“Ülkemizde çocuklar için en büyük sorunlardan biri sağlıklı ve yeterli gıdaya ulaşabilmektir. Yeterli ve çağdaş eğitim fırsatlarına sahip değildirler. Yani ülkemizde “eğitimde fırsat eşitliği” yoktur.  Küçük yaşlarda evlendirilen çocuklar, küçük yaşlarda işçi olan çocukların sayısı giderek artmaktadır.”

“Anaokulundan itibaren dogmatik bilgilere maruz kalan çocukların sayısı da azımsanmayacak kadar çoktur. Özellik yaz dönemlerinde çeşitli adlar altında açılan kurslar aracılığı ile dogmatik bilgilerle çocukların zihinleri zehirlenmektedir.”

Çocuk Psikolojisi Derneği Başkanı uzman psikolog Süleyman HECEBİL ile ülkemizdeki çocukların sorunlarını, çocuklarımızın ve gençlerimizin geleceğe niye endişe, korku ve umutsuzluk ile baktıklarını, Z Kuşağı ve Alfa Kuşağını kısacası çocuk ile ilgili pek çok şeyi konuştuk…

Süleyman hocam çocuk psikolojisi alanında ülkemizde ne gibi çalışmalar yapılıyor?

Ülkemizde çocuk psikolojisi alanında kurumsal hizmet üreten, eğitim veren, araştırma yapan herhangi bir özel ya da resmi kuruluş yok. Yıllar önce kurulan ve çocuk ruh sağlığı alanında hizmet veren en önemli iki kuruluşumuzdan biri İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatri Kliniği diğer Hacettepe Üniversitesi Hacettepe Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı Bölümü. Her iki kuruluşumuz yıllarca çocuk ruh sağlığı alanında büyük hizmetler vermeye devem ediyorlar. Ancak her iki kurumumuz doğal olarak çocuk psikolojisi alanında hastalık ve patoloji söz konusu olduğunda devreye giren kurumlarımızdır.

Ülkemizde üniversitelerde çocuk psikolojine ilişkin araştırmalar daha çok psikoloji, psikolojik danışma ve rehberlik bölümlerini tarafından ya yüksek lisans tezi ya da doktora tezi düzeyinde yapılmaktadır. Ülkemizde çocuk psikolojisi alanında ilk kuruluş İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Pedagoji Bölümüdür. Söz konusu bölüm çocuklar için birçok araştırma yapmış, birçok test geliştirmiş ve bir çocuk yayın çıkarmıştır. Ancak 12 Eylül Cuntası tarafından 1980’li yıllarda önce adı değiştirilmiş sonra da kapatılmıştır. Halen çocuk psikolojisi alanında ülkemizde büyük bir boşluk ve ihtiyaç vardır.  Çocuk Psikolojisi Derneği bu alandaki boşluğu doldurmak için yola çıkmıştır.

Hocam 'Çocuk Psikoloji Derneği' ne zaman kuruldu ve derneğin kuruluş amacı nedir?

Derneğimizi 2017 yılında bir grup meslektaşımla bir araya gelerek kurduk. Çocuk Psikoloji Derneğinin varlığına ve çalışmalarına toplumumuzun ihtiyacı olduğunu düşünerek yola çıktık. Derneğimizin amacı, ülkemizde ve Dünya’da Çocuk Psikolojisinin bir bilim dalı ve bir uzmanlık alanı olarak gelişmesi, Çocuk Psikolojisi alanında üretilen her türlü bilgi ve hizmetin toplumun yararına sunulmasını sağlamaktır. Çocuk Psikolojisi Derneği’nin vizyonu ise aileler başta olmak üzere toplumun tüm kesimleri için çocuk ruh sağlığı, çocuk gelişimi ve eğitimi konularında önleyici ve koruyucu hizmetlerin üretilmesi ve ulaştırılmasını sağlamaktır. Günümüzde çocuk psikolojisi hizmetleri her vatandaşımız için ulaşılabilir değildir. Derneğimiz için çocuk psikolojinin ürettiği yararları, çözümleri ve hizmetleri toplumun her kesimine ulaşılabilir olmasını sağlamak varoluş nedenidir.

Çocuk Psikolojisi Derneği’nin yaptığı ve/veya planladığı ne gibi faaliyetleri vardır?

Derneğimizin belli başlı faaliyetlerini şöyle sıralayabiliriz:

· Çocuk Psikolojisi alanında araştırmalar yapmak, yapılması planlanan araştırmaları desteklemek,

· Aileleri ve öğretmenleri çocuk psikolojisi alanında bilinçlendirmek amacıyla kamu belediyeler, kamu kurum ve kuruluşları ile işbirliği yaparak konferanslar ve seminerler düzenlemek,

· Çocuk psikolojisi alanında yayınlar çıkarmak,

·  Üniversitelerde çocuk psikoloji bölümlerinin açılmasına öncülük etmek ve program içeriğinin oluşturulmasına destek olmak,

· Psikoloji mesleği mensuplarına mesleki eğitimler düzenlemek,

· Çocuk psikolojisi alanında test, ölçek ve envanterler geliştirmek, uyarlamak.

Günümüz çocuklarının en büyük sorunları nelerdir?

· Ülkemizde çocuklar için en büyük sorunlardan biri sağlıklı ve yeterli gıdaya ulaşabilmektir. Çocuklarımızın büyük çoğunluğu yeterli ve sağlıklı beslenme olanaklarına sahip değiller. Yetersiz beslenme çocuklarımızın gelişimlerini tehdit edici boyutları çoktan aşmış durumdadır. Beslenme yetersizliği bedensel ve zihinsel gelişimi olumsuz etkileyen en önemli faktördür. Bu nedenle gelir düzeyi düşük ailelerin çocukları risk altındadır, korunmaya ve kollanmaya muhtaç durumdadırlar.

·Yeterli ve çağdaş eğitim fırsatlarına sahip değildirler. Yani ülkemizde “eğitimde fırsat eşitliği” yoktur.  Sosyal kesimler arasında maalesef çok fazla fırsat eşitliliği farkı vardır ve bu fark giderek büyümektedir. Devlet okullarına girildiğinde güvenlik, sağlık ve kalite sorunlarını görmek mümkündür. Okullarda bir başıboşluk ve yönetilemezlik söz konusudur. Yetersiz kaynak, yetersiz olanaklar, yetersiz müfredatlar ve eğitim süreci çocuklarımızın muhakeme becerilerini geliştirmelerine imkan vermemektedir. Yeni yetişen kuşakların çoğunda düşünme becerileri sorunu giderek artmaktadır. Okullardaki yetersizlikler, ailelerin ve çocukların eğitimden beklenti ve umutlarını azaltmış ve bu nedenle küçük yaşlarda eğitim dışında kalan çocuk sayısı katlanarak artmaktadır.  Her şeye karşın eğitimden umudunu kaybetmemiş çocuklar da çoktan seçmeli sınavlara hazırlık nedeniyle ezberci bir eğitim sürecine maruz kalmaktadırlar.

· Çocuk ihmali ve istismarı: Küçük yaşlarda evlendirilen çocuklar, küçük yaşlarda işçi olan çocukların sayısı giderek artmaktadır. Bununla birlikte anaokulundan itibaren dogmatik bilgilere maruz kalan çocukların sayısı da azımsanmayacak kadar çoktur. Özellik yaz dönemlerinde çeşitli adlar altında açılan kurslar aracılığı ile dogmatik bilgilerle çocukların zihinleri zehirlenmektedir.

· Dijitalleşme yaşamın her alanı için kaçınılmazdır ama çocukların ekran süreleri uzadıkça zekanın bileşenlerinden bazıları (görsel ve işitsel bellek, dikkat, muhakeme vb…) Çocukların ekranda öğrenecekleri ve keşfedecekleri çok fazla bir şey yoktur. Ekrandaki bilgiler hazır ve çoğunlukla gereksiz bilgilerdir. Kısacası ekranlar çocukların geleceğini tehdit etmektedir.

· Çocuklarımız ve gençlerimiz geleceğe endişe, korku ve umutsuzluk ile bakıyorlar. Ülkede her gün yaşananlar, kadın cinayetleri, çocuk tecavüzleri, haberler, TV programları ve sosyal medyada olup bitenler, yolda karşılaştıkları manzaralar umutsuzluğu ve endişeyi körüklemektedir. Bir fırsat olduğunda geleceklerini yurtdışında arama hayalleri kurmaktadırlar.

Süleyman hocam ‘Z Kuşağı’ ve ‘Alfa Kuşağı’ hakkında ne düşünüyorsunuz?

Tabi ki çocukları bir takım başlıklara göre sınıflamak çok kolay değil ve çok da doğru değil. Ancak konunun kolay anlaşılması açısından bu başlıklar yararlı olabiliyor. 1997 – 2012 arası doğanlar Z kuşağı, daha sonra doğanlar ise Alfa kuşağı olarak adlandırılıyor. Elbette Z kuşağının diğer kuşaklardan ayırt edici özellikleri var:

• Doğaya, insan haklarına duyarlı, savaş karşıtı, öfke şiddeti sevmiyorlar,

•  Dijital yerliler, dünyanın tüm çocukları ile etkileşim halindeler.

•  Geleceğinden, ülkedeki cinayetlerden, korku kültüründen, mahalle baskısından en çok endişelenen grubu temsil ediyorlar.

• Bir fırsat olursa başka ülkede yaşamak ve okumak istiyorlar.

•  Siyasete çok fazla ilgi duymuyorlar.

•  Genellikle sola eğilimliler.

•  TV izlemiyorlar, dizileri internetten izlemeyi tercih ediyorlar.

•  Facebook hesapları yok, twitter, youtube gibi sosyal mecraları tercih ediyorlar.

•  Müzik tutkunu gençler.

•  Anı yaşamayı tercih ediyorlar.

•  Kendine özgü değerleri var.

Z kuşağı Türkiye’nin kötü yönetildiğine inanıyorlar.

Yapılan bir araştırmada ‘’Türkiye nasıl yönetiliyor’’ sorusuna şu yanıtları veriyorlar:

•       Kötü                      : %62,8

•       Ne iyi ne kötü    : %13,3

•       İyi                           : %22,4

•       Bilmiyor               : %1,5

Z kuşağı gençler yapılacak seçimlerin sonucunun belirleyicisi olacaklar.

Z Kuşağı seçmen sayısı:

•       2018 Seçimlerinde          : 4.2 milyon

•       2019 Seçimlerinde          : 5.4 milyon

•       2023 Seçimlerinde          : 10,4 milyon

Ancak gördüğüm kadarıyla henüz hiçbir siyasi parti Z kuşağının ilgisini çekecek bir strateji geliştirmiş ve belirlemiş değil.

Teşekkürler Süleyman hocam.

Türkiye hepimizin, eğitim hepimizin…