Benim ülkem çok güzel, benim ülkemin insanı çok güzel.

Benim ülkemin de,insanının da güzel yaşamaya hakkı var…

Ülkemin insanı vicdanlı insanlar.

Varsa paylaşır yok olanla, yoksa da yetinir var olanla.

Karşılaşılan her zorluktan,birlik ve beraberlik içerisinde çıkabilecek güçtedir.

Kızar eder ama sever. İnsan sever,hayvan sever. Toprağını, ekmeğini, ülkesini sever. Özümüz bizim hep güzeldir.

Maraş’tan Kayseri’ye dönüş yolunda bekleyip, arabaları durdurup,deprem bölgesinden gelenlere evlerinde yaptıkları yemekleri dağıtan insanlarımız gibi.

Çok uzak değil,yakın bir zamanda,daha kötüsü ne olabilir dediğim zamanlardan bir gün,bir patlama oluyor ve hiç tanımadığım biri beni alıp çekiyor patlamanın içinden…

Sonra ben bir başkasını, o bir başkasını, o da bir diğer başkasını…

Ve şimdi daha kötüsü ne olabilir dediğim yeni bir facia daha!

Birbirimizi çekip çıkarmaya çalışıyoruz enkazların altından...

Çok zor zamanlardayız. Birbirimize tutunacağız, insanlığımıza tutunacağız. 

Yaşananlar her birimiz için oldukça ağır. Birimize bir şey oldu mu hepimiz yüreğimizde hissediyoruz. 

El diye bir şey yok. 

Bugün kaybettiğimiz her bir can, her birimizin canı.

İnsanlık dile, dine, ırka mahsus değil.

Deprem nedeniyle desteğe gelmiş nice yabancı, bir canı enkazdan kurtarabildiği için oturup ağlıyorsa aynı dili konuşabiliyoruz demek. 

Kediyle köpek birbirine sarılıp ısıtıyorsa, örnek alacağımız daha da çok şey var demek.

Depremler önlenemez ancak depremlerin afetlere  dönüşmesi önlenebilir! 

Önlenebilecek tehlikeler insandan daha akıllı değildir. İnsan aklından daha tehlikeli de değildir. Hazırlıklı olmak hayat kurtarır.  

Ve önümüzde olası bir büyük deprem daha var…

Öngörülebilir her türlü doğal afet, önlemi alınabilir,planlanabilir, en az zararla gerçekleşmesi mümkün kılınabilir. 

Kaybettiklerimize karşı sorumluyuz,kalanlar için. 

Hepimizin başı sağ olsun.