Günce GÖKTAŞ

Sosyal Hizmet Uzmanı

[email protected]

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi, 20 Kasım 1989’da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilmiş, 27 Ocak 1995 tarihinde de Ülkemizde yürürlüğe girmiştir. Fakat Türkiye'de Çocuk Haklarına dair sözleşmenin yürürlüğe girmesinin üzerinden geçen zamana rağmen hala çocuklar hak ihlaline uğramaya, zarar görmeye devam etmekte, çocukların yaşadığı hak ihlalleri artmaktadır.

Çocuğa yönelik her türlü hak ihlali ülke gündemimiz açısından önemli bir durumdur. Özellikle;

·       Demokratik ilkelerimiz ve Cumhuriyet değerlerimiz hızla yok edilirken,

·       Eğitim sistemindeki eşitsizlikler artarken,

·       Sınav sistemi sürekli değiştirilirken,

·       Yeterli okul olanağından yoksun olma,  çocukların eğitim haklarından mahrum kalmalarına neden oluyor.

Çocuklar eğitim, sağlık gibi en temel haklarından yoksun bırakılarak tarlalarda, fabrikalarda, merdiven altı atölyelerde, şantiyelerde, riskli işlerde güvencesi olmadan çalıştırılıyor, emekleri, iş gücü sömürülüyor, erken yaşta zorla evlendiriliyor, sağlıksız çevrelerde sokakta yaşamak zorunda bırakılıyor, ayrımcılığa maruz kalıyor, fuhuşa zorlanıyor, hayatın her alanında her türlü şiddete ve istismara maruz kalarak hak ihlallerine uğruyor.

Toplumsal krizin bütün yükü neredeyse yoksullaştırılan ve güvencesizliğe mahkum edilen çocukların, gençlerin omuzlarına yükleniyor. İşsizlik, güvencesizlik ve yoksullaşmanın sonucu olarak her yıl yüzlerce genç  ekonomik ranta kurban ediliyor. Bu durum topluma, ilgili tüm kurum ve kuruluşlara, meslek örgütlerine çocukların, gençlerin yaşadığı hak mağduriyetlerini önlemek açısından sorumluluk yüklüyor.

Kabul edilişinin 26. Yılında hala çocukların uğradığı hak ihlalleri, çocuk işçiliği, çocuk ihmal ve istismarını konuşmak yerine çocukların daha iyi bir yaşam sürdürmeleri için başta tüm siyasiler olmak üzere bütün yetkililerce çocukların maruz kaldığı problemlere kalıcı çözümler üretmeye çalışmalıdırlar.

 “Çocuğun yüksek yararı” temel ilkesi doğrultusunda çocukların uğradığı fiziksel, cinsel, duygusal ve her türlü  istismarların takipçisi olunmalı, tüm siyasi kişiler çocuk hak ihlalleri karşısında bir bütün olarak durmaları gerektiğini unutmamalılar. Ayrıca toplumda çocuk hakları bilincinin geliştirilmesi çocuk katılımlı politikaların geliştirilmesi,  evrensel değerlerle birlikte çocuğun mağduriyetini önleyecek, korunmasını sağlayacak düzenlemeler için mücadele edilmelidir. Sosyal güvenlik politikaları ülkedeki bütün çocukları kapsamalı ve çocuklara yönelik ihmal ve istismarı önlemek için toplumsal bilinç oluşturulması sağlanmalıdır. Çocuk haklarının ülkeyi yönetenlerin öncelikli konularından biri haline getirmeleri gerekmektedir. Toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde, çağdaş çocukların gelişeceği yaşam ortamı sağlanmalı, bunun oluşmasının önünde engel olan sosyal, ekonomik ve kültürel engelleri ortadan kaldırmalıdır.

Çocuk hakları kavramı sadece kağıt üzerinde oluşturulan soyut bir metin değildir. Her birimizle anlam kazanır. Sosyal adaletin gereği olarak çocuklara ait olan haklarını vermeliyiz. Tüm çocukların çocukluklarının tadını çıkarabildiği, güçlendiği, onların umudunu canlı tuttuğumuz, çocuklara güvenli alanlar sağladığımız bir dünya hepimizin sorumluluğu…