Amasra insanını bilir misiniz ?


Başka bir memleket,başka bir kültür.
İnsanı toprak kokar.
Yeşili maviye akar.
Yıllarca gittim…bir çoğunuz gibi.


Ankara’dan kaçıp nefes alabileceğimiz bu eşsiz güzelliğe,huzur veren insanına…


İnsanına,emeğine, turistine, taşına toprağına kıymet veren bu güzel memleket her birimiz için karanlığımızdan kaçıp, yeşile,maviye,hırçın dalgalarında düşüncelerimizi kaybettiğimiz Karadeniz’e hasretliğimiz.


Tıpkı Barış’ın dediği gibi…


Büyüsüyle bekler seni caddeler ıslak göz yaşlarıyla!..


Gerçekten şimdi göz yaşlarıyla.
Karanlık bir bekleyişle.


Avaz avaz bağırıyoruz ama sesimiz bir karabasanın karanlığında.
Dayanılmaz kara bir leke alnımıza, kaybettiklerimiz…


Yerin eksi üç yüz kotasında nefessiz kalan bedenler…


Hissettiğimiz acıya mı eşdeğer!..


Karanlığa gömülmek ansızın.
Yaşanılan her şeyin tekerrürden ibaret olduğunu görmek ne acı.


Önlenebilir onca tedbire karşın.


Çalışma şartları olur,düzen olur,alınması gereken önlemler olur,her şey olur ama maden işçilerinin göre göre yerin karanlığına ‘’iş’’ olarak inmesi olmaz,artık  olmaz,yeter,olmaz!..


Soma’dan geriye kader kalmamalıydı…


İnsanlar madenlerde patlama riskini göze alarak değil bu riskin olmadığını bilerek işini yapmalıydı. Alınmayacak önlemler varsa da buna boyun eğdirilmemeliydi.


İnsanlar ekmek parası diye ayakları geri giderken madene girmemeliydi.


Önlemi alınabilir hiç bir şey kaza değildir. Kader de değildir.


Çok üzgünüz Amasra.


Yüreğimiz sizinle atıyor.