TBMM (AA) - Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Dünya, bir hastanın, bir manyağın, bir psikopatın, Netanyahu denilen kanla beslenen vampirin barbarlığını izliyor, hem de canlı yayında izliyor." dedi.

Erdoğan, AK Parti TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, bugünün 1071'le başlayan fetihler zincirinin altın halkası olan İstanbul'un Fethi'nin 571'inci seneyi devriyesi olduğunu hatırlattı.

Erdoğan, daha 21 yaşında, askeri ve siyasi dehasıyla, birinci sınıf mühendisliğiyle, abidevi kişiliğiyle, ilmiyle, cesaretiyle İstanbul'u millete armağan eden Fatih Sultan Mehmet'i ve ordusunu bir kez daha rahmetle yad ettiğini söyledi.

Sultan Fatih Mehmet Han'ın, 571 yıl önce henüz 21 yaşındayken İstanbul'u fethederek, bir çağı kapattığını yeni bir çağın kapılarını açtığını anımsatan Erdoğan, İstanbul'un o tarihten itibaren, Türk ve İslam dünyasının güç merkezi, idare merkezi, bilim ve sanat merkezi haline geldiğini belirtti.

İstanbul'un fethinin dünya tarihi için ne kadar önemliyse, milletin seciyesi, kurucu gücü, "fatih millet" kimliği bakımından da aynı derece mühim olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Fetih anlaşılmadan, milletimizin mefkuresi, Kızılelma ideali anlaşılmaz. Fetih anlaşılmadan, gemileri karadan yürüten azim, inanç, ufuk ve strateji anlaşılmaz. Fetih anlaşılmadan, Yahya Kemal'in İstanbul'u niye 'Türk İstanbul' diye tarif ettiği anlaşılmaz. Fetih, İstanbul'un karanlık bahtını aydınlığa çevirmek demektir. Fetih, 'İstanbul'u aç, gülzar yap' öğüdünü tutup, şehri bir gül bahçesine, gönül bahçesine dönüştürmek demektir. Fetih, bayındır kılmak; sadece toprağı, sadece şehirleri değil gönülleri de mamur etmek demektir. Fethe 'işgal' diyenlerin, İstanbul'un duvarlarını 'zulüm 1453'te başladı' yazılarıyla kirletenlerin, İstanbul'un fethinden 250 yıl önce şehri istila edip, taş üstünde taş bırakmayan, mabetlerdeki emanetlere kadar, kadınların çeyizlerine kadar yağmalayan Haçlı sürülerinden hiçbir farkı yoktur."

"İstanbul'umuzu korumaya, güzelleştirmeye devam edeceğiz"

İstanbul'un, fetih ve Fatih ruhundan koparılmasına göz yummayacaklarının altını çizen Erdoğan, birileri hala kabullenemese de İstanbul'un Türk ve Müslüman olduğunu ve ebediyen böyle kalacağını vurguladı.

Siyasi hayatının hiçbir safhasında, İstanbul'a şehirlerden bir şehir olarak bakmadıklarını belirten Erdoğan, İstanbul'un, her şeyden önce ecdadın, Fatih Sultan Mehmet Han'ın, kutlu ordunun tüm neferlerinin, şehit ve gazilerinin emaneti olduğunu söyledi.

İstanbul'un milletin göz bebeği olduğunu, İstanbul'a hizmet ederken hep bu şuurla hareket ettiklerini dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:

"Ayasofya'yı zincirlerinden kurtarıp, Fatih'in mirasına uygun şekilde, işte bu şuurla tekrar ibadete açtık. Şehrin her karışına eserlerimizle, hizmetlerimizle mührümüzü işte bunun için vurduk. İnşallah aziz İstanbul'umuzu korumaya, kollamaya, güzelleştirmeye devam edeceğiz. Bu vesileyle, başta Sultan Fatih olmak üzere, Feth-i Mübarek'te yer almış tüm gazi ve şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. İlk fetih hareketlerinden günümüze kadar hak aşkıyla, peygamber aşkıyla, vatan aşkıyla, bağımsızlık aşkıyla bu toprakları mübarek kanlarıyla şereflendiren şehit ve gazilerimizin ruhları da şad olsun. İstanbul'un fethinin 571'inci yıldönümünün bir kez daha sizler ve tüm milletimiz için hayırlı, mübarek olmasını temenni ediyorum."

"Kimin kimi hançerlediği meselesiyle bugüne kadar hiç ilgilenmedik"

Dün, 28 Mayıs 2023'te yapılan Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci turunun birinci yıl dönümü olduğunu hatırlatan Erdoğan, 28 Mayıs'ta yapılan ikinci tur seçiminde yüzde 52,2 oy oranıyla milletin tercihine mazhar olarak görevi tekrar üstlendiklerini söyledi.

28 Mayıs'ta, rekor oy oranıyla bir kez daha görevi şahsına tevdi eden aziz millete şükranlarını sunan Erdoğan, şunları kaydetti:

"28 Mayıs seçimleri sonrasında ifşa olan gizli saklı anlaşmalar, ülkemizin nasıl büyük bir felaketin eşiğinden döndüğünü ortaya koyuyor. Sağda solda vatan, millet, ahlak edebiyatı yapanların; koltuk uğruna, üç kuruşluk siyasi çıkarları uğruna savundukları tüm değerleri nasıl kolayca sattıklarını hep beraber takip ediyoruz. Daha önce de söylemiştim; Ortaya dökülenler buzdağının sadece görünen kısmıdır. Asıl büyük skandallar, kirli ve sinsi pazarlıklar suyun altında saklıdır. Karanlık noktaları aydınlatacak olanlar, öncelikle dönemin aktörleridir. 6'lı koalisyon masasının cumhurbaşkanı adayının, hazır bolca da vakti varken, üzerindeki şüphe bulutlarını temizlemesi önemlidir. Türk siyasetini zehirlemek, Türkiye’ye vakit, nakit ve enerji kaybettirecek gereksiz tartışmaların içine ülkemizi sürüklemek yerine, çıksın, milletin zihnindeki soru işaretlerini gidersin. İşaret diliyle, imalarla konuşmayı bıraksın, her şeyi açık açık itiraf etsin. Biz, kimin kimi hançerlediği meselesiyle bugüne kadar hiç ilgilenmedik ama, ucundan kan damlayan o zehirli hançerin, 14-28 Mayıs seçimlerinde milletimizin sırtına saplanmasına da izin vermedik."

Milletin şahsına, AK Parti'ye ve Cumhur İttifakı'na deruhte ettiği ağır mesuliyetin farkında olduklarını vurgulayan Erdoğan, AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak Türkiye'nin birliğinin, dirliğinin ve aydınlık yarınlarının teminatı olduklarını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sadece kendilerine oy verenlerin değil, farklı tercihte bulunanların da emanetine sıkı sıkıya sahip çıktıklarını ifade etti.

85 milyon vatandaşın tamamının güvenine layık olmak için durmadan, duraklamadan koşturmaya devam ettiklerinin altını çizen Erdoğan, "Türkiye Yüzyılı'nın inşası için; güçlü, müreffeh ve küresel siyasette iddia ve etki sahibi bir Türkiye için canla başla çalışıyoruz. Pazartesi günkü kabine toplantımız sonrasında inşallah hükümetimizin bir yıllık karnesini kamuoyumuzla paylaşacağız. Ne yaptığımızın, son 1 yılda ülkemize hangi hizmetleri, projeleri ve eserleri kazandırdığımızın hesabını inşallah milletimize vereceğiz. Rabbim bizi ülkemize ve milletimize karşı mahcup etmesin diyorum. Gurbetçilerimizle birlikte 28 Mayıs’ta bize destek veren yaklaşık 28 milyon vatandaşımın her birine buradan tekrar teşekkür ediyorum." değerlendirmesinde bulundu.

"İsrail’e açık açık destek verdiniz"

İsrail'in Gazze'de yürüttüğü soykırımın, milyonlarca sivilin sığındığı Refah bölgesine yapılan saldırılarla çok daha kanlı bir safhaya girdiğini belirten Erdoğan, önceki gün, güya güvenli bölgedeki sivillerin yaşam mücadelesi verdikleri çadırlara düzenlenen saldırıda en az 45 masum Filistinlinin şehit edildiğini kaydetti.

Görüntülere bakmaya can, kalp dayanmadığını ifade eden Erdoğan, bir babanın, sadece birkaç aylık, kafası kopmuş bebeğini, çaresizlik içinde, eğer kaldıysa, eğer hala varsa, dünyanın, insanlığın vicdanına gösterdiğini söyledi.

Tekvir Suresi'nin 9. ayetini hatırlatan Erdoğan, şöyle konuştu:

"15 bin masum çocuktan ne istediniz? İçinizde insanlıktan kırıntı kalmadı mı? Hiç mi vicdanınız yok? Hiç mi insafınız yok? Hiç mi değeriniz, sınırınız, haddiniz, hududunuz yok? İnsanlığa bu kadar mı düşmansınız? Kalbinizde merhametin zerresi de mi yok? Yeryüzünde hiçbir din, vallahi şu vahşeti meşrulaştıramaz. Masum bir bebeğin kafasını kopartmayı, çadırlarında masum sivillerin yakılarak öldürülmesini hiçbir inanç, ne kadar sapkın olursa olsun, hiçbir ideoloji meşru görmez, gösteremez. Dünya, bir hastanın, bir manyağın, bir psikopatın, Netanyahu denilen kanla beslenen vampirin barbarlığını izliyor, hem de canlı yayında izliyor. Ey Amerikan devleti; bu kan senin eline de bulaşmıştır. Bu soykırımdan sen de en az İsrail kadar sorumlusun. Ey Avrupa’nın devlet ve hükümet başkanları; İsrail’in bu soykırımına, bu barbarlığına, bu vampirliğine siz de ortak oldunuz. Çünkü sustunuz. Hastane, okul, cami vurdular, sustunuz. Yardım konvoyu vurdular, sustunuz. Gazeteci, doktor, yardım görevlisi vurdular, sustunuz. Hastane bahçelerinden toplu mezarlar çıktı, tepki göstermediniz. 'Hamas' diyerek, İsrail’e açık açık destek verdiniz."

"Gazze’de sadece insanlık değil Birleşmiş Milletler de ruhuyla birlikte ölmüştür"

Gazze'de sadece insanlığın masum yavruların ölmediğini, sadece soykırım yaşanmadığını ifade eden Erdoğan, Gazze'de insanlık ölürken, Avrupa'da da demokrasinin, insan haklarının, ifade özgürlüğünün, basın özgürlüğünün, kadın ve çocuk haklarının da öldüğünü söyledi.

Bundan sonra hiçbir Avrupalının çıkıp da kibirle, parmak sallayarak, üstenci bir dille, demokrasiden, insan haklarından, ifade özgürlüğünden, basın özgürlüğünden bahsetmemesini isteyen Erdoğan, İsrail'in Gazze'de insanlığı öldürdüğünü; Avrupa'nın ise kendi değerlerini öldürdüğünü, kendisini var eden bütün değerleri ayaklarının altında çiğnediğini kaydetti.

Yıllardır buldukları her uluslararası platformda, Birleşmiş Milletler kürsüsünde "Dünya beşten büyüktür" diye haykırdıklarını hatırlatan Erdoğan, Birleşmiş Milletler'e seslenerek şu ifadeleri kullandı:

"21'inci yüzyılda, canlı yayınla tüm insanlığın izlediği bir soykırımı durduramayacaksan, sen ne işe yararsın? Eğer dünyanın geleceği beş ülkenin keyfine kaldıysa, ne gerek var o devasa binalara, o kadar harcamaya, o kadar insanı çalıştırmaya? Bırakınız soykırımı durdurmayı, Birleşmiş Milletler kendi personelini, kendi yardım çalışanlarını dahi koruyamadı. Gazze’de sadece insanlık değil, Birleşmiş Milletler de ruhuyla birlikte ölmüştür.

Buradan İslam dünyasına da bir çift sözüm var: Ortak bir karar almak için daha neyi bekliyorsunuz? Tepki göstermek için daha ne olmalı? Gazze sokaklarında şehit naaşlarını köpekler yiyor. İsrailli teröristler, Müslümanların evlerine girip yatak odalarından fotoğraf paylaşıyor. Müslüman çocuklar hastanelerde katlediliyor. Bebeklerin boynu koparılıyor. Çadırlarda insanlar yakılıyor. Ne zaman göreceksiniz bunları? Ne zaman tepki göstereceksiniz? Ne zaman bir araya gelip, kararlı bir duruş sergileyeceksiniz? Bu zulümler karşısında İslam İşbirliği Teşkilatı ne zaman etkili, caydırıcı bir politika izleyecek? İslam alemi, ne zaman Filistinli kardeşlerinin hakkını, hukukunu, canını koruyacak? Vallahi Allah bunun hesabını size, hepimize sorar."

Bir avuç teröristin, İslam coğrafyasının tam merkezinde, tam kalbinde Müslüman soykırımı yaparken görmezden gelene, duymazdan gelene, sessiz, tepkisiz kalana Allah'ın hesabını soracağını vurgulayan Erdoğan, "Bu coğrafyada yaşayan herkes şunu çok iyi bilmeli ve anlamalıdır: İsrail, uluslararası hukukun kontrolüne girmeden, kendini uluslararası hukukla bağlı görmeden, hiç kimse, hiçbir ülke, hiçbir devlet güvende değildir. Bunu, açık söylüyorum, Türkiye de dahildir. Bu barbarlık Gazze ile sınırlı mı zannediyorsunuz? Asla ve asla kan içmeye doymayacaklar. Sırtlarını sıvazlayanlar olduğu müddetçe, asla ve asla durmayacaklar." diye konuştu.

Hukuk ve kural tanımaz bir İsrail'in sadece Filistin için, sadece Gazze için değil, tüm insanlık için, dünya barışı için de tehdit olduğunu kaydeden Erdoğan, Netanyahu'nun bugün izinden gittiği Hitler'in, Amerika ve Sovyetler Birliği'nin ittifakıyla, geç de olsa durdurulduğunu söyledi. Erdoğan, "Daha geç olmadan, Netanyahu ve cinayet şebekesi tamamen kontrolden çıkmadan; bu soykırım, bu vahşet, bu barbarlık insanlığın ittifakıyla artık derhal durdurulmalı." dedi.