Son yıllarda, insan hakkı ihlali olan yolsuzluk daha yaygın ve görünür oldu. Mesela Yolsuzluk Algı Endeksi’ne göre ülkemizde yolsuzluk giderek  artmaktadır.

Genel Olarak

Siyaset alanının kriminalize edilmesi gibi birçok sosyolojik nedenden dolayı halkın refah ve mutluluğu için mücadele eden liyakatli insanlar siyaset alanını terk etti.

Ortaya çıkan bu boşluğu, önemli ölçüde zenginleşmek isteyen, açgözlü ideolojisiz ve ilkesiz insanlar tarafından, iktidar hırsı ile doldurdu. Dolayısıyla siyaset alanında “utanma” sözcüğü büyük oranda unutuldu, yalan ve aldatma meşrulaştı. Bundan dolayı yolsuzluk yapanlar Cumhuriyet tarihinde hiçbir zaman olmadığı kadar “özgüvene” sahip oldu.

Son yıllarda yapılan yasal düzenlemeler ve uygulamalar sonucu Sayıştay gibi denetim ve denge kurumları nerdeyse işlevsiz hale geldi. Dolayısıyla, eski İngiliz Başbakanı W. Pitti’in dediği gibi” sınırsız güç, sahibini yozlaştırır”. 

12 Eylül Faşist diktatörlüğünün yaratığı kültürel atmosfer ve çıkardığı yaslar birçok kurumdan gücün tek elden toplanmasının kapısını açtı. Düşünce dünyamız herkesin aynı düşünmeye zorlandığı bir zindana dönüştürüldü. Bu da yozlaşmaya ve etik kirliliğe neden oldu.  Demokratik kitle örgütleri, belediyeler de dahil birçok kurum ve kuruluş da, ilgili kurumun başkanın hakimiyetine teslim edildi. Böylece, kolektif iradenin yokluğu,  yolsuzluğun  kapısı aralandı.

Yolsuzluk yoluyla kamu kaynaklarının, halk için değil de, kişisel çıkar için kullanılması, halkı açlığa ve yoksulluğa itmektedir.

Günümüzde Durum

Bugün; beşer onar maaş alan bürokratlar, eşinin şirketi aracılığıyla kendi bakanlığına mal satan bakan, bazı holdinglerin silinen vergi borçları, T-26 tüneline yapımına ilişkin yolsuzluk gibi kamuoyuna mal olmuş birçok iddia araştırılmayı ve aydınlatılmayı bekliyor.

Kamu İhale Kanun’unun  bu iktidar döneminde neredeyse 200 kere değiştirilmesi bu iddiaları güçlendirmektedir. Çünkü bu kadar çok değişikliği rasyonel nedenlerle açıklamak zor.  

Bugün, birçok belediye başkanının veya bakanın göreve geldikten sonra zenginleşmelerine maalesef şaşırmıyoruz. Bu bağlamda Nurettin Sözen ve Ayfer Atay gibi zenginleşmeden görev sürelerini tamamlayan birçok dürüst siyasetçinin de olduğunu da vurgulayalım.

Belediyelerin halktan topladıkları kaynakları kullanarak yaptıkları tesisleri  tanıtmak için astıkları afişlerde belediye başkanının büyük boy fotoğrafının kullanılması ve başkanın adının belediyenin adından daha büyük puntolarla yazılması dikkatimizi bile çekmiyor.

Burada amaç o tesisi veya hizmeti tanıtmak değil, hepimizden toplanan vergileri israf ederek belediye başkanın kişisel tanıtımını yapmak. Sanki belediye başkanı söz konusu tesisi bizzat kendisi, kendi kişisel servetini kullanarak yaptırmış. İngiltere gibi, gelişmiş demokratik ülkelerde böyle afişlere belediye parasının israf edilmesi düşünülemez. Ayrıca o bölgenin halkı belediye başkanının adını bile herhangi bir hizmetten dolayı duymaz ve bilmez. Çünkü tesisi yapan da  ve hizmeti sağlayan da  belediyedir. 

Yolsuzluk iddialarının araştırılması için mecliste verilen önerge iktidar bloğunun oyları ile reddediliyor. Yargının ise maalesef bu iddiaları araştırma konusunda isteksiz olduğu görülüyor.

Ne Yapmalı?

Öncelikle şeffaflık ve halka hesap vermek demek olan demokrasi geliştirilmeli. Bu kapsamda parti liderlerini ve diğer kurumlarda başkanın söz konusu örgütlerde tek hakim olmasına  zemin hazırlayan tüm yasla düzenlemeler  kaldırılmalı. Siyasete, en azından adayların büyük çoğunluğu parti üyeleri tarafından seçilmesinin yolu açılmalı. Böylece halkın refahı ve mutluluğu için mücadele eden liyakatli kadroların siyaset alanına dönmesi sağlanmış olur.

Siyasi iktidarın yargı üzerindeki gücü azaltılmalı. Dolayısıyla yargının “temiz eller” operasyonu için harekete geçme motivasyonu artar.

Bu bağlamda yürütme organının parlamentoya, medyaya, yargıya ve halka sürekli hesap vermesini öngören yasal düzenlemeler yapılmalı.  Sayıştay gibi denetleme ve denge kurumlar güçlendirilmeli.

Kısacası, otoriter yöntemlerden vazgeçilip, demokrasi tüm kurum ve kuralları ile toplumsal yaşama hakim kılınırsa, yolsuzluk da minimum seviyeye iner. Dolayısıyla kamu kaynakları halkın ihtiyaçları için kullanılacağından, yoksulluk da azalır.