İtalya’nın çiçeği burnunda başkanı Giorgia Meloni göreve geldiğinden bu yana faşist damgası yemeye devam ediyor. Alman AfD ya da Fransız Le Pen’in aksine nispeten yumuşak politikalara sahip olsa da mülteci karşıtlığı ve partisindeki Mussolini’ye sempatik duyan siyasetçiler yüzünden özellikle diğer Avrupa ülkelerinde yerden yere vuruldu.

Hatta daha gelir gelmez mültecileri boğulmaktan kurtaran bir geminin hastalar ve yaşlılar dışında mültecileri kıyıya indirmesini yasakladı. Ama bugün bunu konuşmayacağız. Çünkü İtalyan meclisinde daha ilginç bir yasa konuşuluyor. “Anti-Parti yasası” olarak bahsedilen bu yasa “rave” partilerinin yasaklanmasını sağlıyor.

Çoğunlukla terk edilmiş binalarda yapılan bu partilerin toplum güvenliğine zarar verdiği söylense de yasadaki başka bir madde olayı başka bir boyuta taşıyor. 50 veya daha fazla insanın izinsiz biçimde bir araya gelmesi yasak olacak ve bu suçu işleyenler 3 ila 6 ay arası hapis cezası alacak.

İtalyan medyasına göre bu yasa fikri Meloni’nin partisinin seçimden önce de vaatleri arasında vardı. Ancak gündeme tekrar getiren olay Modena şehrinde 3 gün 3 gece aralıksız süren bir parti oldu.  Meloni, geçen yaz Viterbo bölgesinde yapılan ve 6 gün süren 1 kişinin de öldüğü partiyi hatırlatmıştı. Onun iddası, Avrupa’nın çoğu ülkesinde bunu engelleyen yasalar var ve İtalya’nın bu konuda geri kalması yabancıların ülkeleye gelip ortalığı karıştırmasına sebep oluyor.

Buradaki mesele rave partilerinin dışında  50’den fazla kişinin bir araya gelemeyecek olmasında. Benzer bir yasa 1994’te İngiltere’de de çıkmış ve Muhafazakar Parti’nin müziği bahane ederek sokakları kontrol etme girişimi olarak yorumlanmıştı.

Açıkçası İtalyan Meloni’nin yasasını yabancıların İtalya’ya gelmesini caydıracak bir hamle olarak okumak gerekir. Buradaki yabancıdan kasıt illa Ortadoğu’dan veya Afrika’dan gelen göçmenler değil aynı zamanda “partilemek” için ülkeye gelen diğer Avrupalılarda dahil.  Kıtada dışarıdan gelen particilerden büyük bir rahatsızlık olduğunu biliyorum.  Bunun ortaya bir seçim vaadi olarak atılması da konudan bıkkınlığı gözler önüne seriyor.

Avrupalılar için kırmızı çizgilerden biri olan protesto hakkına müdahale etmek daha yeni koltuğa oturmuş biri için pek akıllıca bir hareket olmayacaktır. Yine de bir çokları 50’den fazla insanın protesto hakkının da bahaneyle elinden alınmasından şikayetçi. Bunun ileride daha büyük hakların kaybolmasına yol açıp açmayacağını ise zaman gösterecek.