ABD’de Yüksek Mahkemenin “Roe vs Wade” diye bilinen emsal karardan döneceği bilgisinin kamuoyuna sızmasıyla ortalık tam anlamıyla karıştı. 1973’de verilen bu karar eyaletlerin kürtaj yasağı geçirmesinin önüne geçiyordu.

Geçtiğimiz aylarda Texas eyaleti kürtajı yasakladıktan sonra kararın anayasaya aykırı olup olmadığı tartışılıyordu. Yüksek Mahkemenin bu kararıyla Texas gibi muhafazakar çoğunlukta bir çok eyaletin benzer bir karar alabileceği konuşuluyor.

Açıkçası son on yılda giderek kutuplaşan ABD siyaseti bu olayla başka bir noktaya evriliyor. Popüler kültür ve eğlence dünyasında giderek söz sahibi olan liberallere karşı muhafazakarların sesi daha gür çıkmaya başladı. Neredeyse bir yıl içinde muhafazakar eyaletlerin verdiği kararlar ve Elon Musk’ın Twitter’ı alması derken iki taraftaki düşmanlık giderek arttı.

Peki Yüksek Mahkemeden böyle bir karar neden şimdi çıktı? ABD’nin 2020 seçimlerine henüz aylar varken ülkeyi derinden sarsan bir ölüm haberi gelmişti. Efsanevi Yüksek Mahkeme yargıcı Ruth Bader Ginsburg (kendisinden RBG olarak bahsedilir) 87 yaşında kansere yenilerek hayata gözlerini yummuştu. RBG’nin efsane olmasının sebebi kadın hakları için verdiği amansız mücadeleydi. Bu nedenle ölümü de epey yankı yaratmıştı.

Bu mücadelelerin yanında yaptığı bir hata ismine gölge düşürecekti. Obama döneminde RBG’nin emekli olması umuluyordu. Bir efsane olsa da yaşı epey ileriydi ve daha önce defalarca kanserle mücadele etmişti. Obama döneminde emekli olması yerine atanacak yargıcın liberal olmasını sağlayacaktı. Çünkü Yüksek mahkeme yargıçları emekli olana kadar görev yapabiliyorlardı. Genç liberal bir yargıcın atanması demek o koltukta çok uzun yıllar görev yapabileceği anlamına gelirdi.

Yüksek Mahkeme’de denge hemen hemen sağlanmış gibiydi. Ta ki RBG vefat edene kadar…

Obama döneminde emekliliği reddetti RBG. “İlk kadın başkan altında emekli olmak istiyorum” diyerek Hillary Clinton’u işaret ediyordu. Trump 2016’da seçilince bütün plan alt üst oldu. Biden’ın Trump’tan koltuğu almasına aylar kala hastalığa yenildi ve yargıç atama şansı Trump’ın eline geçti.

Bu fırsatı Amy Coney Barrett isimli genç muhafazakar kadın yargıçla dolduran Trump dengeyi Cumhuriyetçiler lehine bozdu ve Yüksek Mahkemenin kontrolünü uzun süre boyunca muhafazakarlara getirdi.

Toplumu derinden ilgilendiren kararları verecek bu kurumun zamanla muhafazakar kararlar almaya başlayacağı biliniyordu. Cumhuriyetçiler için ise kürtaj konusu ciddi bir vaatti.

Uzun yıllar bu vaadin gerçek olmasını uman muhafazakarlar gelen sızıntı haberle havalara uçtular. Karşı taraf da aynı şekilde yıkıldı.

Açıkçası ABD’nin kutuplaşması son dönemde coğrafi bir hal de aldı denilebilir. Muhafazakarlar California ya da New York gibi liberal eyaletleri bırakıp Florida ve Texas gibi kendilerine yakın kararlar veren yerlere göçerken Liberaller de tam tersi bir yol izlemeye başladılar. Bu göç devam ederse “kırmızı” yani muhafazakar ve “mavi” yani liberal eyaletler kalıcılaşacak denilebilir. Bu ayrışmanın sonu nereye kadar gider bilinmez ama olası bir iç savaştan bahsedenler bile var.

Ben ona pek ihtimal vermiyorum ama ABD için kültürel bölünme yavaş yavaş gerçekleşiyor. Kürtaj meselesinin bu çağda tartışmaya açılması başlı başına ilginç bir konu. Liberaller kararın kadınların bedenlerine müdahale olduğunu savunurken muhafazakarlar “bir canın gebeliğin başında” ortaya çıktığını ve kürtaj yapmanın cinayet olduğunu söylüyorlar.

Benim düşüncem bilimselden ziyade felsefi bakılabilecek bu muhafazakar düşüncenin bir yasanın temelini oluşturamayacak kadar zayıf olduğudur. Ötesinde giderek artan suç oranlarıyla boğuşan ABD’nin böyle bir yasadan sonra nereye varacağı da tartışmalıdır.

Düşünün, ekonomik olarak zorluk çeken, yaşı genç olan ya da psikolojik olarak hazır olmayan bir anne babanın zorla çocuk yapmasından kim fayda sağlayacaktır? Anne istemediği bir çocuk büyütür, baba kaldıramayacağı bir ekonomik yükün altına girer ( ya da çocuğu annesiyle terk eder), istenmeden doğan çocuk zor bir çocukluğa ve suç kültürünün içine itilir ve devlet bu giderek büyüyen suç döngüsüyle mücadele etmek zorunda kalır.

Bu konunun içinde olan kimse memnun değil, sadece muhafazakarlar memnun…

Hem de kendileri zorunlu aşı kurallarına “ benim bedenim benim kararım” diye karşı çıkarken…

Neyse, kürtaj yasağına karşı çok fazla argüman üretilebilecekken liberaller konuyu “kadınların bedeni hakkında erkekler hüküm veriyor” cümlesine indirgiyor. ABD’de kadınların %47’sinin kürtaj karşıtı olduğunu unutmamak gerekir.  Kürtaj yasağı başta kadınları ancak işin sonunda tüm toplumu etkileyen bir mesele.

İşin sonunda bir taraf diğerini katil, o da öbürünü cinsiyetçi olarak görüyorken işin çözümü zor. ABD toplumu giderek birlikte yaşayamayacak konuma gelmeye başladı. Bir tuhaf durum daha var ki o da bu kararın sızması. Yüksek Mahkeme’den çıkacak bir kararın sızması ilk kez görülen bir durum ki bu da taraflar arası gerginliğin boyutlarını gösteriyor.

Son günlerde yargıçların evleri önünde eylemler başladı. Karar açıklanırsa George Floyd protestoları benzeri olaylar çıkması muhtemel. Bakalım neler olacak…