İran’da gözaltına alındığı karakolda hayatını kaybeden genç kız için başlayan protestoların ardı arkası kesilmiyor. İran “biz bir şey yapmadık, kendisi fenalaştı” dese de toplumdaki değişim arzusu haftalardır protestoları ayakta tutmaya yetti. İran rejimine göreyse dış müdahaleler söz konusu. Eğer dış müdahale olmuşsa neden şimdi?

Bu sorunun cevabını anlamak için İran’ı uluslararası siyasette bu ay için özellikle önemli kılan 3 meseleye odaklanmamız gerekir. Bunların başında İran’ın Rusya’ya Ukrayna savaşı için verdiği destek geliyor.

İran, Rusya’ya askeri yardımda bulunan ilk ülke oldu. Çin, Rusya’nın kaybettiği Avrupa pazarının yerini alsa da askeri yardımda bulunmamıştı. İran ise uzun zamandır yaptırımlarla boğuşan bir ülke olarak bu konuda bir çekince göstermedi ve muhacir gözlem dronelarıyla şehid intihar dronelarını Rusya’ya teslim etti.

Bu droneların etkileri savaş alanında Rusya lehine önemli kazanımlar sağladı. Bu sebepten ötürü bir hafta geçmeden Ukrayna İran’la diplomatik ilişkileri sonlandırdı.

Bu ay gündeme gelen ikinci hadise ise Ermenistan-Azerbaycan sınırında yaşanan çatışmalardı. 2. Karabağ savaşı sonunda yapılan anlaşmalara uymayıp Ermeni askerler Karabağı terk etmeyince çatışmalar tekrar alevlenmişti.

Batı medyası bunu “Rusya’nın Kafkaslarda zayıflayan nüfuzuna” bağlasa da Rusların Ermenistan’a 2. Karabağ Savaşı sırasında da yardım ettiği yoktu. Rusya için Ermenistan’ın stratejik önemi zayıflamış olabilirdi ancak İran için durum farklı. Çünkü Ermenistan’ın Nahçıvan ve Bakü arasında bulunması Türkiye’nin Türk dünyasıyla ticaret yapması için İran’ı zorunlu kılıyordu. Ermenistan’ın zayıflaması ve olası bir Zengezur koridoruna onay vermesi hem Rusya’nın hem İran’ın bölgesel nüfuzunu zayıflatacak ve İranlılara göre de batının isteyeceği bir ortam oluşturacaktı.

İran’ın küresel manada en büyük önemi ise şüphesiz ki nükleer anlaşma. Obama döneminde yapılan anlaşmaya göre İran nükleer üretimini azaltmak karşılığında çeşitli yaptırımlardan kurtulmuş olacak ve ekonomisini toparlayabilecekti.

İsrail bundan o dönemde çok rahatsız olmuştu. Onlara göre bu anlaşma belki İran’ın nükleer gücünü azaltacak ama diğer askeri kapasitelerine ağırlık vermesini sağlayıp İsrail’in bölgesel çıkarlarını tehdit edecekti. Trump gelince bu anlaşmadan çekildi ve yaptırımları geri getirdi. İran’ın son yıllarda kültürel sorunların dışında ekonomik kökenli isyanlarla da boğuşmasının bir sebebi de bu yaptırımlardı.

Biden gelince bu anlaşmaya dönmek istedi ve son birkaç ayda da konu ciddi ciddi tartışılmaya başlandı. İsrail ve hatta ABD’li bir takım senatörler bu anlaşmaya dönmenin intihar olduğunu söylediler. İran’a göre ülkelerinde çıkan protestoların bir grup destekçisi de anlaşmaya dönülmesini istemeyenler olabilir.

Bu üç sebebin dışında İran bir de ayrılıkçı bir hareketten korkuyor. Protestolar başladıktan sonra Kuzey Irak Kürt bölgesine İran tarafından topçu atışları yapıldı. Pakistan sınırındaki Baloçistan bölgesi, ülkenin batısındaki Kürt bölgesi ve Güney Azerbaycan da dahil olmak üzere sosyal tabanlı başlayan bu hareketin etnik bir yapıya bürünmesinden çekiniyor İran rejimi.

Bunların hangisi sebeptir, hangisi İran’ın bahanesidir bilinmez ama bir de toplumda uzun yıllardır karşılık bulmayan talepler var. Bu da İran yönetimine küresel manada yumuşak bir karın oluşturuyor. Protestolar İran gibi istihbarat ağı güçlü bir ülkede normal şartlarda birkaç haftayı geçmez. Ancak denildiği gibi etnik bir motivasyon sağlanması ve şiddetin dozunun artması protestonun sonuçlarını İran rejimi için ciddi şekilde ağırlaştırabilir. Çözülemeyen kadın hakları meselesi İran’ın uluslararası arenada öneminin arttığı her dönemde önlerine gelmeye devam edecek. Ta ki onlar kendi vatandaşlarının taleplerini dinleyene kadar…