Prompter ekranında yazılanlara ve onları okuyup dillendiren Recep Tayyip Erdoğan’ın sözlerine inanırsanız, ona itimat ederseniz eğer, “Nas vardır. Faiz haramdır”. Yani faiz alan da bunu yiyen ve başkalarına yediren de Cehennem ateşinde cayır cayır yanacaktır. Velhasıl bunlar Cehennemliktir!

Lakin her şeyin üzerinde de Allah’ın izni vardır. Hatta Türkiye’de yolsuzluk ve yoksulluk olmasının bile… Allah’ın izni olmasa ne yolsuzluk ve faiz olur ne de yoksulluk ve haram… Eğer gün gelir de Allah izin verirse bunların hepsi kaldırılacaktır!

Tam bir tenakuz hali söz konusu olsa da durum budur. Ancak bir de gerçeklere ve o gerçeklerin belgelere yansıyan ifadelerine bakarsanız, bu sözün hükmü, çöl sıcağındaki kar tanesinin ömrü kadar bile değildir.

Özellikle de ‘tek seçici’nin özene bezene seçip bir ‘Bakan’ ya da bir ‘yetkili’ sıfatıyla koltuğa oturttuğu ve kıskançlıkla koruyup kolladığı kişilerin yönettiği kurumlarda olup bitenleri dikkate alırsanız, sormadan edemezsiniz: Eğer nas varsa ve faiz de haramsa, o halde haram yenmeyen, haram yedirilmeyen kurum var mıdır?

Diyanette Haram Yenilir ve Yedirilir

Yanıtınızı duyar gibiyim. Ama ben konumuz bağlamında devam edeyim.

Recep Tayyip Erdoğan’ın en muteber adamlarından biri olarak Diyanet İşleri Başkanlığı koltuğuna oturttuğu Ali Erbaş’lı Diyanet’in bile faiz geliri olduğu ve Diyanette bile faiz yenilip yedirildiği açığa çıktıktan sonra ötekilerin nas, faiz, haram dinlemesi mümkün müdür?

Peki; tepeden tırnağa, faiz ve insanın insanı sömürü düzenine teslim olmuş bir toplumda, bu bataklığın içinde olup, bu bataklıktan beslenerek kirlenmeden kalmak mümkün müdür? Mucizelere inanırsanız belki…

İstisnaları var mıdır, bilemiyorum. Ancak içerisinde yaşadığımız koşullarda, mucize kabilinden olabilecek istisnaları hariç, bu sorunun yanıtı koskocaman bir “HAYIR”dır.  Ne de olsa her şey Allah’ın izniyle gerçekleşiyor! Faiz almak ve haram yemek de onun izniyle, bunca yıldır yaşanan yoksulluk ve yolsuzluklar da…

Peki; camilerinde “Faiz haramdır” diye fetva verilen Diyanet bile nası takmazken, faiz gelirleriyle ve haramla hemhal olurken;  acaba okullarında Din Derslerinde çocuklara “Faiz haramdır” denilen Milli Eğitimde durum nedir?

MEB’de Faiz Haram Değildir

‘Bakan’ sıfatıyla koltuğa oturtulduktan sonra “Kirli işler yapan ve harama bulaşan haramzadelerle çalışmayacağız”1 dediği iddia edilen ve alenen yalanlanmayan ve tekzip edilmeyen bu sözle haber konusu olan Mahmut Özer’li MEB’in de tıpkı Diyanet gibi faiz gelirleri olduğu açığa çıktı.

Göreve getirilişinin üzerinden bir ay bile geçmeden, birden çok yüksek bürokratın fotoğrafları eşliğinde “MEB’de Harama Bulaşmayan Kalmamış” başlığı atılan Mahmut Özer’li Milli Eğitim Bakanlığı, bu kez de Sayıştay denetimine takıldı.

Sayıştay’ın MEB’e ilişkin yaptığı denetim sonucu 2022 Eylül ayında yayımlanan raporuna göre; Milli Eğitim Bakanlığı, kendisinin hazırlayıp sunduğu belgelerde yer alan “Faiz Gelirleri” başlığı altında faiz aldığını beyan etti.

“Milli Eğitim Bakanlığı Mali Tabloları” başlığı altında hazırlanıp Sayıştay’a sunulan belgelerin “Faiz Gelirleri” ibaresiyle 5. ve 7. sayfalarında belirtilen rakamlara göre, MEB faiz almış. Beyan edilenlere göre 2021 yılında MEB’in toplam faiz geliri yaklaşık 13 milyon 212 bin TL olarak gerçekleşmiş. Peki; beyan edilmeyenler de var mı?

MEB’in Vazgeçilmezi “Özel Hesaplar”

Soru manidar görünse de “Resmi bir kurumda beyan edilmeyen herhangi bir şey olabilir mi?” sorusunu akla getirse de geçmiş yıllardan beri Sayıştay Denetim Raporlarını okuyup inceleyenler için bu hiç de yersiz ve mesnetsiz bir soru değildir.

Sayıştay geçmiş yıllardan beri, neredeyse her “Denetim Raporu”nda, MEB bütçesinin dışında değerlendirilen ve muhasebeleştirilmeyen “sayısına, büyüklüğüne ve kimler adına açıldığı”na erişilemeyen ve tespit edilemeyen “Özel hesaplar”dan söz eder. 

Bunların içinde öyle “Özel hesaplar” vardır ki neredeyse tamamı döviz cinsindendir. Yurt dışından hibe olarak gelen ve yüz milyonlarca Euro olarak ifade edilen bu dövizler, nedendir bilinmez, MEB bürokrasisi tarafından özel bankalarda ve vadeli “özel hesaplar”da değerlendirilir. Ne hangi bankalarda, hangi büyüklükte olduğu tespit edilebilir ne de sayısı ve kimler adına açıldığı…

Döviz Uğruna Kanunu Bile Çiğneyenler

MEB bütçesiyle ilişkilendirilmeyen ve muhasebeleştirilmeyen bu dövizler ve “özel hesaplar”ın, aslında Merkez Bankası Kanuna göre, Merkez Bankasının muhabir bankası olan Ziraat Bankasında açılması gerekmektedir. Sayıştay, bu durumu defaten raporlarında yazar ve MEB bürokrasisine bildirir.

Ancak ilgili MEB bürokratları bu bildirimlere rağmen, döviz cinsi hesapları, hem de “özel vadeli hesaplar” açarak, özel bankalara yatırmaya devam eder. Hatta Sayıştay denetçilerine, dalga geçercesine, baştan savma yanıtlar verir ki bu yapılan yazışma bile raporlarda yer alır.  İşin ilginç tarafı, Sayıştay Raporlarına göre, bu döviz cinsi “özel hesaplar”ın sayısı da büyüklüğü ve kimler adına açıldığı da belli değildir.

Elbette bu vadeli hesaplardan alınan faiz gelirlerinin ne olduğu, kimlerin uhdesinde kalıp kalmadığı ya da kimler arasında bölüşülüp bölüşülmediği de tespit edilemez. İşte bundan dolayıdır ki “Peki; beyan edilmeyenler de var mı?” sorusunun akla gelmesi manidar değildir.

“Özel Hesplar” TBMM’ye Taşınır

Örneğin; bir Sayıştay Raporunda, hibe yoluyla geldiği kayıtlarda görünen 1 milyar 150 bin Euronun 510 milyon Eurosunun harcandığı tespit edilmiş. Ancak geriye 640 milyon Euro kalmıştır. Nerede olduğu Sayıştay tarafından tespit edilemeyen bu paranın akıbeti ve hangi “özel hesaplar”da, kimlerin adına olduğu bir “Soru önergesi”yle dönemin ‘Bakan’ı Ziya Selçuk’a sorulmuştur.

MEB’in eski ‘Bakan’ı Ziya Selçuk, bu soruya, 640 milyon Euroya hiç değinmeden şu “Muhteşem Cevabı”2 vermiştir: Bakanlığımız Teftiş Kurulu Başkanlığı’nca gerçekleştirilen incelemeler sonucunda bahsi geçen Yönetmelik hükümlerine uygun olarak muhasebeleştirilmesi yapılmayan, yasal dayanağı olmayan özel hesaplar raporlandırılmış ve mevzuata uygun olmayan hesapların kapatılması sağlanmıştır.

Ziya Selçuk, CHP Adana Milletvekili Orhan Sümer’in TBMM’den kendisine yönelttiği “Soru önergesi”ne “mevzuata uygun olmayan hesapların kapatılması sağlanmıştır” diyerek “özel hesaplar”ın varlığını kabul etmiştir. Ancak “huylu huyundan vazgeçmez” sözünü anımsatırcasına, MEB bürokrasisinin, eskiden olduğu gibi yine “özel hesaplar” üzerinden işleri yürüttüğü bir kez daha Sayıştay Raporunda yer almıştır. Elbette MEB bütçesiyle ilişkilendirilmeden ve muhasebeleştirilmeden…

‘Sansürlü’ Sayıştay Raporları

2021 yılından itibaren yayımlanan Sayıştay Raporlarının ‘sansürlü’ olduğunu ima eden, hatta “Sayıştay Raporlarına Müdahale Mi Ediliyor?” soruları eşliğinde Sayıştay’da gelinen noktanın vahametini anlatan yazılar biliniyor3.

Sayıştay Raporları üzerindeki bu sıkı ‘başkan’ denetimine ve Ziya Selçuk’un “özel hesaplar raporlandırılmış ve mevzuata uygun olmayan hesapların kapatılması sağlanmıştır” yanıtına rağmen; Sayıştay’ın son raporunda da MEB’deki “mevzuata uygun olmayan özel hesaplar” bir kez daha tespit edilmiş ve bunların “muhasebe sistemi dışında tutulduğu ve tablolarda gösterilmediği” belirtilmiştir.

Elbette yalnızca bunlar değil. Sayıştay denetimi sonucunda; artık önceki raporlardaki gibi ayrıntıya girilmese ve “özel ve vadeli hesaplara” gönderme yapılmasa da AB projeleri kapsamındaki bütçe büyüklüğünün 1 milyar 700 milyon Euro olduğu bilgisi verilmekle yetinilmiştir.

Keza birçok konuda ayrıntıya girilmeksizin, en kestirme yoldan eksiklikler belirtilmiş, ancak şartlı bağışlar ve yardımlar konusunda, MEB’in sunduğu belge ve tabloların “doğru bilgi sunmadığı”nın altı çizilmek zorunda kalınmıştır.

Dönem sonu işlemler ise evlere şenliktir. Sayıştay Raporunda bu duruma ilişkin “mevzuat gereği yapılması gereken söz konusu dönem sonu işlemlerinin yapılmamış olduğu anlaşılmıştır:” hükmüne yer verilmiş ve “dönem sonu işlemlerinin muhasebe düzenlemelerine uygun olarak yapılmaması sonucu, Bakanlık 2021 yılı Bilanço ve Faaliyet Sonuçları Tablosu yukarıda yer verilen hesaplar itibarıyla hatalı bilgi sunmaktadır” denilmiştir. “Yanlış” ve “yanıltıcı bilgi sunmaktadır” sözünden ise kaçınılmıştır.

Velhasıl; merkezinden taşra teşkilatlarına dek MEB yönetimi ve bürokrasisi, ‘başkan’ denetimli Sayıştay Raporuna göre bile dökülmektedir. Ancak ne “özel hesaplar”dan vazgeçmektedirler ne de faiz gelirlerinden… Anlaşılan odur ki MEB’de faiz de caizdir haram da… Peki; hal buyken, yani MEB’de faiz alınıp yenilirken, “Harama bulaşan haramzadelerle çalışmayacağız” dediği hala yalanlanmayan, MEB’in ‘Bakan’ı Mahmut Özer’e ne denir?

Yanıt sizindir artık!

* Ankara Üniversitesi, DTCF Felsefe Bölümü mezunu ve “Arzu Okulu”, “Aşk Mavidir Öğretmenim”,  “Öğretmen Düzenin Duvarındaki Tuğla”, “Edebiyat Nedir Ki…”, “Allah dedi Üstad-ı Azam” kitaplarının yazarı. Güncel ve Düşünsel; http://atalaygirgin.blogspot.com
1 https://www.mebpersonel.com/genel/mebde-harama-bulasmayan-kalmamis-h253497.html
2 “Ziya Selçuk’tan 640 Milyon Euroluk Muhteşem Cevap” https://atalaygirgin.blogspot.com/2021/01/ziya-selcuktan-640-milyon-euroluk.html
3 “MEB’de Euro Aşkı” https://atalaygirgin.blogspot.com/2021/10/mebde-euro-ask.html