Her gün gök gürültüsü gibi insanların zihnine düşen yeni bir savaş, yeni bir ekonomik kriz haberi, dünya halklarını umutsuzluğa itmekte, geleceğe ilişkin güvenini sarsmaktadır. Bir tarafta Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimi, diğer tarafta Çin’in dünyanın tahıllarının neredeyse yarısını stoklaması; akla üçüncü dünya savaşı ihtimalini getirmektedir. Medyanın Ukrayna’daki savaşı, günü gününe, ayrıntılı ve etkin olarak vermesi de, insanlardaki moral çöküntüyü derinleştirmekte, umutsuzluğu artırmaktadır.

Kuşkusuz halkların çektiği acıları yarıştırmak doğru değildir. Her acı korkunçtur.  Ama yine de, ABD’nin, Irak’ta, Afganistan’da yaptıklarının, dünya basını tarafından bu kadar ayrıntılı ve etkili yansıtıldığı söylenemez. Çünkü ABD’nin Irak’taki işgaline, “Irak’ı Özgürleştirme Operasyonu” denmiştir. Afganistan’daki işgalle, bu ülkeye demokrasi götürüldüğü öne sürülmüştür. Tabii ki sonraki gelişmeler ve Irak ve Afganistan halklarının yüz yüze kaldığı korkunç katliamlar ve   acılar; “bu nasıl özgürleştirme, bu nasıl demokrasi” sorusu  meşru bir soru olarak hala orada durmaktadır.

Hayat pahalılığı, işsizlik, salgın, çevre felaketleri ve tabii ki savaşlar, insanlar için hayatı çekilmez hale getirmektedir. Tarihin kırılma anıdır bu yaşananlar. Nasıl ki doğada yeni bir filizin yetişmesi için gereken çekirdek, çürüyen meyveden çıkarsa, çözüm de bu kırılmanın içinden çıkacaktır. Çözümü yurttaşların kendileri, ortak iyi için, ortak akıl ve ortak iradeyle bulacaklardır. Kuşkusuz kriz anlarında aydınların, bilim insanlarının, “liyakatli seçkinlerin” aydınlatıcı, yol gösterici rolü yadsınamaz.

Fakat kurtarıcı bekleyerek gelecek inşa edilemez. 1640 İngiliz Devrimi’nde, Oliver Cromwell’in yönettiği Parlamento Ordusu, kralın ordusunu yenince, Parlamento, Cromwell’i ülkeyi yönetmek için “Koruyucu Lord” yapmıştır. Cromwell’in ilk icraatlarından biri, sanki düne kadar parlamento ülkeyi yönetsin diye savaşa komuta eden kedisi değilmiş gibi, parlamentoyu dağıtıp, ölene kadar ülkeyi tek başına yönetmek olmuştur.

Özetle; dünya halklarının yeni bir yaşam kurması mümkündür. Tarihin derinliklerine gitmeye gerek yok. Bu konuda yakın tarihe ilişkin çok olumlu bir örnek çok daha zor ve karmaşık koşullarda kazanılan Kurtuluş Savaşı’dır. Başkenti dahil, ülkesinin büyük bölümü işgal edilen, yüzbinlerce gencini Trablusgarp, Balkan ve Birinci Dünya Savaşlarında şehit veren, üretim yeteneğini yitirmiş, yoksul bir halk, Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde, Atatürk’ün silah arkadaşları ve halkın olağan üstü çabası ve özverisiyle, TBMM iradesi ve meşruiyetiyle savaşı kazanmıştır. Savaşın en kritik dönemlerinde bile meclis kapatılmamıştır. Sonra da geçmişin ilerici birikimine dayanarak Saltanat ve Hilafete son vermiş, ulusal egemenliğe dayanan laik cumhuriyeti kurmuştur. Atatürk ve arkadaşları, tam bağımsızlıktan ödün vermeden, dönemin koşullarına uygun ulusal ve ulusalarsa ittifakları kurarak, halkın en az acı ve kayıpla, zafere yürümesini sağlamışlardır.  

Dünya halklarının umutsuzluk girdabında boğulmamak için, Kurtuluş Savaşımızı çok iyi bilmek gerekir.