Bilindiği gibi siyaset, yaşamımızı tüm boyutları ile sistematik olarak organize edilmesidir. Bu bağlamda  siyasetin kurumunun; doğaya hürmetin esas alındığı, halkın iyi beslenmesi, barınması ve güvenlik içinde özgürce yaşayabileceği bir ortam inşa etmesi beklenir. Ancak bu çabanın  canlı sevgisinden bağımsız başarıya ulaşması mümkün değildir.  Bu anlamda politikacının kişiliği belirleyici öneme sahiptir. Bir tarafta otoriter popülist politikacılar artan etkinliği, diğer tarafta canlı  sevgisinden uzak politikacıların her gün sayısın çoğalması siyasi hayatımızı felç etmektedir.
 
Canlı sevgisi ve etik değerlerden uzaklaşan politikacıların, bencilik ve yolsuzluk tuzağına düşmesi kaçınılmazdır. Böyle politikacılar çıkar çevrelerinin karanlık dehlizlerinde kişisel ikbal ararlar. Bu tür politikacılar halkı anlayıp, sorunlarına çözüm üretmek yerine, cevap vermek için halk ile iletişim içine girer. Bu tablonun demokrasiyi sahte bir görüntüye dönüşmesine neden olacağı açıktır.
 
Ülkemiz sancılı bir süreçten geçmektedir. Tarihimizin en ciddi ekonomik ve siyasi krizini yaşıyoruz. Bundan dolayı temiz bir siyasi yapının oluşturulması için ivedilikle  hepimiz elimizi taşın altına koymak zorundayız.
 
Siyaset dünyamızı zehirleyen bu kuşatmayı kırmanın yolu; öncellikle canlı sevgisi zemininde, vicdan ve merhameten beslenen, erdemli bir siyasi atmosfer inşa etmek. İşte böyle bir atmosferde canlı sevgisi ile donamış, yüreğini halka siper eden, erdemli politikacıların siyasi yaşamımızda etkinliği artar. Dolayısıyla hiçbir kişisel beklenti içine girmeden, tantanasız halkın refahı, ülkenin mutluluğu için çalışır ve haklatan öğrenerek, ülkenin geleceğine ayna tutar.

Gençlik Dinamizm Yaratır

 İçinde bulunduğumuz, yaratılan sosyolojik durum dikkate alındığında temiz siyasi bir atmosferi inşası, uzun erimli ve meşakkatli bir süreç. Bu bağlamda özellikle aydınlara ve gençliğe önemli görevler düşmektedir.

Aydınların, tüm toplum kesimlerinin öznesi olacağı, yapma üzerine kurgulanmış, somut yaşamdan beslenen, yarına da ayna tutacak bir yol haritası formüle etmelidir.
 
Varoluşun kıyısında bulunduğumuz bu kırılgan durumu aşmak, ancak gençliğin canlı sevgisi zemini üzerinde umut fırtınası yaratarak, siyasi yaşama dahil olmasıyla mümkündür. Dolayısıyla büyük önder Atatürk’ün “gerçeği konuşmaktan korkmayan”  özdeyişin rehber edinerek gençliğin, temiz bir siyasi bir atmosfer inşa etmek için kolları sıvamasının tam zamanı. 

Gençliğin enerjisinin toplumda yaratacağı sinerji, ülkemizin aydınlık ve özgür yarınlarına kapı aralayacak ve toplum içinden bulunduğu zorlukların üstesinden gelecektir. Bu bizzat gençliğin kendisine olan iyi yaşama, mutluk ve özgürlük borcunun yerine getirilmesidir. Gençlik, kendisinin köleleştirme sürecine seyirci kalmak istemiyorsa bunu başarmak zorundadır.
 
İşte o zaman üretimin, refahın ve mutluluğun emniyet kilidi olan eğitim, bilim, sanat ve edebiyat rahat nefes alır. Müreffehe ve mutlu bir geleceğin güvencesi olan, hayal gücünü eyleme çağıran, merak etmeyi tetikleyen akla ve bilime dayanan bir eğitim sistemini hayata geçirmek mümkün olur.