Taliban’ın Afganistan’da kontrolü ele geçirmesinin üzerinden tam bir yıl bile geçmemişken bölgedeki kriz toplum hafızasından çıkıverdi. Tabii, dünyanın başka sorunları var. Ukrayna savaşı, patlayan benzin fiyatları, yaklaşan gıda sorunları…

Ancak Afganistan’daki insani kriz korkunç boyutlara ulaştı. Taliban yönetiminin gerici politikaları altında ezilen Afganlar bir de derin ekonomik yıkım sonrası açlıkla mücadele ediyordu. Geçtiğimiz günlerde bir haber dolaştı etrafta. Birleşmiş Milletlere göre Afganistan’ın gıda sorununu çözebilmesi için 4.4 milyar dolara ihtiyacı varmış.

Bu haberin paylaşıldığı sosyal medya sitelerindeki yorumları okumak epeyce canımı sıktı. “Taliban’a direnmediğiniz an, yardım hakkınızı kaybettiniz” diyordu Amerikalılar. “Bizi bağlamaz, kendi ayağınıza sıktınız, Taliban kurtarsın sizi şimdi.” gibi yorumlar da cabası…

Bunlar öyle münferit bir iki yorum da değil. Çokça beğeni almış ve hemen hemen hepsinin hem fikir olduğu düşünceler. “Yardım hakkından” kasıtları ise Biden’ın Afganistan için toplanan yardım paralarını Taliban başa geçince dondurmasıydı. Öyle ufak tefek bir parada değildi bu toplam 7 milyar dolardı.

Geçtiğimiz aylarda ise bu paranın yarısıyla Afganistan’a insani yardım, öbür yarısıyla da 11 Eylül mağduru ailelere ödeme yapılacağı açıklandı.

Sahi, paranın 11 Eylül’le ne alakası vardı? 11 Eylül Afgan halkının mı suçuydu? Motivasyonları hiçbir dönem tam olarak anlaşılmayacak bir olayın faturasını Biden hükümeti açlık çeken Afganlara kesmişti. Dahası onlara ait olması gereken bir parayı gasp etmişti.

Savunmalar da hazırdı. “Para Afgan halkına gitmez, Taliban’a gider” diyordu Amerikalılar. Başkasının parasına çökmeyi nasıl haklı kılacaklarını bilemediler.

Afganistan’ın içinde bulunduğu durumunda tamamıyla kendi suçu olduğunu düşünüyorlar. Sanki ABD Sovyetleri uzaklaştırmak için radikal örgütleri yıllarca beslememiş gibi… Ya da ABD’de bastırdıkları “Kalaşnikof” ve “Roketatar” resimli okul kitaplarını Afganistan’da dağıtmamışlar gibi…

Şiddet kültürünün bölgede yayılması için elinden geleni yaptı Amerikalılar. Sonradan inşa etmeye çalıştıkları devlet yapısı baştan çürüktü. Ulus bilinci oluşmamıştı. Başarısız olunduğu anlaşılınca terk edip gittiler. Bir de şimdi “Bak, Ukrayna nasıl direniyor?” diye ukalalık yapıyorlar.

Akıllarından komple silinen Afganistan’daki insanlık dramı önlerine tesadüfen çıkarsa da bir iki basit cümleyle geçiştiriyorlar. Size de tuhaf gelmiyor mu batı kamuoyunun insan hakları endişeleri ABD çıkarlarıyla hep eşleşiyor. Medyası, STK’larıyla hiçbir zaman ABD dış politikasıyla çelişmiyor bu insani endişeler.

İşin kötüsü yarın belki de aynısı Ukrayna’ya olacak. Rusların emperyalist çıkarlarının önüne bırakılan Ukrayna halkı yıpranırken ABD’liler bir sonraki “kahramanlık” hikayelerine koşacaklar ve ne kadar insancıl olduklarını vurgulamak için birbirlerinin sırtını sıvazlayacaklar. Bu sırada tüm zararı devlerin arasında kalan milletler ödeyecek.

Devlet olarak başarılması gereken süper güçlerin uluslararası stratejilerinde piyon olmadan halkının çıkarlarını önceleyebilmektir. Bireyler ise insani endişelerini emperyalist güçlerin gündemlerinden ayırt etmelilerdir. Yoksa Afganistan da unutulur gider, Ukrayna da…