İktidarın hedefindeki Türk Tabipleri Birliği (TTB) Koronavirüs İzleme Grubu, salgında 6’ıncı ay raporunu açıkladı. Raporun açıklandığı basın toplantısı çevrimiçi yapıldı.

Toplantıya TTB Başkanı Sinan Adıyaman, Prof. Dr. Kayıhan Pala, Prof. Dr. Özlem Kurt Azap, Doç. Dr. Cavit Işık Yavuz, Doç. Dr. Osman Elbek katıldı. TTB, salgında “fırtınanın kapıda olduğunu” belirtti, acil sağlık hizmetlerinin fırtınayı kaldıracak durumda olmadığını vurguladı.

BirGün'ün haberine göre, toplantıda, “41’i hekim olmak üzere 95 sağlık çalışanı ve 7 bin 506 yurttaşı Covid-19 nedeniyle kaybettik. Tüm amacımız ölümleri önlemektir” denildi.

85 yazarın katkı sunduğu raporda, Covid-19 tedavisinde kullanılan Hidroksiklorokin ilacının yan etkilerinin olduğu ve birçok ülkede bu ilacın kullanılmadığına dikkat çekildi. Raporda, söz konusu ilacın ülkede kullanılmaktan vazgeçilmesi gerektiği dile getirildi. Haziran ayı itibariyle hükümetin ‘kontrollü sosyal hayat’ olarak tanımladığı süreçte aldığı önlemlerin yetersiz olduğunun vurgulandığı raporda, bu sürecin salgına olumlu veya olumsuz nasıl bir etki yaptığı konusunda herhangi bir veri olmadığı kaydedildi.

MESLEK HASTALIĞI SAYILSIN

Raporda, koronavirüse yakalanan sağlık çalışanlarının durumuna dikkat çekilerek, bunun sağlık çalışanları için meslek hastalığı olarak tanımlanması gerektiği bildirildi.

Raporda, sağlık çalışanlarının haklarını aramak için mahkemelere başvurduğu ifade edilerek, “Özverili ile çalışan sağlık çalışanlarına hukukun uzun koridorlarını, labirentlerini mi değer görüyorsunuz” denildi.

BU KADAR ÖLÜM YAŞANIR MIYDI?

Açıklamada konuşan TTB Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman, “Türk Tabipleri Birliği’nin önerileri hayata geçirilseydi, eğer bizlerle sürekli, yapıcı, açık, eşitlikçi bir görüşme ve salgın kontrolü eşgüdümü sağlansaydı bugün Türkiye’de bu kadar hasta ve ölüm yaşanır mıydı? 41’i hekim olmak üzere 95 sağlık çalışanını kaybeder miydik?” dedi.

Doç. Dr. Osman Elbek ise ‘kontrollü sosyal hayat’ sürecinde alınan kararların olumsuz etkilerinin altını çizdi. Elbek, “AVM’lerin açılması, dünyanın kabul ettiği ‘yeniden açılma’ kriterlerine aykırı. İlk açılacak olan yerler küçük işyerleri olmalıydı” dedi.

Basın toplantısından öne çıkan başlıklar şöyle:

TOPLUMLA PAYLAŞILMALI: Kontrollü sosyal hayat olarak tanımlanan bir süreç başladı. Çeşitli illerde seyahat serbestisi açıldı. Bunun neden yapıldığını bilmiyoruz. Ama açılacak illerin vaka sayısının toplumla paylaşılması ve düşük olması gerekmekte. Bugün Antalya’da eğer meslektaşlarımızı tek tek hastalanıyorsa burada alınan kararlarda epidemiyoloji bilimine dikkat edilmediğini gösteriyor

YETERLİ GRİP AŞISI STOĞU YOK: Önümüzdeki dönem gelen fırtınayı durdurabilecek en önemli şeyin grip aşısı olduğunu ancak bunun için de ne yazık ki elimizde yeterli stoğun olmadığının farkındayız. Önümüzdeki dönemde bizi büyük bir tsunami bekliyor. Çünkü açılma dönemini bilimsel kriterlere uygun bir biçimde yapmadık. Sanayi alanlarını çevreleyen mahalleler çok ciddi Covid-19 yoğunluğuna maruz kalıyor

SINIFSAL SINIRLAR: İstanbul, Covid-19 konusunda sınıfsal olarak ayrılmış durumda. Bir tarafta kapalı sitelerde Covid-19’dan uzak duran insanlar, bir tarafta ise çalışmama hakkına ulaşmayan insanlar var. Anadolu yakasındaki D-100 Otoyolu artık bir otoyol değil, sınıfsal bir sınır haline gelmiş durumda”

AĞIR HASTA TANIMI NET DEĞİL: Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı verilerde ağır hasta tanımının kimleri kapsadığının hâlâ belirtilmediğini görüyoruz. Türkiye’den yayınlanan araştırmalar, Türkiye’deki Covid-19 hastalarını gösterecek temsiliyette değil.

ACİLLER FIRTINAYI KALDIRAMAZ: Türkiye’deki araştırmaların çok merkezli olmadığını ve özellikle salgının yeniden açılma döneminde atılan adımların salgın mücadelesine olumlu olumsuz nasıl bir etkisi olduğunu gösteren bir yayın yok. Türkiye’de acil sağlık hizmetleri önümüzdeki fırtınayı kaldıracak durumda değil

ŞEHİR HASTANELERİ ÇÖZÜM DEĞİL: Şehir hastaneleri sorunlara çözüm değil. Bütün hastaları bir araya topladığı için Covid-19 ile Covid-19 dışı hastaların bir biri ile temasını artırdı.

HAK KAYBI OLMAMALI: Covid-19’dan en fazla etkilenen grupların evde kalma veya çalışmama hakkı yok. Covid-19’un çalışma hayatında herhangi bir hak kaybına neden olmaması gerekir ama öyle olmadı. Güneydoğu Anadolu’da Covid-19 vaka sayısının yüksek olmasında, sorunlu sağlık hizmetinin yanında, seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınması da etkili oldu. Pandemide başarı veya başarısızlığı siyaset ölçütü olmaktan çıkarmak zorundayız.

Bölgesel kapanma gündeme gelebilir

Prof. Dr. Kayıhan Pala, “Türkiye’de salgının neredeyse ağırlıklı olarak sınıfsal bir özellik göstermesinden de yola çıkılarak, kamu-özel sektör ayrımı olmaksızın bütün çalışanları ve aileleri için en az 2 hafta sürecek bir kapanma gündeme gelebilir. Ama bu kapanmayı bütün Türkiye için önermek yerine salgının gerçek verileri üzerinden yeni olgu görülme sıklığının nerelerde olduğu belirlendikten sonra tartışmamız gerekir” dedi. Prof. Dr. Pala, aşı çalışmalarındaki gelişmeleri de değerlendirdi: “Ne 2020 yılı için ne de 2021 yılının ilk ayları için, en azından ilk 6 ayı için dünyada aşıyla korumanın ciddi bir gündem oluşturmayacağı anlaşılıyor. Dünya Sağlık Örgütü geçen hafta bu konu hakkında önümüzdeki 1 yıl için aşıdan çok fazla katkı beklenmemesi gerektiğinin altını çizdi.”