“Yıldız” demek yasaktı.

Gökyüzündeki yıldızları değil de, Abdülhamit’in Yıldız Sarayını mı kast ediyordun acaba?

Hürriyet, eşitlik, adalet.. Sümme haşa...

Yasak. Bunlar özgürlükçü fikirlerdi, yasaktı.

İstibdat(Sıkıyönetim) devrinde yaşıyorduk çünkü..

Ama “Kemal” demek serbestti.

Sövmek şartıyla tabii ki, övmek şartıyla değil. Översen yandın oğlum sen. Abdülhamit’in sürgüne gönderdiği Namık Kemal gibi bir Türk aydınını mı övüyorsun Allah’ını seversen..

O dönem, “Bomba” demek cesaret isterdi örneğin.

Yoksa sen, Abdülhamit’e düzenlenecek yeni bir bombalı suikastin habercisi miydin?

“Baykuş...”

Deme hele.. Abdülhamit’in mayhoş baykuş bakışlarını mı kast ediyorsun sen? Sıkıyorsa bir deyiver istersen..

“Ben muradıma eremedim” dersen, direk zindana..

Çünkü akli dengesi yetersiz de olsa, tahtı bekleyen Sultan Murat gibi bir veliaht vardı kenarda..

Bizans demek de yok.

Acaba taht kavgası içerisinde bir Bizans oyunu nu mu kast ediyordun. Neden olmasın? Olabilir yani.

“Makedon” yasaktı. Makedonya’yı izah ettiğin için sen, Makedonya’daki isyanı mı kast ediyordun allasen. Tamam, Makedonya işgal ediyor, bu yüzden de oradaki Türk halkı isyan ediyordu ama Abdülhamit’in bekası huzurunu zorlayacak bir şey yapamazdın haşa!  

“Vatan millet” demek, zaten yasaktı. Şaka gibi değil mi?

“Sarayiçi”, “Sarayburnu”, yasaktı.

Hele hele “Büyükburun” demek hepten yasaktı.

Çünkü Abdülhamit’in burnu büyük olduğu için onu andırdığı iddia edilirdi.

“Burun” diyeni Abdülhamit, Sarayburnu’ndan sürgüne gönderirdi.

Nice Aydın, nice yazarları Sarayburnu’ndan Taif’e, Şam’a, Fizan’a sürdü.

Ama kader işte. Kendisi de tahttan düşüp “hal” edilince Sarayburnu’nun dibindeki Sirkeci’den trenle Selanik’e sürüldü.

“Hal” demek yasaktı.

Ne demek yani, sen şimdi Abdülhamit’i tahtından “hal” etmek, indirmek  mi istiyordun?

O zaman öyleydi. Şimdi de “Helva” demek yasak. Bu günlerde Helva diyeni içeri atıyorlar.

Ha..

“Ölsün de helvasını yiyelim” gibi cümleler veya bunu andıran ifadeler elbette ki yanlış. Bir Cumhurbaşkanının, bir başbakanın hastalığı veya rahatsızlığı üzerinden siyaset yapılmaz.

Eleştiri konusu da yapılmaz.

Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan da maalesef geçmişte bu tür konuşmalar yapmış. Ecevit ve yönetimi için mecliste; ''şimdi de hastaneden ve evden yönetim çıktı'' demiş mesela. Ve Ak Parti sıralarından da ''zirveyi mezardan yapacaklar'' sözleri duyulmuş. Recep Tayyip Erdoğan, Ecevit Başbakan iken "Bülent Ecevit ciddi şekilde rahatsız. Sağlık problemleri var. Artık istifa etmeli" demiş. Dememeliydi. Bence geçmiş olsun demeliydi.

Biz de şimdi Erdoğan’a “geçmiş olsun” diyoruz. “Acil şifalar” diliyoruz.

“Erdoğan yaşlandı rahatsız. Sağlık problemleri var. Artık istifa etmeli” demiyoruz. Erken seçim itiyoruz örneğin. Sağlık sorunu ile değil, sandık sorunu ile gitsin istiyoruz. Adamım Hıdır, bunun Adab-ı usulü budur.

Velhasıl, sadece yöneticiler değil, halk da bu şekilde eleştirilmez.

Halka “Ananı al git” denmez. “Kadın mıdır kız mıdır bilemem” denmez. Birilerine mikrofon verip miting alanında yuhalattırılmaz. Sadece Kılıçdaroğlu değil, örneğin, Berkin Elvan’ın annesi yuhalattırılmaz.

Her şeyden önce bir kadın, bir anne o...

Hele hele bir kişiye, bir kuruma bir partiye “Cibiliyetsiz” denmez..

Bu siyaset değil, linçtir. Siyasi cinayettir.

“Etme bulma dünyası” demiyorum. Bu söz de bir tür rövanştır. Doğru değildir. Doğrusu, yapılan hataları onarmaktır. Düzeltmektir.

Evet. Dün “Hal” demek yasaktı.

Bugün de “Helva” demek yasak. ‘Hal’ den ‘Helva’ya döndük.

100 yılda bir arpa boyu yol gitmişiz. Ya da 100 yıl geriye gitmişiz.

Şimdi hep birlikte oturup düşünelim. Sağlık üzerinden, zaaf üzerinden, kusur üzerinden insan üstüne yürümeyelim. Geçmiş olsun diyelim. Acil şifalar dileyelim. “Uzun yaşasın, sağlıklı yaşasın” diyelim..

Ölmesin,

Kişi yaptıklarının hesabını mahşerde değil, bu dünyada versin isteyelim.