Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Ayşe Yüksel ile eğitimdeki cinsiyet ayrımcılığını, eğitim eşitliğini, çağdaş eğitimi ve gerekliliğini, eğitimin sürekliliği adına acilen atmamız gereken adımları, eğitime erişimin ve eğitimin sürekliliğinin kız öğrencilerin hayatında nasıl farklar yarattığını konuştuk.

“Ne yazık ki bu yıl, okulda olması gereken 866 bin kız çocuğumuzun eğitime erişemediğini gösteren acı bir tabloyla karşılaştık. Özellikle eğitime erişimde kız çocuklarımıza karşı yapılan ayrımcılık şiddetini daha da artırmış durumda. Çağdaşlaşma karşıtı politikalarla kız çocukları tamamen eğitim hayatından ve böylece iş ve sosyal hayattan koparılmaya, yaşamın gerisinde bırakılmaya çalışılıyor.”

“Okuldan uzaklaştırılan her bir kız çocuğu geleceğimize ihanet etmek, sevgisiz bir dünya yaratmak demektir. Eğitimin özelleştirilmesi, gerici ve karma eğitim karşıtı uygulamalar ve Milli Eğitim sistemindeki yetersiz düzenlemeler Cumhuriyet değerlerimizi tehdit ediyor ve karanlık bir Türkiye yaratmaya çalışıyor. Eğitimin her aşamasında uygulanan yanlış politikalar eşitsizliği büyütüyor ve çocuklarımızı karanlık bir geleceğe hapsediyor.”

“33 yıllık çağdaşlık yolculuğumuzda Atatürk devrim ve ilkelerini korumak, geliştirmek; çağdaş eğitim yoluyla çağdaş insan ve topluma ulaşmak amacıyla ilerliyoruz. Tarikat/cemaat yurtlarının kapatılması alınacak önlemler arasında ilk sıralarda yer almalılar. 866 bin kız çocuğumuzu arkada bırakmayacak, umudu yeniden yeşerteceğiz.”

                       

Birleşmiş Milletler, 11 Ekim tarihini dünyada cinsiyetleri nedeniyle kız çocuklarına karşı yapılan ayrımcılığın önlenmesi ve onların çocuk haklarından eşit şekilde yararlanmalarını sağlamak için “Dünya Kız Çocukları Günü” olarak belirledi. ÇYDD ise bu gün özelinde aslında ülkemizde 866 bin kız öğrencinin eğitime erişemediğini açıkladı. Dünyadaki tüm gelişmelere rağmen cinsiyet ayrımcılığı neden eğitimin önündeki en büyük engel olarak karşımıza çıkıyor?

“11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü”, dünyanın her yerinde cinsiyetleri nedeniyle ayrımcılığa uğrayan; eğitim, sağlık, korunma ve yaşam hakkından mahrum bırakılan kız çocuklarımız için sürdürdüğümüz mücadeleyi simgeleyen, kız çocuklarımız için iyiliği paylaştığımız bir kutlama günüdür. Ancak büyük bir sevinç ve heyecanla karşılamamız gereken bu gün, hem ülkemizde hem de dünyada sürekli olarak kız çocuklarının yaşadığı sıkıntıları gözler önüne seriyor.

Ne yazık ki bu yıl, okulda olması gereken 866 bin kız çocuğumuzun eğitime erişemediğini gösteren acı bir tabloyla karşılaştık. Bu sayıya, Milli Eğitim Bakanlığı(MEB)’nın açıkladığı 2021-2022 örgün eğitim istatistiklerinden ulaşmak ise çok büyük bir tehlikeyle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Her bireyin doğduğu andan itibaren sahip olduğu eğitim hakkı sürekli olarak engelleniyor; özellikle eğitime erişimde kız çocuklarımıza karşı yapılan ayrımcılık şiddetini daha da artırmış durumda. 21. yüzyılda yaşanan tüm gelişmelere rağmen çağdaşlaşma karşıtı politikalarla kız çocukları tamamen eğitim hayatından ve böylece iş ve sosyal hayattan koparılmaya, yaşamın gerisinde bırakılmaya çalışılıyor. Oysaki eğitim,  herkesin eşit olarak erişebileceği şekilde çağdaş, bilimsel ve ücretsiz olmalıdır.

Laik ve bilimsel eğitimden uzaklaşan toplumlarda, kız çocuklarının geleceklerinin karartıldığına, umutlarının yok edildiğine tanık oluyoruz. Ülkemizde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin küçük yaşlardan itibaren verilmek istenmesi,  paralel olarak ülkedeki imam-hatip okullarının sayısının artmasıyla birlikte yeni eğitim müfredatlarının içeriği bilimsel, laik ve çağdaş olmanın ötesinde dini bir yanlılık gösteriyor. Bu gelişmeler farklı kesimlerin üzerinde ortaklaştığı üzere çocukların din ve inanç özgürlüğünü zedelerken kız çocuklarını ve genç kadınları tamamen eğitim sisteminin dışında tutuyor. Bir toplumun çağdaşlaşması için kız çocuklarına, geleceğin kadınlarına ihtiyacı var.

Okullar, tüm çocukların bir arada öğrendiği, eğitildiği; iletişimi, sevgiyi ve barışı öğrendiği yerlerdir. Okuldan uzaklaştırılan her bir kız çocuğu geleceğimize ihanet etmek, sevgisiz bir dünya yaratmak demektir. Tüm bireylerin çağdaş eğitim alma hakkı ülkeyi yönetenler tarafından sağlanmalı, nüfusun tamamı yaşlarına göre okullaşmalı, istedikleri alanlarda eğitim ve öğretim alabilmelidir. Bu durum gerçekleştiğinde eğitimde eşitlik sağlanacak, eşit yaş gruplarında benzerlik çoğalacak ve cinsiyet ayrımcılığı ortadan kaldırılarak ülkelerin gelişimi çağa ayak uyduracaktır.

 Günümüzde Türkiye’deki eğitim kalitesini ve eğitime erişimi nasıl değerlendiriyorsunuz? Kuruluşunuzdan bu yana ülkemizde eğitim eşitliği konusunda yaşanan gelişmeler ve gerilediğimiz alanlar dediğimizde sizce hangi örnekler öne çıkıyor?

ÇYDD olarak kurulduğumuz günden bu yana Atatürk devrim ve ilkeleri ışığında;  bilimsel, laik, kamusal ve çağdaş eğitimi sağlamayı hedefliyoruz. Ancak ülkemizdeki eğitim sistemi her geçen gün bu kapsamdan giderek uzaklaşıyor. Eğitimin özelleştirilmesi, gerici ve karma eğitim karşıtı uygulamalar ve Milli Eğitim sistemindeki yetersiz düzenlemeler Cumhuriyet değerlerimizi tehdit ediyor ve karanlık bir Türkiye yaratmaya çalışıyor. Mesela 20. Milli Eğitim Şurası’nın teması olan “Eğitimde Fırsat Eşitliği”nin ne derece sağlandığı çok tartışmalı bir konu. Nitekim Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü (OECD)’nün her yıl yayımladığı Bir Bakışta Eğitim raporları TEDMEM tarafından kapsamlı ve detaylıca incelenmiş ve hazırlanan raporda kaygı verici bulgular yer almıştır. Rapora göre Türkiye; 43 ülke arasında en iyi performans gösteren öğrencilerinin daha çok sosyoekonomik olarak avantajlı öğrencilerden oluştuğu ülkelerin başında geliyor. Yani COVID-19 salgını ardından ekonomik krizin gölgesinde eğitime erişmeye çalışan dezavantajlı öğrencilerimiz eğitimin dışına itiliyor; onları destekleyecek ve eğitime erişimini sağlayacak uygulamaların sayısı ise oldukça yetersiz. Bu nedenle okulu bırakmak durumda kalan öğrenciler azımsanmayacak kadar fazla.

2022-2023 dönemi için güncellenen müfredatın içeriği de başka bir tartışma konusu. Mesela çocuk ve ergenlerin düşünme becerilerini geliştirecek olan Felsefe dersinin zorunlu dersten seçmeli derse dönüşümü ve öğrencilerin seçmeli ders seçimlerinde de gerek okuldaki öğretmen altyapısı gerek okulun ve velilerin yönlendirmesi ile serbest bırakılmaması epey düşündürücü ve kaygı verici. Okullardaki teknolojik donanım ve yazılımların yetersizliği nedeniyle eğitim sistemimizin dijital dönüşümü ne derece etkili uygulayabildiği konusunda da net bir çıktı sunamıyoruz. Bu kadar çok sorun karşısında “Eğitimde fırsat eşitliğine yönelik gelişmeler yok mu?” derseniz, ne yazık ki son on yılda eğitim alanında yaşanan ciddi sorunların, olumlu gelişmelerin önünü tamamen kapattığını görüyoruz. Eğitimin her aşamasında uygulanan yanlış politikalar eşitsizliği büyütüyor ve çocuklarımızı karanlık bir geleceğe hapsediyor.

 “Laik, bilimsel ve eşitlikçi eğitim” sözüyle çağdaş eğitimin önemini tüm çalışmalarınızda vurgulamaya devam ediyorsunuz. 33 yıllık yolculuğunuzu göz önüne aldığınızda çağdaş eğitimi ve gerekliliğini nasıl tanımlıyorsunuz?

Derneğimizin ilk çağdaşlık adımlarına, 33 yıl öncesine dönmek bizler için her zaman ilham kaynağı olmuştur. 1989 yılında, çağdaş eğitimin ve kamusal alanın laiklikten uzaklaştığı günlerde, Türkiye’nin içinde bulunduğu tehlikeleri fark eden bir grup aydın, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ni kurdu. “Cumhuriyet değerlerini ilelebet koruyacağız!” sözünü yineleme cesaretini göstererek geleceğe ışık tutan bu kişiler;  Prof. Dr. Aysel Ekşi, Prof. Dr. Türkan Saylan, Prof. Dr. Aysel Çelikel, Prof. Dr. Necla Arat, Dr. Tüten Anğ, Binnur Özümert ve niceleriydi… Onların, Büyük Atatürk’ün çağdaşlık ülküsü ile çıktıkları yolculuk, bugün binlerce üyemiz, gönüllümüz, öğrencimiz ve destekçimizin adımlarıyla geleceğe taşınmaya devam ediyor. ÇYDD olarak eşitlikçi, özgür ve çağdaş bir topluma ulaşmanın en önemli aracının eğitim olduğunu biliyoruz. Laik ve demokratik Cumhuriyetimizi yaşatacak olan gençlerimiz, çağdaş eğitim ile Çağdaş Türkiye’ye ulaşabilir, aydınlık geleceği inşa edebilirler. Bu nedenle 33 yıllık çağdaşlık yolculuğumuzda Atatürk devrim ve ilkelerini korumak, geliştirmek; çağdaş eğitim yoluyla çağdaş insan ve topluma ulaşmak amacıyla ilerliyoruz.

Ülkemizin “çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkması” ülküsü için Türkiye’nin dört bir yanındaki 122 şubemiz ve 20 binin üzerindeki üyemizin bilgi, beceri ve deneyimleriyle çağdaşlık mücadelemize devam ediyoruz. Bu mücadelemizin temelinde ise unutulmaz Genel Başkanımız Türkan Saylan Hocamızın hep dile getirdiği gibi “sorunun değil, çözümün bir parçası ol” düşüncesi yer alıyor. Eğitimde karşılaştığımız engelleri aşmak ve mevcut olumsuzlukları değiştirmek için iyileştirme ve destekleme çalışmaları gerçekleştiriyor;  sahip olduğumuz bilgi ve verileri, yetkin ve etkili bir kanıta dönüştürerek çeşitli iletişim kanallarıyla karar alıcılara ulaştırıyoruz. Böylece savunuculuk alanlarımızda gerçekleştirdiğimiz çalışmalarla toplumda farkındalık yaratmayı hedefliyoruz. Çağdaş eğitim anlayışı ile nitelikli eğitimin sağlayıcısı ve koruyucusu laiklik ilkesidir. Bu nedenle eğitimde yaşanan sorunların sadece sosyoekonomik boyutlarına değil, toplumsal ve siyasal yönüne de değinerek çözümler üretmeye çalışıyor; laik, bilimsel ve ücretsiz eğitimden tüm çocuklarımızın eşit şekilde yararlanması için emek veriyoruz. Çünkü bu eğitim anlayışı ile gelecek kuşakları yetiştirirsek iyiliğin ve sevginin paylaşıldığı bir dünya anlayışı yaratabilir; evrensel insan hakları çatısı altında fırsat eşitliğini, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayabilir; demokrasiye ve hukukun üstlüğüne inanan bir toplum anlayışı yaratabiliriz.

                        

ÇYDD olarak öğrencilere sadece burs projeleri ile destek olmuyor, hayata geçirdiğiniz onlarca eğitime destek projesi ile fırsat eşitliğine katkıda bulunuyorsunuz. Bu projeler ışığında salgın döneminin ardından daha da büyüyen eşitsizlik sarmalı karşısında neler yapmalıyız? Eğitimin sürekliliği adına acilen atmamız gereken adımlar neler? 

Derneğimiz, Türkiye'de eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması amacıyla 122 şubesi, 5 temsilciliği ve Çağdaş Etkinlik Merkezleriyle “Hep Birlikte!” diyerek çalışmalarını yürütmektedir. Bilimin ve laik eğitimin ışığında, örgün eğitimden mezun olmanın tek başına yeterli olmayacağı öngörüsüyle öğrencilerimizin sosyal, kişisel ve düşünsel açıdan farklı yetkinlikleri kazanabilecekleri eğitime destek projeleri geliştiriyoruz. COVID-19 salgını nedeniyle 23 Mart 2020 tarihinde başlayan uzaktan eğitim süreci 19 Haziran 2021’de sona erdi. Yaklaşık üç ay süren uzaktan eğitim süreci Eğitim Bilişim Ağı (EBA) web sitesi ve televizyon kanalları (TRT EBA TV İlkokul, TRT EBA TV Ortaokul, TRT EBA TV Lise) aracılığıyla yürütüldü. Öte yandan EBA web sitesi üzerinden canlı dersler yapıldı. Bazı devlet okulları ile özel okullar farklı uzaktan eğitim sistemlerini kullandı. Kimi okullar çeşitli dijital araçları kullanarak canlı dersler yaptı. Müfredata uygun konu anlatımları, videolar, ders içeriklerinin yer aldığı farklı çevrim içi platformlar kullanıldı. Eğitimde fırsat eşitsizlikleri ise uzaktan eğitim sürecinde de devam etti. Hali hazırda öğrencinin gelişimini, başarısını etkileyen ebeveynin eğitim durumu, evdeki kitap sayısı gibi pek çok sosyoekonomik koşulların eğitime etkisi, uzaktan eğitim sürecinde daha da arttı. Sosyoekonomik olarak elverişsiz koşullara sahip öğrenciler, internete erişimi kısıtlı olan, bilgisayar ve tableti olmayan öğrenciler için süreç çok daha zorlayıcı geçti.  

ÇYDD ise COVID-19 salgın koşullarının hızla hayatımıza soktuğu dijitalleşme sürecini fırsata çevirerek yeni projeler, burs desteği, bilgisayar desteği ve internet desteğiyle fırsat eşitsizliklerini azaltmaya, öğrencilerinin yanında olmaya devam etti. Bu noktada teknolojik donanımlara sahip olmadığı için eğitime erişemeyen öğrencilerimiz için başlattığımız Öğrencilerimize Bilgisayar Desteği projemiz, salgın koşulları altında eğitimde sürekliliğin sağlanması açısından çok önemli bir proje oldu. Bu proje ile Türkiye'nin farklı bölgelerindeki ilköğretim, ortaöğretim ve üniversite öğrencilerine tablet, bilgisayar ve internet desteği sağladık. Böylece öğrencilerimiz hem uzaktan eğitim döneminde okul derslerine eriştiler hem de ÇYDD’nin çevrim içi projelerine katıldılar. “Çağdaş toplum” hedefine ulaşmak amacıyla aile destek projelerimizin de devam ettiği bu süreçte öğrencilerimize sağlanan bu desteklerden aileleri de faydalandı.

Aynı zamanda salgın döneminde hayata geçirdiğimiz eğitime destek projemiz ile bugün, farklı alanlarda farkındalık yaratmaya devam ediyor; öğrencilerimize 21. yüzyıl beceri ve yetkinliklerini kazandırarak hayallerini gerçekleştirmelerine destek oluyoruz. Yeni Teknolojileri Kullanma, Analitik Düşünme, Dijital Okuryazarlık vb. yetenekler kişinin yaşam boyu kullanacağı becerilerdir. Kişinin eğitim ve iş yaşamındaki temel eğitim-öğretimini tamamlayıcı nitelikte olan bu becerilerin edinimi günümüzde oldukça önem arz ediyor. Milli Eğitim Bakanlığı bu becerilerin bilimsel, laik, kamusal ve çağdaş eğitim için önemini anlamalı ve müfredatını buna göre güncellemelidir. Bu çalışma içerisinde ise Türkiye’de eğitim alanında çalışan çeşitli sivil toplum kuruluşlarından da en azından görüş ve öneri alınması gerekiyor.

Tüm bunların yanında salgın dönemi, ekonomik açıdan da oldukça sıkıntılı bir süreci beraberinde getirdi. Bu süreçte devletin uyguladığı yanlış ekonomi politikaları halkın büyük kesimi için eğitime erişimde bir engel olarak karşımıza çıkıyor. Okul kayıtlarında alınan paralar her yıl olduğu gibi bu yılda önlenemeyen gündemler arasında. Bir insan hakkı olarak güvence altına alınan “ücretsiz eğitim” ile çatışan kayıt ücretleri kabul edilemez. Resmi bir dayanağı olmayan bu duruma devlet müdahale etmeli ve ailelerin mağduriyetine son vermelidir. Ne yazık ki ekonomik koşulların eğitim alanında yarattığı sıkıntılar kayıt ücretleriyle bitmiyor. Tüm sınıf kademelerinde olmak üzere yaşanan zorlukları beslenme, ulaşım, kırtasiye, barınma başlıkları altında toplayabiliriz. Barınma sorunu ise bugünlerde en büyük sorun olarak karşımıza çıkıyor. Gençlerimiz, geleceğimiz ve ülkemiz için devletin kalıcı önlemleri hızlıca alması gerekiyor. Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK) yurt kapasiteleri ve kalitelerinin artırılması, özel yurt ve ev kiralarının fiyatlarına denetim getirilmesi ve tarikat/cemaat yurtlarının kapatılması alınacak önlemler arasında ilk sıralarda yer almalılar. KYK yurtlarının yeterli olmadığı yerlerde yerel yönetimler sorumluluk almalı ve gençlerimizi bu karanlık ellerde teslim etmemeli. Öğrenci burs ve kredi tutarlarının artması sadece barınma için değil, artan tüm maliyetler için bir zorunluluk haline geldi. ÇYDD olarak barınma bursu vermek ve yurt kapasitemizi artırmak bu yıl için en önemli gündemimiz. Özgörev ve uzgörevimiz doğrultusunda gerçekleştirdiğimiz çağdaş eğitime destek çalışmalarıyla bu sorunlara çözümler üreteceğimize yürekten inanıyoruz.

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği olarak özellikle kız öğrencilerin eğitimine önem veriyorsunuz. Eğitime erişim ve eğitimin sürekliliği kız öğrencilerin hayatında nasıl farklar yaratıyor?

1997 yılında Türkan Saylan Hocamız, Siirt’in Pervari ilçesinde ortaokula ve liseye devam etmeyen kız öğrenciler için “Altıncı sınıfa kayıt olacak kız çocuklarına eğitim bursu verelim, diğer kız öğrencilere örnek olsun!” dedi. O gün 17 kız öğrencimize burs vermeye başladık. Onlarla mektuplaştık, zaman zaman telefon ile konuştuk ve onların başarılarına tanık olduk.  Öğrenci sayısını artırmayı hedefledik; 2000 yılında 5 bin öğrenciye burs verebilir olduk. Laik, bilimsel ve karma eğitimi korumak adına sürdürdüğümüz çalışmalar ile bugün, 103 bin 387 kız öğrencimize eğitim desteği sağlamış bulunuyoruz.

Yıllar içinde Anadolu’da Bir Kızım Var ortaöğretim burs projemiz ve Bir Işık Da Siz Yakın üniversite burs projemiz ile desteklenen kız öğrencilerimiz mühendis, doktor, öğretmen, hemşire vb. mesleklere sahip oldu. Kendi ayakları üzerinde durmaya başladılar, geride kalan kardeşlerini okuttular, yuva kurdular; şimdi çağdaş çocuklar yetiştiriyorlar. Şunu unutmamalıyız ki bir evde okuyan kız çocuğu varsa öğrenilen her konu eve taşınıyor, evin yaşam biçimi iyileşiyor; diğer kardeşler ve çevrenin başka kızları da okula gidiyor. Meslek sahibi olunduğunda verilen maddi destek ile kardeşler, akrabalar okuyabiliyor. Ailenin, çevrenin ülkenin yaşam biçimi refaha ulaşabiliyor. Burs projelerimiz yanı sıra eğitime destek projemiz ile farklı alanlarda farkındalık yaratıyor; kız çocuklarımıza 21. yüzyıl beceri ve yetkinliklerini kazandırarak hayallerini gerçekleştirmelerine destek oluyoruz. Ancak bu yeterli mi, asla!   Çağdaş eğitim ve kız çocuklarımızın geleceği için eğitimdeki gerçek sorunların tespit edilmesi ve ivedilikle bütüncül eğitim politikalarının uygulanması gerekiyor. Bu gerçekleşene kadar durmadan çalışmaya ve öğrencilerimize destek olmaya devam edeceğiz. 866 bin kız çocuğumuzu arkada bırakmayacak, umudu yeniden yeşerteceğiz.

Sevgili hocam değerli bilgileriniz için size teşekkür ediyorum. 

Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin...