Her canlının kaçınılmaz sonu olan ölüm hayata bakış açımızı ve yaşam tarzımızı etkileyen en önemli sorunlardan biridir. Ölümü nasıl tanımladığımız ya da ölümden ne anladığımız aynı zamanda yaşama bakışımızı belirler.

Korku, insanı edilgin duruma düşüren ve onun “kendi” olmasını engelleyen bir duygudur. Korkunun her türü insanın özgürlüğüne zarar verir. Onun özgürce düşünmesini ve eylemde bulunmasını yani kişinin kendisi olmasını engeller.

Nietzshce'nin söylediği gibi "her ideal sevgiyi ve nefreti, saygıyı ve hor görmeyi şart koşar. Bu ya olumlu ya da olumsuz duyguların ilk hareket ettiricisidir".

Cumhuriyet Gazetesi Ankara temsilcisi ağabeyimiz Sertaç Eş ile meslek büyüğümüz Uğur Mumcu ile olan ilk tanışma anısını kendisinden dinleme fırsatı buldum.

1991 yılı Uğur Mumcu Gazi üniversitesinde bir panelde konuşmacıdır o yıllarda Gazi Üniversitesi sağ ve ülkücü yapının hakim olduğu bir Üniversitedir. Panelin yapılacağı salon tıka basa doludur, Uğur Mumcu panele bir arkadaşı ile beraber gider, konuşmasında bildiği doğruları geri vites yapmadan kitabın ortaya yerinden dos doğru söylüyor, panel sonrası Sertaç Eş ağabey çıkışta 4 arkadaşı ile Uğur Mumcu’nun peşinden gider ve Uğur ağabey ile tanışır ve şu soruyu sorar ‘’abi korkmuyormusunuz der, Uğur Mumcu Korkmuyorum korksam yine de beni öldürmeyecekler mi onun için niye korkayım der.’’

Basın tarihimizde çok üzücüdür ki; onlarca suikast gerçeğiyle karşılaşırız. İlk basın şehidimiz olan Hasan Fehmi’den, Ahmet Taner Kışlalı’ya, Abdi İpekçi’den, Çetin Emeç’e ve Uğur Mumcu’ya kadar onlarca meslektaşımız hain suikastlar sonucu öldürüldü.

Yaşamı boyunca halkın doğru bilgiye ulaşması için araştırmacı gazetecilikten ödün vermeden çalışan bizim gibi yeni kuşak gazetecilerin örnek aldığı gazeteci yazar ve hukukçu Uğur Mumcu’yu, katledilişinin 29. yılında saygıyla anıyorum.