Prof. Dr. Özkan Yıldız’ın bir doğu ilimizde yapmış ve yürütmüş olduğu çok çarpıcı bir araştırmaya vardı. Çalışma, “Madde Kullanan Ergenlerin Sosyal, Ekonomik ve Demografik Özellikleri” örneğiydi. Ama bizim açımızdan çalışmanın eğitime dair bulguları çok dikkat çekiciydi. Madde kullananların 60.9’u 16-20 yaş aralığındaydı. Madde kullananların 85.8’i lise ve dengi okul mezunuydu. En önemli nokta ise madde kullananlardan okulu bırakanların %44.4’ü okulu sevmedikleri için okulu bırakmışlardı.

Her Şey Sevmekle Başlar!

Demek ki eğitim sistemi ve okul kendini öğrenciye sevdirememişti. Oysa ki her şey sevmekle başlar. Eğitimi, okulu ve öğretmenini sevmeyen öğrenci nasıl öğrenir? Bir okul kendini nasıl sevdiremez? Sonuç itibariyle kendini sevdiremeyen okul; uyuşturucuya, teröre kısaca suça bulaşan gençlik. Okulu sevmedikleri için okulu bıraktıklarını söyleyen gençler öğretmenlerle ve yönetimle anlaşamadıklarını ifade ediyorlar. Eğitim sistemi ve okul kendini sevdirmek zorundadır. Sevdiremezse işte bu tablolar ortaya çıkar. Bu çocuklar suça itilir, şiddete meyleder.

 Okulu Sevmeyen Çocuk Yoktur, Kendini Sevdiremeyen Okul Vardır!

Öğrencilerin okula gitmekten zevk almaları, üşenmemeleri ve sevinmeleri gerekir. Okullar öğrenciler için cazip yerler olmalıdır, ilgi çekmelidir, öğrenciler mutlulukla, istekle okula gitmelidir. Bir öğrenci okula zorla ebeveyninin baskısıyla gidiyorsa o öğrenciden başarı bekleyemeyiz. Araştırmada bırakın öğrenci başarısını öğrenciler %44.4 gibi büyük bir oranla okulu sevmedikleri için bırakıyorlar ve suça yöneliyorlar. Okulu sevmeyen çocuk yoktur, kendini sevdiremeyen okul vardır. Bu bağlamda okulların öğrenciler için birer cazibe merkezi haline getirilmeleri gerekmektedir. Bunun için okulların fiziki ortamları ve okul kültürleri öğrenci için cazip olmak zorundadır. Yaşamdan kopuk, fiziki ve sosyal ortamlara sahip okullar öğrencinin ilgisini çekmez. Bu anlamda okullar hayattan kopuk, sadece birer bilgi aktarım yerleri olamaz. Eğer okul öğrenciye kendini sevdirmezse, onu heyecanlandırmazsa, bu okullar ülkemizin geleceğine herhangi bir katkı yapamazlar.

  Sevgi Dolu Okul Kültürü, Okulunu Seven Çocuk…

Okuldaki bütün paydaşların ahenkle çalışması çocuğa da yansıyacaktır. Yönetici ve öğretmen arasında sevgiye dayalı bir iletişim yoksa, doğal olarak öğretmen ve öğrenci arasında da sevgiye dayalı bir iletişim olmayacak neticede. Öğrencisiyle bağ kuramayan, öğrencisine kendisini sevdiremeyen başarıdan uzak bir okul oluşacaktır. Sevgi dolu bir okul kültürü okulunu seven çocuklar doğuracaktır. Güçlü, sevgiye dayalı, sempatik bir okul kültürü yönetici ve öğretmenlerin ortak değer, norm ve inançlar etrafında birleşmeleriyle açığa çıkar. Eğitim kurumlarının kalitesinin artmasında okul kültürü tartışılmaz bir öneme sahiptir. Kuvvetli sevgiye dayalı bir okul kültürü okul üyelerine buna öğrenciler de dahil kimlik duygusu sağlayacak, öğrencilerin okul vizyonuna bağlılığını artıracak ve doğal olarak öğrencilerin okulu sevmelerini sağlayacak ve öğrencilerin okulu bırakmalarını engelleyecektir.

 Öğrenci Okulu Niye Sevmez?

Öğrencilerin okulu sevmemesinin; ezberci müfredattan sıkıcı derslere, baskı oluşturan not sistemine, okulların hayal güçlerini ve haraketliliklerini kısıtlamasına, öğretmenine, öğrenciye nasıl öğrenmesi gerektiğini öğretilmeyip öğrencinin başarısızlık yaşamasına kadar pek çok nedeni vardır. Araştırmadaki öğrencilerin “okulu bırakma ya da terki” elbette anlık bir karar değildir, farklı faktörlerin etkilediği karmaşık bir durumdur. Akademik başarısızlık, ailevi sebepler, dışlanmışlık duygusu ve zamanla okula bağlılığın kaybolmasıyla sonlanan bir süreçtir. Araştırmada öğrencilerin %44.4’ünün okulu sevmedikleri için bıraktıklarını ifade etmeleri ise önemlidir. Okul terki pek çok faktöre bağlı olmasına rağmen burada ana terk etme faktörünün okul kaynaklı olduğunu anlıyoruz. Demek ki okulun demografik özellikleri, politikaları, disiplin süreçleri, sınıf ortamı ve eğitim öğretim süreçleri, yöneticiler ve öğretmenler öğrenciye okulu sevdiremiyor.

 Öğrencilerin Okulu Sevmesi Her Şeyin Anahtarıdır!

Öğrencilerin okulu sevmesi için öncelikle okul yönetici ve öğretmenlerin de okulu sevmesi gerekir. Okulu sevmeyen bir öğretmen öğrencisine de okulu sevdiremez. Okulun bir zorunluluk olarak değil, sevilerek gidilen bir yer olması gerekir. Ne yapmalıyız peki? Okul aile iş birliği en üst düzeye çıkarılmalıdır. Okuldaki sosyal faaliyetler öğrencinin yaş, ihtiyaç, ilgi ve yetenekleri doğrultusunda öğrenciyle birlikte oluşturulmalıdır. Öğrencilerin okula bağlılıklarını artırabilmek adına, okulun fiziki şartları öğrencilerin kendilerini ders dışında da ifade edebilecekleri şekilde düzenlenmelidir. Demokratik bir okul ortamı oluşturabilmek için yönetici, öğretmen ve öğrenciler arasındaki iletişim artırılmalıdır. Okulu bırakma eğilimindeki öğrencilere yönelik rehberlik hizmetleri yaygınlaştırılmalıdır. Öğrencinin okulu sevmesi her şeyin anahtarıdır. Okulunu seven öğrenci isteyerek okula gidecek, daha başarılı ve daha mutlu olacaktır. Bu nedenle öğrencilerimizin okullarını sevmeleri için başta MEB olmak üzere okul yöneticilerimiz ve öğretmenlerimiz gerekenleri yapmalıdır. Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin…