Sel felaketi miydi bizden sevdiklerimizi ayıran, yoksa en ufak sorunların göz ardı edildiği ihmaller silsilesi mi?

21. yüzyıla kadar yaşadığımız, öğrendiğimiz her şey, bir Bodrum katının olası bir afete hazır inşa edilmeyişinden sürüklenip gidiyor. Bugün haberleri izlerken bir kanalda iki gazetecinin bu konuyu değerlendirişini izledim. Biri diyor ki, “pencereleri demir parmaklıklı ondan kaçamadı kızcağız…”

Bir diğeri diyor ki, “odasının duvarında smiling yazıyordu,herhalde gülmeyi unutmamak için yazmıştı. İçim bi garip oldu. O değil de, duvarda yazı çok anlamlıydı...”

Binanın, havuz alanı olmuş bir bodrum katında, tavana kadar kısa sürede su dolmuş felaketten, demir parmaklı pencereler olmasaydı da kaçmak yeterli olmayacaktı. Duvarda yazan yazıdan ziyade olabilecek bir felakete karşı, bu bodrum katına su tahliye noktası yapılabilmesi gerektiği konuşulmalıydı. Trajedileri herkes sever, ama bir gazetecinin bu olayda ele aldığı en anlamlı şey smile yazısı oldu.

Duvarda yazan smile yazısından daha acıklı bir şey söyleyeyim sevgili gazeteci arkadaş; bodrum katından gelen yardım çığlıkları. Yardım çığlığını duyan bir arkadaşı da orada fenalık geçirmiş. 24 yaşındaki bir insanın,çok kısa sürede olan bu yağıştan kaçamayacağı kadar zorlu bir bina yapılsa ancak bu kadar yapılabilirdi. Afete falan gerek yok, bizim inşa ettiğimiz şey zaten felaketin kendisiydi. 

Mimar bir arkadaşımla konuştum; “biz dere yatağına ev yapmış toplumuz derenin evi yıkacağı belli. Ama yapmak yetmez bunu birde başkasına satarız, hadi sattık o evi düşünmeden satın alırız, hadi aldık... Bir de içinde yaşarız. 

Sonra sel oldu.. duvarda smile vardı" dedi.

Her şey insana hizmet ediyor. İnsan için. Kendimize zarar veren yine bizleriz. Bizim ürettiğimiz bize zarar vermemeli.

Kendinize, insana, doğaya ve hayvana iyi bakın.