Eğitimci Niyazi Aksoy ile 'Öğretmenlik Meslek Kanunu'nu konuştuk…

 “Önceden toplumların ilerlemesinin anahtarı olarak görülen öğretmenler şimdilerde her olumsuzluğun müsebbibi olarak görülüyor. Son olarak Öğretmenlik Meslek Kanunu ve onun getirdiği video izleme zorunluluğu ve sınavı ise öğretmenlerin mesleki onuruna indirilen son kırbaç olarak görüyorum. İki sayfalık ilahi bir metin gibi komisyonlara sunulup, noktası dahi değiştirilmeden mecliste kabul edilmiş ve öğretmenlerimizin çalışma huzurunu yok etmiştir.”

“Öncelikle yapılış tarzı itibariyle katılımcılığı esas alan, süreçlerin şeffaf bir şekilde yürütüldüğü, alan uzmanlarınca üzerinde mesai harcanan, özel sektör öğretmenlerini de kapsayan ve milli eğitime dair diğer kanunlarla entegre olan, bütüncül bir kanun olmalıydı.”

                                                   

Sizce öğretmenlerin en büyük sorunu nedir?

Sanırım öğretmenlere biçilen toplumsal rolün ağırlığıdır. Önceden toplumların ilerlemesinin anahtarı olarak görülen öğretmenler şimdilerde her olumsuzluğun müsebbibi olarak görülüyor. Tüm olumsuzluklar bir şekilde “eğitim şart” klişesiyle öğretmenlere dayandırılıyor.

Antik çağda Atinalılar bir kadın ve bir erkeği günah keçisi olarak seçip şehirde gezdirirlermiş. Halk da bunları zeytin ve defne dallarıyla kırbaçlarmış. Böylece uğursuzluğun ve kötülüğün o yıl Atina’ya uğramayacağına inanılırmış. Öğretmenlerimiz de bu devrin günah keçileri ilan edilmiş gibi görünüyor.  Bakanlığın politikaları, yöneticilerin mobbingi, velilerin baskısı ve toplumun beklentisi öğretmenlerin sırtında birer kırbaç gibi...

Yıllardır her yönetim değişikliğinde “öğretmenlerin niteliklerini artıracağız, performans sitemi getireceğiz, tatilini azaltacağız, eğitim vereceğiz, sınava sokacağız” gibi söylemler öğretmen motivasyonunu düşürdüğü gibi, öğretmeni de toplumun önüne atıp günah keçisine dönüştürüyor.

Son olarak Öğretmenlik Meslek Kanunu ve onun getirdiği video izleme zorunluluğu ve sınavı ise öğretmenlerin mesleki onuruna indirilen son kırbaç olarak görüyorum.

Öğretmenlik Meslek Kanununa karşı mısınız?

Hayır. Bilakis avukatlık, doktorluk, mimarlık gibi öğretmenliğin de kendine has bir yasasının olmasını savunuyorum. Öğretmenlerin görev tanımlarının yapıldığı, çalışma koşullarının belirlendiği, mobbing ve fiziki şiddet karşısında öğretmenlere kalkan olacak bir yasa neden olmasın? Fakat geldiğimiz noktada çıkarılan kanun bunların çok uzağındadır.

Çıkış şekli, içeriği, kapsamı ve yarattığı olumsuz algı itibariyle tüm öğretmenlerimizi rencide etmiştir.  İki sayfalık ilahi bir metin gibi komisyonlara sunulup, noktası dahi değiştirilmeden mecliste kabul edilmiş ve öğretmenlerimizin çalışma huzurunu yok etmiştir.

Kanun yapıcıların ve karar vericilerin gözünde kamuoyudaki tartışmaların bir hükmü olmamış, eğitimin bel kemiği olan bir buçuk milyon öğretmenin görüşleri, serzenişleri, uyarıları ve kuşkuları dikkate alınmamıştır. Bizim için tam bir hayal kırıklığıdır.

Peki sizce öğretmenlik Meslek Kanunu nasıl olmalıydı?

Öncelikle yapılış tarzı itibariyle katılımcılığı esas alan, süreçlerin şeffaf bir şekilde yürütüldüğü, alan uzmanlarınca üzerinde mesai harcanan, özel sektör öğretmenlerini de kapsayan ve milli eğitime dair diğer kanunlarla entegre olan, bütüncül bir kanun olmalıydı.

İçerik itibariyle öğretmenlerin çalışma koşullarını, haklarını, görevlerini, sorumluluklarını, mesleki gelişim ve kariyer basamaklarını tanımlayıcı, atama, yer değiştirme ve emeklilik usullerini belirleyici, meslek etiği ve görev gereği maruz kalınan mobing ve fiziki şiddet konusunda öğretmene kalkan olacak bir kanun olmalıydı.

Şuan elimizde bulunan kanun, öğretmenlerin yaz tatillerini eziyete çeviren 180-240 saatlik video izlemeyi ve yüz tane test sorusuyla maaş artışı sağlayacak bir kariyeri bize dayatıyor. Biz öğretmenlerimizin kariyerini sınavla belirleyen bu sisteme de karşıyız.

Sınavla kariyere niçin karşısınız? Sınav objektif bir değerlendirme sunmaz mı?

Evet, ülkemiz koşullarında siyasi, sendikal ve cemaat müdahalelerinin en az olduğu yöntem olduğu için, şimdilik en geçerli ölçme aracı sınavdır. (Gerçi son KPSS hadisesinden sonra bunun da üzerinde düşünmek gerekir.) Fakat öğretmenlik mesleği, alan bilgisi kadar beceriye, uygulamaya tutum ve değerlere de dayalı bir meslektir.

Hep verdiğim bir örnek var. Tenis konfederasyonu iyi tenisçileri seçmek için tenisçilere 180 saat teorik video izletse, daha sonra -içinde tenise dair soruların da olduğu- sporla alakalı 100 soruluk çoktan seçmeli bir sınav yapacak olsa, tepkiniz ne olurdu? Bunun uzman tenisçileri belirleyeceğini düşünür müsünüz?

İşte sınavda yer alacak test soruları da ancak öğretmenin teorik alan bilgisini ve ezberini ölçecektir. Öğretmenin çocuğa yaklaşımını, ders tasarımını, ders işleme tekniklerini, veli iletişimini, kurum kültürüne katkısını, meslektaş dayanışmasını, deneyim paylaşımını, mesleğine bağlılığını, ürettiği içerikleri ve bulunduğu eğitim ekosistemine katkılarını ölçmeyecektir.

Diğer yandan okulöncesi öğretmeni ile giyim öğretmeni, özel eğitim öğretmeni ile Kur'an öğretmeni, ilkokul müdür yardımcısı ile fen lisesi müdürü 100 sorudan oluşan aynı sınava girecekler ve 70 puan alıp uzman öğretmen olacaklar. Peki neyin uzmanı olacaklar? Hangi alanda yetkinlik elde etmiş olacaklar?

2023 Vizyon belgesinde öğretmenlerin mesleki gelişimi için "veriye dayalı" iyileştirmeden bahseder. Tüm öğretmenlere aynı videoları seyrettirme ve aynı sınava sokma kararı nasıl bir veriye dayanılarak alınmıştır, merak ediyorum doğrusu.

Sınav, ancak sürece dayalı bir değerlendirmenin sonucunda belli bir ağırlıkta, belli bir uzmanlık alanında olursa ve öğretmenler odasındaki çalışma iklimine zarar getirmeyecek şekilde kurgulanırsa kabul edilebilir.                                      

Peki siz nasıl bir mesleki gelişim ve kariyer sistemi öneriyorsunuz?

Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, açlık sınırının 6 bin 840, yoksulluk sınırının 22 bin 279 lira olduğu bir ortamda, öğretmene yapılacak en iyi yatırım maaş iyileştirmesidir. Öğretmen, başını yastığa koyduğunda ay sonunu nasıl getiririm, daha fazla nasıl tasarruf ederim, ek gelir için neler yapabilirim gibi düşüncelere dalmadan, sadece işine odaklanacağı ve hiç bir şart olmadan öğretmen gibi yaşayabileceği bir maaşa sahip olmalı.

Öğretmeni mutsuz, yılgın, yorgun ve en önemlisi ümitsiz olan bir memlekette gelecek tasavvuru mümkün olabilir mi? Mesela siz, en kıymetlileriniz olan yavrularınızı, açlık sınırında yaşamaya mahkum edilen, yaz tatili zehir edilmiş, sınav kaygısıyla stres ve baskı altında okula başlayacak olan bir öğretmene emanet etmek ister misiniz? Elbette istemezsiniz…

Sınava şu kadar öğretmen başvurdu deniliyor. Evet, çünkü öğretmenler geçinemiyor ve ek bir gelire ihtiyaçları var. Mutsuz, huzursuz ve endişeli öğretmen milli egitimimizin köküne konulan dinamit gibidir. Bu dinamit patlamadan acil önlem alınmalıdır. Bu yüzden sınav iptal edilmeli ve okullar açılmadan, öncelikle eğitim öğretime başlangıç ödeneğinde, daha sonra ise öğretmen maaşlarında ciddi iyileştirmeler yapılmalıdır.

Gelelim asıl konuya. MEB 2023 Eğitim Vizyonu'nda öğretmenlerin çeşitli uzmanlık alanlarından ve buna yönelik açılacak lisansüstü düzeyde mesleki uzmanlık programlarından bahseder. Peki ne oldu da bundan vaz geçildi?

Oysa eğitim yönetimi ve denetimi, ölçme ve değerlendirme, eğitim teknolojileri gibi çeşitli uzmanlık alanları belirlense, üniversitelerle işbirliği içerisinde öğretmenlerin lisansüstü seviyede eğitim almaları sağlansa, iş başı gözlem, sertifikasyon, öz değerlendirme, meslektaş değerlendirmesi gibi süreç odaklı bir yetkinlik değerlendirmesi ile uzmanlık verilse güzel olmaz mı? Buna kim karşı çıkabilir ki?

MEB öğretmen yeterliliklerini belirlediği çalışmasında üç alandan bahseder; mesleki bilgi, mesleki beceri, mesleki tutum ve değerler. Bu alanlarda öğretmenin yetkinliğini artırmak için her öğretmene veriye dayalı olarak kişiselleştirilmiş bir mesleki gelişim programı uygulansa daha verimli olmaz mı? Bu program öncelikle öğretmenin kendi öz değerlendirmesini yapabileceği, daha sonra meslektaş öğrenmesi ve deneyim paylaşımı yoluyla tecrübelerini artırabileceği, iş başı gözlemle etkili ve besleyici anlık geri bildirimlerle besleneceği, gelişim odaklı bir program olsa güzel olmaz mı?

Son olarak neler söylemek istersiniz?

İlerlemenin, kalkınmanın ve medeniyetin anahtarı öğretmendir. Öğretmeniyle müzakere etmek yerine mücadele etmeyi seçen yönetimler en büyük zararı öğretmenlere değil, ülkenin geleceğine vermektedir. Bu yüzden Öğretmenlik Meslek Kanunu, tüm tarafların bir araya gelerek istişarelerde bulunabileceği, süreçlerin şeffaf bir şekilde kamuoyu ile paylaşılacağı, bütüncül ve kapsayıcı bir kanun olarak yeniden ele alınmalıdır.

Biz biliyoruz ki bu güzel ülke, onurlu öğretmenlerin hünerli elleriyle aydınlık yarınlara kavuşacaktır. Bu yüzden öğretmenin itibarının toplum nazarında yeniden yükseltilmesi için herkes üzerine düşeni yapmalıdır.

Bizlere öğretmenlerin sorunlarını dile getirme fırsatı verdiğiniz için de sizlere ayrıca teşekkür ediyorum.

Sevgili hocam değerli bilgileriniz için size teşekkür ediyorum.

Türkiye Hepimizin, Eğitim Hepimizin...