Yıl sonlarında adettendir, yılın "enlerini" yazmak... 2020 yılının sonlarına doğru yazmıştım Can Ertan'ı yılın en "okuyan yazanı" diye... Her zamanki nezaketiyle, telefon açarak "Pelincim" demişti, benim için söylenecek en güzel iki kelimeyi bulmuşsun, bayıldım ben buna.

Yazılarını sanatla bütünleştirip, her insanın iyi yanlarını gözlemler, okunmaya bırakırdı köşesinde... Hiç kimsenin kalbini kırmadan veda etti ve gitti...

En yaranılmayan meslektir gazetecilik. Gazeteciler asla para kazanmamalıdır insanların gözünde, yoksa bir an'da "satılık" kalem ilan ediliverirsiniz. Gazeteciler yememeli, içmemeli; heleki iktidara yakın değilse bildiğin sürünmelidir. Gazetecilerin ödemesi gereken kirası, faturası yok'tur çünkü. Tüm riskleri göze almalı, doğruları insanların istediği gibi yazmalı; kişilere her daim basamak vazifesi olmalı ama asla "para kazanmamalıdır"
Yazarın konusu "insansa" eğer, o insanı sevmeyenler tarafından tarafından linç yemeniz, iki klavye tuşuna bakar. Olumlu düşüncelerinizi, olumsuz yönde değiştirmeye çalışan onca telefon alırsınız üstüne...
Seçim dönemleri konum sahibi olmak isteyenler tarafından telefonlarınız hiç susmaz. "Beni yaz" telefonlarıdır bunlar. Kimse açmısın, tok musun, işsiz misin diye sormaz. Gerçekten nasıl olduğunu hiç sormaz. Zaten gazeteci dediğinde para kazanmaz...

Sonuçta sen belediye başkanı olursun, milletvekili olursun, meclis üyesi olursun. Hiçbir şey olamazsan en kötü birdahaki dönem için yatırım yapmış olursun. Gazete kupürlerini saklar, ihtiyaç an'ında çıkarır, bak benim için neler yazılmıştı diyerek reklam broşürlerinde, sosyal medyanda bol'ca kullanırsın.
Bir nevi psikolog gibidir yazar. Herkesin siyasi kavgalarını dinler, kim kime kızmış, kim kimin rakibi; belki anlatılanları bir köşeye de sıkıştırıver telefonları durmaz da durmaz... Senin dostluğun için değildir çoğu dialoglar, kaleminin gücü içindir. Gerçek anlamda "nasılsın" sözleri duymaya hasret kalırsın bazen... Sen dinlenen değil, dinleyici olmakla mükallefsin çünkü...

Can Ertan'ın veda'sı, ne yazık ki en çok bana bunları hatırlattı, hepimizin yüzüne tokat gibi çarpması da bu yüzden belki...

Beraber çalışma hayalleri kurarken, 10 gün daha dinleneyim Pelincim demişti, kendimi yorgun hissediyorum. Şu an için para sorunum yok demişti, para sorunum yok... Var mıydı bilinmez...
Akşamına hastaneye kaldırılıp, yaşam mücadelesi vereceği aklımın ucundan dahi geçmemişti.
Ve Can Ertan'ı kaybettik.

Gözlerini yumarken hayata, geride,
binlerce gözyaşı aktı.
Bursa Basını sadece degerli bir kalemini degil,
En degerli kalbini de kaybetti.
Öldüğünde işsizdi...