Ukrayna savaşının başlaması Avrupa’daki birçok siyasi oluşumun sonunu getirdi. Rus yanlısı olarak tanınmış Fransız Le Pen, savaş sonrası oylarında büyük düşüşler yaşadı. Savaş olmasa belki Macron’u yenebilirdi bile. Avrupa’nın birçok ülkesi Rusya’ya karşı tek yürek oldu, iki ülke hariç. Macaristan, çoğu yaptırımda batı ülkelerine katılmayı reddetti. Putin’le iyi ilişkiler kuran Orban yönetimi pek kulak asmadı ABD’nin tepkisine.

Macaristan’ın yanına bir de şimdi İtalya eklenebilir. Görünen o ki Rus yanlıları İtalya’da beklenenden epey fazla. Avrupa’nın diğer ülkelerindeki gibi marjinal görünen bir düşünceden ziyade akademide ve siyasette bolca konuşuluyor Rusya’nın tezleri. Hatta o derece bir destek var ki İtalya’dan Ukrayna’ya Rus saflarında savaşmak için gönüllüler gidiyor. Yarı Rus, yarı İtalyan bayraklı üniformalar giyen askerler görüyoruz Donbass’ta.

Bunun sebepleri arasında Berlusconi’den kalma Putin dostluğu, Rus think-tanklerinin İtalya’da harıl harıl çalışması ve İtalya’nın enerji dolayısıyla Rus nüfuzuna açık olması gösterilebilir. Eski Başbakan Draghi’nin istifası sonrası bir sağ koalisyonun başına gelmesi beklenen olası ilk kadın Başbakan Giorgia Meloni ise Ukrayna konusunda diğer sağ liderlerden farklı bir tutum sergiliyor. Ona göre Rusya’nın Ukrayna’yı işgali kabul edilemez ve her türlü destek savunan tarafa verilmelidir. “Diğer batı ülkeleri bize güvenmeli” diyor Meloni.

Tabii İtalya’daki Rus etkisinin bir açıklaması daha var. Meloni’nin popülerleşmesini sağlayan en önemli olaylardan biri LGBT konusunda yaptığı bir konuşma. “İtalyan kimliğini silmeye çalışıyorlar” diyor Meloni. “Anne-babanın yerini birinci ebeveyn, ikinci ebeveyn alacak. Onlara kalsa tüm kimliklerimiz silinecek insanlığımız elimizden alınacak” diyor ve şarkılara remiks olan şu meşhur cümleleri söylüyor;

“Ben bir kadınım, ben bir anneyim, ben bir İtalyanım, ben bir Hristiyanım!”

Bu düşünce sadece LGBT değil, tüm dünyada siyasetin göbeğine oturmuş ulusalcı, küreselci çatışmasının bir yansıması. Özellikle Doğu-Batı dünyası arasındaki yeni soğuk savaş bu denklem üzerinden yürüyor. Hatta öyle ki Putin çoğu konuşmasında “aile değerleri” ve ulusal kimlik gibi meselelere vurgu yapıyor.

Bu düşünce yapısı o kadar popülerleşti ki ABD’de “Putin küreselcilere karşı desteklenmeli” diyenler dahi var. Batıda giderek hız kazanan kültürel değişimlerin gidişatından memnun olmayanlar kurtuluşu Rusya’nın güç kazanmasında ve batıya bir alternatif olarak devam etmesinde görüyorlar.

Putin bu ideolojik duruşu iyi pazarladığı için ulusal kimliğin kuvvetli olduğu ülkelerde kendine yoğun destek bulabiliyor. İşte İtalya da bunlardan birisi.

Meloni Rusya’yı savaştan ötürü kınasa da takip ettiği politik tutumun kitlesinde Putin’e sempati yaratması kaçınılmaz.

Bu yüzden önümüzdeki dönemde batıdaki muhafazakarlar doğuya ilgi duymayı sürdüreceklerdir. Batılılar Soğuk Savaş dönemini “demokrasiyle otoriter rejimlerin mücadelesi” olarak dünyaya anlattılar ve bu tanım kazanmalarına da yardımcı oldu. Bu güç mücadelesini bu sefer Doğulular dünyaya “değerlerinizi silmek isteyen küreselcilere karşı ulusal kimliğiniz” diye anlatıyor. Kim kazanacak göreceğiz.