyorsun? Onları niye açlığa, yokluğa mahkum ediyorsun? Bu soruların muhatabı sensin.

Anlattığın masallar Adıyamanlı kardeşlerimin sorunlarına cevap olmuyor.

'Sıkı dur sayın Erdoğan başbakan geliyor'

Milletin derdini çöz. Benden söylemesi kısa zamanda çözdün çözdün, çözemedin koltuk gidiyor haberin olsun. Çünkü İYİ Parti gümbür gümbür geliyor. Gittiğimiz her yerde millet bizi çağırıyor. Ortaklarınla sürdürdüğünüz sefaya son verip hizmet nasıl yapılır, ülke nasıl yönetilirmiş cümle aleme göstermeye geliyoruz. Bu ucube sistemin devri artık bitti. Sıkı dur sayın Erdoğan başbakan geliyor.

'Erdoğan nerede başarılı bir iş varsa gidip tepesine çöküyor'

Öyle ucube bir sistemle karşı karşıyayız ki; Bugün Sayın Erdoğan, sadece Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetmiyor. Aslında onu da yönetemiyor da, hadi neyse… Kendisi aynı zamanda; Varlık Fonu’nun başı olarak; Ziraat Bankasını, HalkBank’ı, Vakıfbank’ı da yönetiyor. Borsa İstanbul’u da yönetiyor. Botaş’ı, Etimaden’i de yönetiyor. Türk Hava Yolları’nı, Turkcell’i ve Türk Telekom’u da yönetiyor.

Kendisi kumara karşı ama, Şans Oyunlarını da, At Yarışlarını da, o yönetiyor. Şeker fabrikalarına gıcığı var, Çay üreticilerine de düşman ama; Türk Şeker’i de, Çay-Kur’u da, o yönetiyor. Hatta ekonomiden gram anlamıyor ama; İstanbul Finans Merkezi’ni de, yine o yönetiyor. Evet maalesef, tüm bu kurumların imza yetkilisi, Sayın Erdoğan. Şimdi de, tüm bunlar yetmemiş olacak ki, özel sektöre el attı. Organize Sanayi Bölgelerini de, kendine bağlamak istiyor. Çünkü, ülkemizde işleyen ve çalışabilen, bir tek OSB’ler kalmıştı; onları da kendine bağlayıp, kurutursa, rahat edecek. Biliyorsunuz, Organize Sanayi Bölgelerine yönelik, bir yasa tasarısı var. Bu yasa tasarısında, OSB yönetiminin, kamuya bırakılması gibi, bir durum söz konusu. Bugün, Sayın Erdoğan’ın çelişkilerle dolu zihin dünyasında, adeta bir yolculuk yapıyoruz… Çünkü kendisi, bir yandan, devletin stratejik kurumlarını, özelleştirme adı altında, satıp savarken; Diğer yandan da, tüm zorluklara rağmen, azimle ve inatla üreten sanayicimize, çökmeye çalışıyor. Arkadaş başarıya düşman… Nerede bir başarı varsa, gidip çöküyor. Başarılı olan, devletin kurumuysa, satıyor. Başarılı olan, özel sektörse, gidip tepesine çöküyor., Gerçekten çok enteresan…

Değerli milletvekilleri, İşte o nedenle, bu hafta, Milletin Kürsüsü’nde, Sanayici bir kardeşimizi misafir ediyoruz. OSB’lerin durumunu, bizzat kendisinden dinleyeceğiz.

İYİ: İşbirliği, Yatak Politikalar, İnovasyon ve İlericilik

Biz ne yapacağız? İYİ Parti olarak iyi bir sanayi politikası uygulayacağız. İşbirliği, Yatay Politikalar, İnovasyon ve İlericilik. İşbirliği kavramı ile kurumların, firmaların, farklı sektörlerin tüm bileşenlerin uyum halinde çalışmasını kastediyoruz.

Sanayi politikası dediğimiz şey, aslında; Teknoloji, bilim, ticaret, rekabet, çevre ve istihdam gibi, farklı başlıkları içeren, bir çatı politika alanıdır. Bu çatıyı oluşturmak için, ilk olarak, “Sanayide Mekânsal Planlama” anlayışını başlatacağız. Ülkemizde çarpık kentleşme sorunu, çok konuşuluyor; ama çarpık, ya da yanlış, sanayi mekânlaşması problemimiz de var. Bunun için, yeni sanayi bölgesi oluşumlarında; “Endüstriyel Kent” vizyonuyla, hareket edecek, mevcut sanayi bölgelerinin ise, daha yeşil olmaları için, gereken yenileme yatırımlarını yapacağız. Sanayi politikasına, mekânsal yaklaşımımızın, ana bileşenlerinden biri de, “Endüstriyel Simbiyoz” olacak. Yani bir sektörün atıklarını, ya da yan ürünlerini, başka bir sektörün, girdi olarak kullanmasını mümkün kılan, bir planlama yapacak, bu yönde teşvikler tasarlayacağız. Ayrıca yine, iş birliği başlığımız kapsamında; Yeni teknolojileri, kamu-üniversite-özel sektör, iş birliği mekanizmaları ile geliştireceğiz.

Bunun için de; Almanya’daki Fraunhofer modelini esas alacağız. İYİ Sanayi Yaklaşımı’mızın tam ortasında, yatay politikalar yer alıyor. Ak Parti iktidarında uygulanan, yanlış politikalarla, Ar-Ge yapma potansiyeli en yüksek firmalarımız bile, müteahhitliğe soyundu. Biz ise, yatay sanayi politikası anlayışımızla; Sektörleri ayırmak yerine, her sektörde rekabetçi olmayı ve rekabetçi kalmayı sağlayacak yetkinlikleri, geliştirmeye odaklanacağız. Yani yatay alanlarda, tüm sektörleri ilgilendiren, ve iş ekosisteminin iyileşmesini amaçlayan, aksiyonlar alacağız.

Peki, nedir bu yatay alanlar? Mesela; Sanayi 4.0 çözümlerinden faydalanmak ve rekabetçilik kaybı yaşamamak için, dijital altyapıya yatırım yapacağız.

Mesela; İnternet bağlantısını yaygınlaştırıp, hızlandıracak, aynı zamanda, siber güvenlik konularında, hızlı çözümler üreteceğiz. Mesela; Ulaştırma altyapısı yatırımlarımızı, iller arası ticareti ve firmalarımızın, dış pazarlara erişimini kolaylaştıracak şekilde, çok modlu ve modlar arası taşımacılığa yönlendireceğiz.

Ve en önemlisi de; Çalışanlarımıza mevcut mesleğinde, farklı yetkinlikler kazandıracak, meslek içi ve yüksek öğrenimi kapsayan, köklü bir eğitim reformu gerçekleştireceğiz. İYİ Sanayi Yaklaşımı’mızın son bileşeni ise, inovasyon odaklı, ilerici bir politika anlayışı olacak.

Biz, İYİ Pati iktidarında; elinde sopayla, firmalardan vergi toplayan, ceza kesen, yapılan bağışları beğenmeyen, istediği firmaya, istediği teşviki veren, bu adaletsiz kamu yönetimi anlayışını, terk edip; Firmaları yönlendiren, onlara danışmanlık hizmeti veren, kendini, stratejik çözüm ortağı olarak konumlandıran, Türkiye’ye yakışır bir kamu yönetimi anlayışına geçeceğiz. Bunun için de, eldeki tüm verileri kullanan, dijital araçlar geliştireceğiz.

Teşvik programlarını tasarlarken de; Hem, teşvik öncesi etki analizi yaparak, daha etkili programlar tasarlayacağız, hem de, teşvik sonrası etki analizleri yaparak, olası hatalardan ders almayı bileceğiz. Vereceğimiz teşvikler; Hem tedarik zinciri boşlukları, hem de, illerimizin yetkinlikleri gözetilerek, bölgesel bazda tasarlanacak.

Böylece; Daha dirençli tedarik zincirleri oluşturacağız. İthal girdi bağımlılığını azaltacağız. Sektörel çeşitlenme kanalıyla, bölge ekonomilerinin, kırılganlıklarını azaltıp, istihdam olanaklarını artıracağız. Biz, sürdürülebilir bir büyüme ve kalkınmanın, özel sektörsüz olmayacağının farkındayız. Biz, sanayicimizin, girişimcimizin, yatırımcımızın sorunlarının farkındayız. İşte o nedenle; İYİ Parti iktidarında, devlet; Girişimcilerin, üretmek ve istihdam sağlamak isteyenlerin, hizmetinde olacak!

Aziz milletim; Yüce Allah şahit olsun ki; İYİ Sanayi Yaklaşımı’mızla, Cumhuriyet tarihimizin, belki de en büyük sanayi kalkınmasına imza atacağız. Türkiye’yi, dış ticaret açığı veren bu sarmaldan çıkartıp, teknoloji geliştiren, katma değerli ürün üreten, bir üretim üssüne çevireceğiz. Ama belki de en önemlisi; Biz, insanların siyasi kimliğine değil, aklına, fikrine ve projelerine itibar edeceğiz. Buradan sizlere söz veriyorum: İYİ Parti’nin her zaman, projeleri olacak. İYİ Parti’nin her zaman, çözümleri olacak. İYİ Parti’nin her zaman, destekleri olacak. Ama İYİ Parti’nin hiçbir zaman, kayırdığı yandaşları olmayacak. Çünkü biz, her daim haktan, her daim milletimizden yanayız. Çünkü biz, projeye değil, ranta karşıyız!

Değerli dava arkadaşlarım; Çözüm üretmenin birinci koşulu, dertleri bilmektir. Sarayın duvarlarına hapsolursanız, milletin ne derdi var, bilemezsiniz. Bilmediğiniz dertlere, derman da olamazsınız. İktidarın aksine biz; siyasetimizin merkezine, milletimizi koyduğumuz için, milletimizin dertlerini dinliyor ve çözümler üretiyoruz. Nitekim her hafta, Türkiye’nin önüne, yeni çözümler koymaya devam edeceğiz.

Yalnız burada, altını çizmek istediğim, önemli bir nokta var: Biz, ortaya vaat koymuyoruz; biz, çözüm üretiyoruz.

“Ben ÖTV’yi kaldıracağım.” dediğinizde, bu bir vaattir. “Ben vergileri düşüreceğim.” dediğinizde, bu bir vaattir. “Ben adil olacağım.” dediğinizde, bu bir vaattir. “Ben şeffaf olacağım.” dediğinizde, bu bir vaattir. Ama, aynı Artagan Projesi’nde yaptığımız gibi; ÖTV’yi hangi kaynakla nasıl kaldıracağınızı, vergileri hangi kaynakla, nasıl düşüreceğinizi söylerseniz; bunlar, artık vaat olmaktan çıkar, çözüm olur.

Mesela; Aynı İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem, önerimizde yaptığımız gibi; Kuvvetler ayrılığını, adaleti ve hesap verebilirliği, nasıl sağlayacağınızı ortaya koyarsanız; bunlar, artık vaat olmaktan çıkar, çözüm olur.

Mesela; “Okullarda bütün öğrencilerin karnını doyuracağız.” demek, bir vaattir. Ama, aynı Rüzgargülü Projemiz’de yaptığımız gibi; 15 milyon öğrencimize, kahvaltı ve öğle yemeği vermenin, maliyetini ve faydalarını, madde madde ölçüp, ortaya koyarsanız; 15 milyon öğrencinin, sağlıklı beslenmesini sağlamak da, artık bir vaat olmaktan çıkar, çözüm olur.

Mesela; “Sanayiciye destek olacağım.” demek de, yine bir vaattir. Ancak bu desteği, aynı bugün sunduğumuz, İYİ Sanayi Yaklaşımı gibi, somut bir planla ortaya koyarsanız; bu da bir vaat olmaktan çıkar, ve bir çözüm olur.

Ez cümle; Bizim siyaset anlayışımızda, esas olan çözümdür. Çünkü vaat bir niyet, çözüm ise gerçektir. Milletimiz, artık vaatlerden sıkıldı. Tutulmayan sözlerle, yeteri kadar oyalandı. Milletimiz, artık gerçekleri duymak istiyor. Dertlerinin çözülmesini bekliyor. İşte bu yüzden, Millet Bizi Çağırıyor! Türkiye’nin İYİ ve cesur insanları!

Şunu unutmayın ki; İktidar olmak, bir anlayış meselesidir. İktidar olmak, bir iddia meselesidir. İktidar olmak, bir çalışkanlık meselesidir. Ve Rabbim’e şükürler olsun ki; İYİ Parti artık, Türkiye’nin, “de facto” iktidar partisidir.

Çünkü onlar, milletin içine çıkamazken, biz milletimizle omuz omuzayız. Çünkü onlar, hamasetle, gıybetle, iftirayla, vakit öldürürken, biz çözümlerimizle, projelerimizle geliyoruz. Çünkü onlar yan gelip yatarken, biz canla başla milletimiz için çalışıyoruz.