Hiç bilmediğiniz mutsuzluğu nasıl mutlu yaşayabilirsiniz ki?

Olacak iyi şeylerin ardından gelebilecek olumsuzluklara odaklanmış olabilirsiniz. Bu nedenle de mutlu olmaktansa bu durumdan kaçınmaya ve olağan durumu bozmamaya çalışırsınız. Bunu yoğun bir duygu içerisinde ve sıkça yaşıyorsanız ‘’Çerofobi’’tanınız olabilir. 

Hastalıklı olan mutsuz hissetmek değildir,her duyguyu yeteri kadar yaşamayı bilmemek ve bu duygulardan kaçınmaktır. 

Mutlu olabilmek için de mutsuzluğu bilmek gerekir,yeteri kadar…

Bazı kişilerde de sevgiden, neşeli ortamlardan kaçınma gibi bir takım durumlar mevcuttur. Mutlu olduğunda başına kötü bir şey gelecek fikri ile,stabilize olan bir duygu durumu yaratmaya çalışarak,kendisini mutluluktan uzak tutmaya çalışır. 

Yunanca bir kelime olan “chero”sevinmek anlamına gelmektedir. Çerofobi ise mutluluktan korkmak,kaçınmak anlamına gelmektedir.

Her şeyin gerçek olamayacak kadar iyi olduğunu düşündüğünüz zamanlarda felaketin hemen köşede olduğu korkusu ile yaşadığınız oldu mu?

Birçoğumuz zaman zaman bu duyguyu yaşarken, bazılarımız bu duyguların üstesinden gelemez. Kötü olanı atlatmak için iyi duygulardan kaçmaya çalışırlar. Geleceğe dair iş veya yaşam fırsatlarını reddetmek,eğlenceli aktivitelerden, kendisine iyi gelecek pozitif duygulardan kaçınmak gibi birçok olumlu durumun sonucunda olumsuz bir şey olacağı fikri ile uzak durmaya çalışır. 

Bunun sebeplerinin altında çocuklukta yaşanan bazı travmalar yer etmiş olabilir. Örneğin aşık olduğunu açıkladığı biri tarafından aşağılanmak veya alay konusu olmak kişide irrasyonel korkuya sebep olmuş olabilir. Çerofobi, mutsuz olmak anlamına gelmez, mutlu olmaktan,sevinmekten korkmak anlamına gelir. Çok mutlu olduğunda başına bir şey gelecek fikri,onu yaşayacağı birçok olumlu duygudan uzaklaştırır. Bu duyguların yoğun şekilde ve günlük yaşamını etkileyecek boyutta olması kişide psikolojik sorunlar yaratır. Nasıl ki mutlu olmak yaşamın bir parçasıysa mutsuzluk da bir parçasıdır. Duyguların yönetimini biliyor olmak ve yeteri kadar yaşamak, en doğru olanıdır.

Kaçmamamız ve bu durumun içinden çıkmamız için gerekli olan duyguyu yeteri kadar yaşayabilmeyi hissetmemiz önemlidir. 

Bazı kültürlerde insanlar mutsuzluk,acı,keder,ölüm gibi kötü şeylerin mutlu insanların başına geldiği fikriyle temkinlidirler. 

Yapılan çalışmalarda, mutluluktan kaçınmanın nedenlerinden birinin, kaygılı bağlanma biçimi olduğudur. 

Kolektivist toplumlarda, bireylerin ihtiyaçları ve özlemleri, toplumun ilkelerinden daha önceliklidir. 

Bu nedenle kişisel mutluluk ana hedeftir. 

Bazı kültürlerde de aidiyet ve sosyal uyum daha önemlidir. Eğer bir kültürün en önemli amacı sosyal ilişkiler ise, kişisel mutluluğun önemli olmayabileceği sonucu çıkar,kişisel mutluluk toplumsal uyuma zarar verecekmiş gibi düşünülebilir. Bu tarz yaklaşımlar bireyde baskı oluşturabilir ve buna bağlı duygu durumlarında kaygı bozukluğu yaşatabilir.

Danışmanlık ve psikoterapi ile genellikle fobileri yönetmenin çok etkili yolları vardır. 

En etkili terapilerden Bilişsel Davranışçı Terapi kaygı bozuklukları için oldukça etkili bir tedavidir. 

Kaygılardan arınmak ve hayatı kolaylaştırmak için hepimizin biraz terapiye ihtiyacı var.