Genelde iyi yönetilemeyen ve bunun sonucunda olumsuzluklar yaşayan memleketlerimiz için, işin içinden çıkamayınca "kardeşim bu bölgenin coğrafi kaderi böyle ne diyelim" deriz ve tüm başarısızlıklara bu kelime ile havlu atar kaçarız.

"Yok kardeşim niye kader olsun. Bunu yaparak kaderine teslim eden sizsiniz, bizleriz."

İşte bilimsel bakmanın gerçeklerini altta sıraladım, buyrun göz atalım.

Bilim, bu tür yaklaşımları kabul etmez. Bilim, gözleme ve deneye dayanır. Mesela doğru yönetim bir ülkeyi ileri götürürken yanlış yönetim geriye götürür. Bunun kaderle ilgisi yoktur.

Kader, beceriksizliğin, çalışmamanın, yeterince mücadele etmemenin suçu üzerinden atmanın yoludur.

Varoluş felsefesini savunanların bir bölümü (en başta da Sartre) “var oluşumuza karışamayız, ama ondan sonrasının sorumluluğu, kaderi oluşturmanın yükümlülüğü bize aittir” der. Bu, çok doğru bir saptamadır. Beceriksizliğimizin, başarısızlığımızın sorumluluğu büyük ağırlıkla bize aittir.

O halde durum böyle olunca kimse "kaderdir" deyip topu taca atmasın.

Herkes bulunduğu yaşadığı coğrafyasına yapısına kültürüne sahip çıksın, kaderine bırakmasın.

Kadere bırakırsak yok oluruz .

Bir dahaki sefere bir başka konuya ironi yaparak görüşmek dileğiyle, şimdilik hoşçakalın.