14 Mart tarihinin hekimlerde özel bir yeri vardır. Gerek hekim olmam, gerekse Afyonkarahisar Tabip Odası yönetimlerinde uzun süreler görev yapmam nedeniyle 14 Mart tarihlerinde pek çok konuşma, birçok açıklama yaptım. Hekimlerin içinde bulundukları zorluklar nedeniyle birçok kez yöneticileri eleştirdim, sağlık camiasının sorunlarını ve çözüm önerilerini paylaştım. Sağlık yöneticileriyle sorunlarımız oldu, sıkıntılar yaşadık, ancak bu yıla kadar hiç bu kadar kötü hissetmedim, bu kadar dehşete kapılmadım. İktidara ilk geldiği günlerde “Ben hekime iğne yaptırmam diyen” Cumhurbaşkanı, bu kez sınırlarını daha da zorladı. Bayan muhtarlara bizleri şikayet ettiği konuşmasında, hekimlere yönelik "Gidiyorlarsa gitsinler" sözü sadece sağlık camiasının değil halkın da tepkisini çekti. Daha bir yıl önce pandeminin zor günlerinde balkondan hekimleri alkışlayan, herhalde başka bir Cumhurbaşkanıydı.

Acaba yeni bir gündem değiştirme oyununun mezesi olarak, sağlık camiasını kullanmayı mı düşünüyorlar diye de aklımdan geçiyor!

Bu konuşma, sağlık camiasında haklı tepkiye neden oldu. Öğrencisi, asistanı, pratisyeni, uzmanı, profesörü tüm sağlık camiası tek nefes oldu. Sosyal medyada çocuklarının tıp fakültesini bitirebilmesi için hangi zorluklarla göğüs gerdiklerini paylaşan anne-babalar, aldıkları öğrenim kredisini faiziyle ödediğini ifade edenler, tıp kitaplarının, araç gereçlerinin ne kadar pahalı olduğunu ifade edenler, “Tek memur maaşıyla iki kızını Tıp fakültesinde okutabilmek için sabahtan akşama adliyede çalışıp, akşamdan geceye evde dosyalarıyla çalışan memur babamın kemiklerini sızlattınız.” “Devlete borcumu intörnlükte, asistanlıkta, mecburide, uzmanlıkta fazla fazla ödedim! Bir borcum varsa anneme babamadır….”, “Pandemi başında “gidiyorsanız gidin” demiyordunuz, hatta gitmeyelim diye izin, istifa, emekliliği yasakladınız, bi zincire vurmadığınız kaldı. Pandemi bitti, işimiz bitti mi… biz sadece pandemide mi hekimdik?!” diye tepki gösterenler haksız mı?

“58 yaşında Organ Nakli Cerrahisi Profesörüyüm. Yaptığım işi yapabilmek için tam 19 yıl eğitim aldım. Gece gündüz çalışıyorum. Cumhurbaşkanı'nın dünkü beyanından sonra ABD'den gelen iki teklifi ciddiye alarak görüşmelerime başladım.” diyen hocamız, twitter üzerinden istifa mektuplarını paylaşan meslektaşlarım haksız mı?

Pandemi sürecinde yöneticilerin tüm yalanlarına rağmen canları pahasına toplum sağlığı için mücadele eden sağlık emekçileri, yaşadıkları sorunların sadece ücret konusuna indirgenmesine tepkili. Liyakat sorunu, uzun nöbetler, sağlık görevlilerine yönelik şiddet eylemleri, hastanelerin ekonomik sorunları nedeniyle mesleğinin gereklerini yerine getiremeyen hekimlerin birçok gerçek sorunu var. Bir doktoru 36 saat çalıştırıyorsunuz. Sırf kuyruklar oluşmasın diye 5 dakikada bir hasta bakmasını istiyorsunuz. Tepki gösterene “Gidersen git” diyorsunuz. Türkiye’de bir doktor, başka ülkelerdeki üç-dört doktorun yaptığı işi yapıyor. “Ülkemizde 165.363 doktor var. Bu, yaklaşık her 500 vatandaşa 1 doktor düştüğü anlamına geliyor. Bu sayıyı en kötü 350'ye çekmek gerekiyor, bunun için de 80 bin civarında doktorun işe alınması gerekiyor.” Hekimlerin sorunları sadece pandemi döneminde yada 36 saat süren yorucu bir nöbet sonrasında arabasıyla evine giderken, direksiyon başında uyuyakalıp kamyonun altında can veren asistan doktoru kaybettiğimizde, ya da acil serviste gebe bir sağlık çalışanı, hasta yakınları tarafından öldüresiye dövüldüğünde mi aklınıza geliyor.

“Son 10 yılda 5035 doktor (bunun 4583'ü son beş yılda) ülkeyi terk etmiş,18 ayda 8 binden fazla doktor istifa etmiş, sadece Ocak’ta 197 doktor yurtdışında çalışmak için başvurmuş ki 2022’de bu sayı 2 bin 500’ü bulacaksa bunun tek sebebi ücret olmamalı.”

Bizim, "Giderse gitsinler" diyen değil; "Gelin derdinizi anlatın, bu ülkenin size ihtiyacı var. Derdinizi çözmek bizim görevimiz" diyen yöneticilere ihtiyacımız var. Devlet adamlığı, halka hizmet bunu gerektirir.

Afyon Sağlık Bilimleri Üniversite hastanesinde hematoloji bölümünün de hekim yetersizliğinden kapanma durumunda olduğunu  duydunuz mu? Hekim bulunmadığından bu bölümün kapatılacak duruma gelmesine üzülmüyor musunuz? Yerel medyada “Hematoloji Bölümü kapanmasın, doktor bulunsun” kampanyaları düzenleyenler, bu lüzumsuz konuşmalara karşı neden sessiz kalıyor. Bu söylemlerle bırakın Afyon'u, ülkemizde kalifiye hekim kalmayacak.

Bu gözler “Mecburi hizmete gelen doktorları ağaca bağlayın, kaçmasınlar. Askerden fazla para alıyorlar" diyen Kenan Evren'i de gördü, "Ne verirseniz verin bu doktorların gözü doymaz"  diyen İmren Aykut'u da. Bu kulaklar "Doktorların eli hastaların cebinde" diyen Recep Akdağ'ı ve "Doktor efendi dönemi bitti." diyen Tayyip Erdoğan'ı da duydu. AKP'li Cumhurbaşkanı'nın “Varsın gitsinler” sözünün asıl bedelini maalesef toplum ödeyecek. Ancak bir gerçek var ki yukarıda adı geçen siyasetçilerin nasıl anıldığını zaman gösterecek. Onların hepsi gitti, gidiyorlar. Kalıcı olan hekimler oldu. Olacak.

Hiçbir yere Gitmiyoruz. Buradaydık. Buradayız. Burada kalacağız.

Son Söz; “Gitmek mi zor, kalmak mı zor”

Dr. M. Kemal DEMİRKIRKAN

Nöroloji Uzmanı