Son zamanlarda daha çok sağlık sektöründe, Avrupa’ya göç etmek ve orada mesleğini icra etmek isteyen sağlık çalışanları şartlarının iyileştirilmesini istiyor.

Geçici çözümlerden çok daimi çalışmalara ihtiyacımız var. Çevremde bir çok meslektaşım bir çok hekim arkadaşım çok sevdiği halde çalışma şartlarının ağırlığı altında ezilmekten yorulmuş ve yeni arayışlara yönelmeye başlamıştır.

Bir zamanlar birlikte aynı hastanede görev yaptığım hekim arkadaşım da işini çok sevmesine rağmen mesleğini bırakmak zorunda kalanlardan.

Sevgili Doktor Şefik Cezairlioğlu  ile yaptığımız röportajı sizler için derledim. Dilerim sağlıklı şartlar altında mesleğimize devam ederiz. Ülkemizin bizler gibi nitelikli üreticilere, çalışanlara , genç zihinlere ihtiyacı var.

Umarım refahla çalışacağımız şartlarda görüşürüz.

Size iyi okumalar diliyorum.

KENDİNİZİ EMEKLİ GÖZ DOKTORU OLARAK TANIMLIYORSUNUZ. BİZE BİRAZ KENDİNİZDEN BAHSEDER MİSİNİZ?

Evet, erken yaşta mesleğimi bırakarak emekliye ayrıldım diyebiliriz ya da buna zorlanıldık.

1990 yılında Hatay'da doğdum. Üniversite eğitimimi alana kadar İskenderun'da yaşadım ve okudum. 2008 yılında Ankara Tıp Fakültesini kazanıp 2014 yılında mezun oldum. Aynı sene Göz hastalıkları uzmanlığı hakkı kazandım ve 2019'a kadar Başkent Ankara Hastanesinde eğitim aldım. Bu süreçte bir arkadaşın önerileri ile kripto paralarla ilgilenmeye başladım. İflasla bitti denebilecek kadar kötü bir denemeden sonra vazgeçmeyerek kendimi teorik anlamda geliştirmeye başladım.

2019 sonunda mecburi hizmet uygulaması ile Bitlis'e görevlendirildim. Korona salgınına denk gelen görev süresinde, evde de kalmanın zorunlu olması sayesinde kendimi hem teorik hem pratik anlamda finans uygulamalarında geliştirdim.  

2021 ortasından itibaren sadece merkeziyetsiz finans uygulamaları ile uğraşıyorum.

DOKTORLUĞU NEDEN BIRAKTINIZ?

Doktorluğun Türkiye’de üç tane büyük problemi var.

Bunlardan bir tanesi aşırı iş yükü, Türkiye’nin çok kapsayıcı bir sağlık politikası var. Devlet bütün sağlık hizmetlerini hemen hemen bedava vermeye ve herkese ulaştırmaya çalışıyor ve bunu sağlayacak basamak sistemini henüz oturtamadı. O yüzden bütün hastalar ciddi bir şikayeti olsun ya da olmasın en üst basamağa gidebildikleri için doktorlar üzerinde çok ciddi bir yük var.

Almanya’da ya da İsveç’de bir doktorun günde on beş yirmi hasta gördüğü branşta ,Türkiye’de seksen doksan hasta görmek zorunda kalıyor. Hastalarda kendilerince haklı ancak bu sorunlara çözüm bulunamıyor. Doktorlar da haklı. Ve bu sorun bir türlü çözülemiyor. Hastaların daha sağlıklı şekilde basamak sistemine uyup gelmeleri gerekli ancak Türkiye’nin henüz eğitim seviyesi buna uygun değil. İnsanlar dertlerinin herkesten çok daha önemli olduğuna inanarak hareket ediyorlar. Her birinin, her birimizin sorunları önemli ancak bunun bir sırası olmalı.

Eğer doktor sayısını çok artırırsanız bu sefer de doktor kalitesini azaltmış olacaksınız. Bu da büyük sorun. Çok fazla doktorun olup iş yapamaması da mesleği kıymetsizleştiriyor.

Diğer bir problem de sağlıkta şiddet. Bunun ekonomik sebepleri de var sosyal sebepleri de var. Kötü giden ekonomik sebepler şiddetle bağlantılı. Bu durum dünyadaki herhangi bir yerde de geçerli. Bunun üzerine çalışmalar da var, enflasyon oranlarının artışı ve şiddet oranlarının artışı gibi.

Türkiye’de hem bu durum yaşanıyor hem şiddete karşı bir hoşgörü politikası var, şiddet gösterenlere caydırıcı cezai işlemler uygulanmıyor. Üstelik şiddetler sadece sözlü veya fiziki vurma gibi şeyler de değil direk hayatına kastetmeden başlıyor. İyi bir doktor olması ya da kötü bir doktor olmasına gerek yok. Doksan yaşında bir hastanız eceliyle de ölse karşıdan şiddet görebiliyorsunuz. Karşınızdaki de nihayetinde siz gibi bir insan. İyisi de var tıpkı hastalar gibi kötüsü de.

Hiç bir sebep, insan hayatına son verme yetkisini kendinde bulunduramaz.

Doktor maaşları da bir diğer sorun.

Türkiye’de devlet zorunlu hizmet üzerinden doktorları mecburi istihdam ediyor ve mecburi istihdam ettiği doktora da istediği maaşı verebiliyor. Eğer doktor o maaşta çalışmayı kabul etmiyorsa da başka yerde çalışamıyor. O yüzden devlette çalışmak zorunda kalıyor. Son aylarda doktorların ayaklanmasından ötürü bu durum bir miktar çözüldü. Maaşlarda artışa ,teşviğe gidildi vs. Ancak bu da kısa süreli bir iyileştirme çünkü paramız değersizleştirildi.

HEKİMLİĞE, BU ŞARTLAR İYİLEŞTİRİLDİĞİ TAKDİRDE DÖNER MİSİNİZ?

Şu an Finans sektöründeyim. Tabi ki şartlarımız iyileştirildiği takdirde dönmek isterim, sonuçta bunun için eğitim aldım. Yirmi yıldır bu sektörün içindeyim.

ÜLKEMİZDE YABANCI HEKİMLERİ İŞ SAHASINDA DAHA ÇOK GÖRMEYE BAŞLAMAMIZIN SEBEBİ NEDİR?

Ülkedeki doktor açığını bu şekilde kompanse etmeye çalışıyorlar. Orta Doğu’dan aldığımız göç, ülkedeki yabancı sayısı artışı, mülteciler, farklı ana dilden insanlar vs birçok sebepten o demografiye uygun insan da getiriliyor. Zaten getirebilsek ancak oradan getirebiliriz çünkü bir İspanyalı doktora ya da İtalyan bir doktora gel sana 1500 euro maaş verelim gel burada çalış diyemeyiz, o paraya çalışmaz çünkü. O yüzden bize gelip çalışanlar da zaten o kesimden değil. Bizim doktorumuz Avrupa’ ya gidiyor,  Asya’nın doktoru bize geliyor maalesef burada bir kalite düşüşü de var. Hükümetin de buna yönelik çözümleri ya da izlenilecek bir politikası da yok gördüğümüz kadarıyla. Muhalif partilerin de bir politikası yok buna yönelik.

FAHRETTİN KOCA’NIN HER POLİKLİNİĞE BİR SEKRETER AÇIKLAMASI KONUSUNDA NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?

Ben zamanında hep sekreterle çalıştım. Günde konsültasyonları, ek işlemleri, acil vakaları falan çıkarırsak 6 saat, 8 saat çalışıyoruz, hadi diyelim yedi saat çalışsanız, günde seksen hasta baksanız beş dakika da bir hasta oluyor. E şimdi beş dakika da bir hastayı muayene etmeniz, artı hastanın girişini yapmanız, reçetesini yazmanıza imkan yok o yüzden doktoruna birer tane sekreter verip günde seksen doksan hasta bakmasını istiyor. Pratikte bakıldığı zaman doktora faydalı gibi görünüyor ama iş yükünü daha da artıran bir şey. Yani amaç aslında doktorlar elli hastaya daha sağlıklı baksın diye değil seksen hasta baksın diye. Ama sorarsanız lazım mı? evet.

HEKİM OLARAK YURTDIŞINDA ÇALIŞMAYI DÜŞÜNÜR MÜSÜNÜZ?

Bir dönem düşündüm. İki iş arasında kaldım. O zaman hekimlik şartları, az para çok iş, sağlıkta şiddet vs düşünüldüğünde yurtdışı daha cazip geliyor. Ancak kolay değil, ben ülkemde kalmak istiyorum. İnsanlar sosyal hayatlarını , ailesini ,düzenini bırakıp da gidiyor. Sadece işini değiştirmiyor, tüm yaşantısını değiştirmek zorunda kalıyor. Bu yüzden mesleği bırakıp şartları daha iyi olan finans sektörüne geçtim. Böylece ülkemde kaldım.

PALYAÇO HEMŞİRELİĞİNİ DUYDUNUZ MU?

Evet, duydum. Hastaneler çok yoğun, çok kasvetli ortamlar, sağlık gibi önemli bir konudan muzdarip insanlar,  yaşadıkları problemleri çözmek için hastaneye geliyorlar. Hastanelerde pozitif bakışın, güler yüzün etkisi bu sorunlarla baş etmede daha sağlıklı bir yol. Bu nedenle Palyaço Hemşireliği bence hastanelerde yeni bir soluk olacak. Kesinlikle hastane içinde bu tarz motivasyona yönelik çalışmalar yapılmalı, önü açılmalı.