Aitliğimin bana verilişinin bu doğum gününde, dünyanın güçlü kadınlarının ruhuma kattıklarını hissederek,hakları için vermiş olduğu mücadeleleri bilerek, bu uğurda yaşayarak,inandıklarımın peşinden koşarak,mutlu bir son için değil mutlu yaşanmışlıklar biriktirme gayesiyle; 

Kadınların öldürülmediği,tecavüze uğramadığı, taciz edilmediği, şiddet görmediği, pedofililerin olmadığı...

Ve saymakla bitmeyecek nice acıların yaşanmadığı bir dünya diliyorum. 

Doğum günüm ancak böyle anlamlı olabilir…

8 Mart bir kutlama günü değil, bir anma günüdür.

1857’de yaşananlar Kadın Katliamı’dır.

Hakları için ayağa kalkmış kadın işçilerin, çalıştıkları fabrikada çıkan yangında, kilitli kapılardan çıkamadıkları için, yanarak can verdiği çok üzücü bir gündür.

Haklarını alamadıkları gibi, canlarından da olmuşlardır. 

Günümüzde de yıl 1857’ yi aratmayan kadın katliamları devam etmektedir…

Tam da bu nedenle kutlanacak bir gün değil, güçlü ruhlarıyla ayağa kalkmış,hakkını aramış, yaşam hakkından alıkonulmuş her bir kadının,yâd edildiği gündür. 

Her yeni yaşımda, dünyamıza anlam katmış, bize ilham olmuş, güçlü ruhlarıyla bizleri ayakta tutmuş ve hala tutan her bir kadının hayat hikayesini anlatıyorum. 

Bu 8 Mart’ta Milli Mücadele’nin güçlü kadınlarından Asker Fatma Seher Erden’den bahsedeceğim. 

Fatma Seher Erden, askerliği yaşamının en değerli görevi bilir. 1.45’lik boyuyla cepheden cepheye koşturan bu küçücük kadın, savaş alanında devleşir. Birçok savaşta yer almış,tüm yaşamını vatanı uğruna savaşarak geçirmiştir. 

Çevresindeki kadınları örgütleyerek Birinci Dünya Savaşı’nda yer almıştır. 

Kendisi gibi cesur, yürekli,fedakar kadınları toplayarak çeteler kurmuş,böylece bölgede kadınların, çocukların güvenliğini sağlamıştır. 

Sarıkamış’ta eşi şehit düşer. Eşinin şehit düşmesinden sonra akrabalarından oluşan bir müfreze kurar. İki çocuğunu da alarak savaş meydanlarında, vatan uğruna mücadele eder. Milli Mücadele’de hemşirelik,hasta bakıcılık,aşçılık yanı sıra üç yüz kişilik bir birliği komuta eder. Savaş sırasında iki evladını da kaybeder. Ancak mücadeleden vazgeçmez. 

Nerdeyse kadınlardan oluşan birliği ile düşmana bir saldırı düzenler ve yirmi beş esir askerle beraber bir Yunan subayını da esir alarak geri döner. 

Barut yanığından dolayı parmaklarını kullanamaz. “Ben kadınken çok iyi dikiş dikerdim”diyerek de bir röportaj verir. 

Gözü karalılığından dolayı Mustafa Kemal Atatürk tarafından kendisine Kara Fatma ve Üsteğmen ünvânı verir. 

1923 tarihli The Times gazetesine “ Fighting Turkish Woman Made Lieutenant in Army”, “Savaşan Türk Kadını Teğmen Oldu” başlığıyla röportaj verir. 

Dünyaca bilinen bir Türk Kadın Kahramanı’dır.

Kara Fatma, İstiklal Mücadelesi’nde cesaretin ve fedakarlığın simge ismidir.

Bunca emeğe, vatana duyulan sevgiye, mücadeleye karşın yıllar sonra, 1933 yılının İstanbul’unda maddi yetersizlikler nedeniyle ve İstanbul’ da kalacak yeri olmadığından bir Rus Manastırına sığınır. 

Gençliğini vatanı uğruna savaşla mücadeleye veren bu kahraman asker, hayatının son zamanlarını da sefaletle mücadele ederek geçirir. 

Değerlerimizin böylesine yitip gitmesine izin vermemeliyiz.

Dileğim geçmişimize, geleceğimize sahip çıkabilmeyi öğrenmemiz gerektiğidir.