Gelin size bir ahmağın hikayesini anlatayım...

İktidara yakın kişilerin bile “Abartmayın!” diyerek tepki verdiği A Haber’in Pulitzerlik haberlerini bilirsiniz.

Operasyon adı altında bilgisayar oyunu görüntülerine yer verildiği, su kesintisi haberinde arka planda çamaşır makinesinin çalıştığı, metro ağı bulunmayan İzmir Kemalpaşa’da metro yoğunluğu haberinin yayınlandığı, vatandaş evine ekmek götüremezken “Bizi kıskanıyorlar” nidalarının yükseldiği bir kanaldan söz ediyoruz.

Buraya kadar anlattıklarım ne kadar absürtse, a haber’in Mudanya’daki temsilcisi olarak nam salan Memleket Partili Meclis Üyesi Mehmet Er’in “sözde muhaliflik” adına yaptığı yorumlar da bir o kadar komik. Bu komik paylaşımlarını CHP’den istifa ettiğinden beri sürdürüyor ve a haber’e sürekli malzeme veriyor.

Mudanya’daki zeytinliklerin 2014 yılından önce AKP döneminde imara açıldığını bildiği halde “Binlerce dönüm zeytinlik, 40 yıldır imara açılıp sökülürken neden ‘Zeytin Ağacıma dokunma’ demek aklınıza gelmedi?” açıklamasını yapan da aynı meclis üyesi.

Aynı meclis üyesi şimdi de Meclis’te sorup, ilgilisinden bilgi alacağı halde Mudanya Belediyesi mühendis ve mimarlarınca yapılan, Yıldıztepe Sosyal Yaşam Merkezi’nin birinci etabının çürüdüğünü iddia etmekte. Üstelik tesis daha belediye tarafından teslim alınmamış ve her inşaat sonrası ortaya çıkabilecek küçük ölçüdeki sıkıntılar düzeltilmeye başlanmışken.

Üslup, tavır, Tecahülü Ârif’ane tarz size de aynı gelmedi mi?

Gelin, bunu size bir Mevlâna hikayesi ile anlatayım.

Mesnevi’de bir Hazreti İsa hikayesi vardır.

Bir gün Hazreti İsa arkasına endişeyle bakarak kaçar gibi hızla yürüyormuş. Adamın biri bu durumu görmüş, merak edip sormuş:

“Arkanda kimseyi görmedim ama sen kaçıyorsun, kimden kaçıyorsun?”

Hazreti İsa koşmaya devam etmiş. Adamın da inadı tutmuş peşine takılmış. Biraz yaklaşınca bağırmış:

“Ne olur biraz dur da söyle, çok merak ettim neden kaçtığını; arkanda ne insan var ne de kaçmana gerek hayvan…”

Hazreti İsa durmuş, adamın yanına gelmiş, cevap vermiş:

– Ben bir ahmaktan ve bütün ahmaklardan kaçıyorum…

Adam şaşırmış:

– Körlerin gözlerini, sağırların kulaklarını açan sen değil misin?

– Evet…

– Ölüleri dirilten sen değil misin?

– Evet benim…

– Topraktan kuşlara can veren sen değil misin?

– Evet benim…

Adam biraz daha meraklanmış:

– Bunca mucizeyi yaratan Hazreti İsa bir ahmaktan ve bütün ahmaklardan neden kaçar?

“Dinle” demiş Hazreti İsa, “Bütün dediklerin doğru.

Körler için dua ettim gözleri açıldı. Sağırlar için dua ettim kulakları açıldı. Cansız bedenler canlandı.

Ama ahmağın gönlüne ve kafasına hiçbir şey sokmayı başaramadım. Konuştum kafasına girmedi. Okudum yüreğine gitmedi. Yüzlerce kez okudum. Binlerce kez konuştum. On binlerce kez anlattım.

Ama ahmak, ahmaklar sadece bir kaya parçasına dönüştü.

Ne kafaları kımıldadı ne de yürekleri…

Böylece ahmaklardan her türlü kötülüğün gelebileceğini anladım, bu yüzden bütün ahmaklardan kaçıyorum” deyip gitmiş.

Diyeceğim o ki etme cahille muhabbet fıttırırsın, alma cam kırığıyla taharet, yırttırırsın.

Bilgi, bilmek, bazen görünüşte kalır; kimileri diplomalıdır ama zırcahildir aslında.

Bilge, parmağıyla gökyüzünü, işaret etmiş. Cahil, parmağa bak demiş...

Niye bilir misiniz?

Cahilin ufku parmağın bittiği yere kadardır, parmağın işaret ettiği yere kadar değil!