Dile döktüğüm çoğu şey, olabileceğini düşünerek değil de düşünmeden hareket ettiğim için oluyor. Sonunu düşünmeden…

Bizi bir araya getiren şey niyetlerimiz,ortak isteklerimiz. İşte bu heyecanla Atina’ya oradan italya’ya çıktığım yolculukta bir çok şeyle karşılaştım . Bunlardan biri de Almanya’ya giderken denk geldiğim bir tesadüftü.

Milano’dan Berlin’e gitmek için bir önceki gece kaldığım hostelden (Ostello Milano) edindiğim arkadaşım Nikolov ile Linate havalimanında uyuduk. Ostello Milano’da bir çok arkadaş edindim.Onlardan biri de Nikolov.

O gece ulaşım problemi de kalacak yer problemi de yaşamamak adına havalimanında kalacağımı söyledim.O da benimle gelmek istediğini söyledi, o da Fransa’ya dönecekti. Her birimiz farklı ülkelerden farklı kültürlerden gelmiştik fakat bizi ortak kılan bi şey vardı. İnsanlığın ortak paydası, yardımseverlik.

 

Doğarken edindiğimiz içgüdüsel duygu.Havalimanında bulduğumuz koltuklarda yarım yamalak uykuyla sabahı ettik. Bizim gibi çoğu insan da. Benim uçağım beş buçuktaydı. Nikolov ile ayrıldık.

Uçağa biniş hazırlıklarına başladık. Üç kişilik koltuk düzeninde orta koltuk benimkiydi. Bir kadın bir erkek çoktan yerini almıştı uçakta. Ben gelince koridor kısmında oturan hanımefendi ayağa kalktı ve yerime geçtim. Hemen başlayan sohbetimize diğer yanımdaki beyefendi de eşlik etmeye başladı. Üç kişi sanki planlamışçasına bir araya gelmiştik. Sohbetimiz gittikçe koyulaştı. Sol tarafımda oturan kadın da oldukça farklı bir enerji vardı , ona çok sanatkar durduğundan bahsettim. Adı İsabella idi. Diğer yanımda da Alan adında bir italyan oturmaktaydı. İsabella’ya hobite benzediğini söyledim . Alan ise centilmen görünen ancak dikdörtgen çerçeveli gözlüğüyle, hiç şüphe edilmeyecek gizemli bir sapık…

İkisi de buna oldukça güldü. Onlar da bana Türk kadınına benzemediğimi söylediler. Nasıl oluyormuş ki dedi ? Bana Türk’ten başka her milletten bahsettiler!..

Ben de bir önceki gece havalimanında uyumuştum daha doğrusu uyuyamamıştım biliyorsunuz. Uçak hareket ettiğinde başımı tutamıyor,kontrol edemiyordum. Öne düşen başım,umrumda olmaksızın uykuya yenik düşüyordu. Gözlerimi Alan’ın omzunda açtım. Ceketini katlayıp bana yastık yapmış ve omzuna yerleştirmiş . Düşen başımı da alıp omzuna koymuş!…

Ne kadar hassas ne kadar kibarca…

Böylece uyanınca sohbetimize kaldığımız yerden devam etmeye başladık.

Almanya’da Ulm’de yaşayan teyzemlere gidecektim ancak ucuz olduğu için Berlin’e bilet almıştım. Meğer sekiz saat bi uzaklık varmış Berlin’le. Sorun değil dedim gezmeye geldim zaten. Sırt çantamda iki parça giysiyle yola çıkmıştım,dedim ya plansız. Alan, Almanya’ya araba almaya geldiğini ve geri döneceğini söyledi, Isabella ve beni gideceğimiz yere bırakacağını da. Biz de kabul ettik. Şaşırmayın , bence korkulacak bir tarafı yok. Onlar da sizden korkuyor . Yabancı bir ülkede,yabancı insanlarla korkutucu gelebiliyor ancak kendi ülkemde daha çok korkar oldum. Ve iyi niyet evrende çok geçerli bir şey.

Buna inanıyorum…

Uçaktan inince hep beraber bir kahvaltı yaptık. Daha çok sohbet ettik, önce trenle Alan’ın arabasını almaya gittik. Orada Türklerle karşılaştım. Sohbet ettik ,iş arıyorum dedim.

Burada iş çok dediler, gitme! Bu yabancılardan korkmuyor musun dediler ? Hayır dedim . Gayet iyi insanlar. Gerçekten tam bir Türk’tü karşımdakiler. Oradan sekiz saat sürecek araba yolculuğumuza başladık. İngilizcemin yetersiz kaldığı noktalar da oluyordu ancak benim ilkelerimde “birbirimizi anlamak için aynı dili bilmemize gerek yok”tu! Müzik açtık son ses bağıra bağıra şarkılar söyledik . Güldük , yetişemedik şarkıya , başa sardık . Türk müzikleri de açtık . Onlara iki keklik türkümüzü dinlettim,söylettim de . Çok eğlendik. Hiç bir olumsuzluğa yerimiz yoktu arabada . Hatta yolda otostop çeken iki kişiyi de aldık…Acıktık, yemek yiyelim dediler ve bana döner yiyelim mi ? diye sordular. Şaşırdım mutlu da oldum, olur dedim. Bulduğumuz bir Türkiş Kebap’ da yemeye başladık . Aslına bakarsanız Afgan gençleriydi kebapçıdakiler. Konuştum biraz. Halimizden memnunuz dediler. Alan ve Isabella’ya onların Türk olmadığını söyledim,şaşırdılar. Ben de şaşırdım ne yalan söyleyeyim. Türk algısı biraz başka geldi bana . Sohbet koyuydu , güldük , eğlendik. Döner de bizim dönerlerden değildi. Onlara Türkiye’ye geldiklerinde döner yedireceğime söz verdim. Ayrılmaya yakın İsabella ile sosyal medyadan takipleşmek istedik. Bir baktık ki ben İsabella’yı zaten takip ediyorum!..

Çizimlerini severek takip ettiğim, sadece sanatını sosyal medyasında paylaşan sevgili İsa meğer İsabella imiş. Şaşkınlıkla bakakaldık. İsa olarak kısaltmış adını , meğer severek çizimlerini takip ettiğim bir illüstratör kendisi.

Dünya küçük dedikleri bu olsa gerek. Hem şaşırdık,hem sevindik . Ne güzel bir tesadüftü bu. İstediklerimiz, iyi niyetlerimiz bizleri çekiyor. Ortak noktalarda bir araya getiriyor.

Güzel tesadüflerde görüşmek üzere.

Sevgiyle kalın.