Tarih boyunca hukukun kaynağı ve hukukun oluşmasında rolü olan ögeler tartışılmıştır. Antik Mısırda hukukun, kültürel atmosferin yansıması olduğu ifade edilmiştir. Roma hukukunun gelişmesinde özelikle filozofların görüşlerinin ve mahkeme kararlarının etkisin vurgulanmıştır.

Bu konuda hukuk okulları değişik kaynakları işaret etmiştir. Mesela; dayanışmacı okul, hukukun kaynağı olarak toplumsal dayanışmayı ön plana çıkarmıştır. Sosyolojik okul, hukukun farklı toplumsal tabakaların çıkarlarını uzlaştırma aracı olduğunu söyleşmiştir. Ana akım İslami bakış açısına göre; şeriatın izin verdiği eylem iyi, yasakladığı eylem ise kötüdür. Dolayısıyla, hukukta bu temel kabul üzerinde yükselmelidir.   

Tarihçi Hukuk Okuluna göre; teamül, örf ve hukuk bilimi, hukuk alanını belirleyen ana etmenlerdir. Marksizm; kabaca ve son tahlilde hukuku belirleyen ana etmeninin, bir alt yapı kurumu olan ekonomik düzen olduğunu ileri sürer.

Hukukun kaynakları konusunda yukarıda birkaçını çok kısa özetlediğimiz görüşlerin birçoğu sadece gerçeğin bir parçasının işaret etmektedir. Günümüzde, siyaset kurumunun ve farklı toplumsal tabakalar arasındaki güç mücadelelerinin, hukukun oluşumda önemli rol oynadıklarını söylemek yanlış olmaz.   

Postmodern ve Liberallerin Hukuk Anlayışları 

Günümüzde baskın görüş olan, Postmodern ve liberal anlayış  hukuku ısrarla, tüm ekonomik ve siyasi süreçlerden soyutlamaya çalışır. Hukuku toplumsal gerçeklerden bu denli soyutlamaya çalışmaktaki amaç; hukuku, bazı küçük  egemen grupların çıkarlarının kılıfı yapmaktır. 

Pozitif Hukuk ve Siyaset

Aslında siyasi iktidarın politik yönelimi, pozitif hukuku oluşturan ana etkenlerden birisidir. Örneğin; istisnalar dışında, sözleşmelerin Türkçe yapılmasını öngören 1926 tarihli 805 sayılı yasa gibi bir yasanın günümüz siyasi ikliminde yasalaşması düşünülemez. Ya da pozitif hukukumuzda çok aykırı bir düzenleme olan ve gazetecilere olağanüstü haklar tanıyan 1961 tarihli 212 sayılı yasanın bugünkü neo-liberal atmosferde gündeme gelmesi bile hayal edilemez. O günlerin siyasi iktidarları, kamu yararı tercihi nedeniyle, bu yasal düzenlemeleri hayata geçirdi.  

Toplumsal Güç Mücadelelerinin Hukuka Etkisi

Toplumsal tabakalar arasındaki güç mücadeleleri; zaman zaman pozitif hukukun oluşmasında önemli bir etkiye sahiptir. Bu bağlamda; ülkemizin yakın tarihinde yaşanan birkaç örnek açıklayıcı olacaktır.

1970’te işçilerin bir sendikadan diğerine geçişini önemli ölçüde güçleştiren ve işçilerin sendika seçme özgürlüğünü zedeleyen bir düzenleme yasalaştı. Asıl amaç diğer sendikalardan işçilerin DİSK’e katılmasının önüne geçmekti.

15-16 Haziranda işçilerin direnişe ve yürüyüşe geçmelerinin de etkisiyle söz konusu yasal düzenleme Anayasa Mahkemesince iptal edildi.

1970’lerin ortasında Milliyetçi Cephe hükümeti, Devlet Güvenlik Mahkemeleri yasasını çıkarma girişiminde bulundu. DİSK’in genel grevi üzerine söz konusu tasarının yasalaştırılmasından vazgeçildi.

TÜSİAD, 1979 yılında yürüttüğü faaliyetler ile, Ecevit hükümetinin devrilmesine neden oldu. Ecevit hükümetinin devrilmesi 24 Ocak kararlarının hayata geçirilmesinin önünü açtı. Bunun sonucu,  birçok neo-liberal düzenleme yasallaştı. 

Sonuç olarak hukukun, (özellikle pozitif hukukun) insanlığın tüm toplumsal, kültürel birikimine, sosyal olgulara, siyasi iktidarı elinde bulunduran güçlerin bakış açısına ve farklı toplumsal tabakalar arasındaki güç mücadelelerine dayandığını söylemek yanlış olmaz. Dolaysıyla özellikle pozitif hukuk; üretim, paylaşım ve mülkiyet ilişkilerinden soyutlanmaz.