Kâh savaşta, kâh depremde…

Olağanüstü her türlü tehlikede en büyük kaybımız geleceğimizde, çocuklarımızda…

Bazen de bir elması işlemeyi bilmeyen cehalette…

Ülkemin en ücra köşesinden,gözümüzün önünde durana kadar,her bir çocuğun hayatına dokunacak doğru adımlar atılması şart. Gelecek onları korumakla başlıyor.Gelecek bizim şu an yapmış olduğumuz inşaatın malzemesinden çalmamakla başlıyor. Enkazlar altında nice geleceğimiz yatıyor…

Geçenlerde, ülkemiz adına gururla göklere imza atmış birini tanıma fırsatım oldu.

Bilecik’in Harmanköy’ünde dünyaya gelmiş, orada büyümüş,ortaokula kadar da orada yaşamış. Küçücük bir köyde ona sunulan kadar imkanla,neler yapabileceğini düşünüp durmuş ancak ona uzanan bir el her şeyin önünü açmış. Hayatını değiştiren şey ise, halasının İstanbul’dan gelip onu alıp götürmesiyle başlamış. Onu alıp okuması için İstanbul’a götürmesiyle…

İstanbul’da kendi hayatına yön verecek o kararı da Kuleli Askeri Lisesi’nden yana kullanmış…

Şimdilerde bu çocuk, Türkiye’nin kendi ürettiği ilk helikopterin test pilotu. Hem yerli üretiminin hem test uçuşlarının önemli noktasında yer alan, havacılık tarihimizin en önemli olaylarından birine imza atan cesur yürekli, ülkemizin ilk helikopter test pilotu Arif Ateş…  

Ya halası onu alıp okuması için İstanbul’a götürmeseydi? Kendisi de gülüyor, halam beni okumak için götürmeseydi ne olurdum bilmiyorum!

Ne olurdu ?

Belki de ülkemin eşsiz köşelerinden birinde, yapabileceklerinden habersiz nice yetenekli çocuklarımızın olduğu gibi yok olup giderdi. Veyahut çocuklarımızı koruyamadığımız, verimli birer birey olması için imkanlar sunabileceğimiz eğitim, öğretim, yaşam alanı sağlayamadığımız gibi. 

En masum duygularımıza ulaştığımız an da çocukluk ortaya çıkıyor. 

Şimdi ise depremzede çocuklarımız için yapabileceğimiz her türlü imkanlar seferber edilmeli. 

Geleceğimiz onlara uzatacağımız sıcak bir elle şekil alıyor...