ABD’de son haftalarda üst üste gelen silahlı saldırıların ardından gündem yine silah tartışmaları oldu. Önce New York’taki market baskını sonra ise Texas eyaletinde 19’u çocuk 21 kişinin öldürüldüğü okul baskını üst üste yaşanınca ABD medyasının kendini tekrar eden çözüm önerileri yine konuşulur hale geldi.

Bir tarafta defalarca aksi ispatlanmasına rağmen şiddet olaylarının artışını film ve bilgisayar oyunlarına bağlayan muhafazakarlar öbür tarafta bireysel silahlanmanın yasaklanmasını savunan liberaller var. Kim ne derse desin, gelişmiş bir ülkenin dünyanın suçu oranı en yüksek ülkelerine bile kıyasla daha fazla silahlı saldırı yaşıyor olması anlaşılır gibi değil. ABD kamuoyu faturayı tek bir noktaya kesmeye çalışsa da muhtemelen işin doğrusu birçok hatanın birleşimiyle oluyor.

Öncelikle saldırıları farklı kategorilere ayırmak gerekir. New York Buffalo’da yaşanan saldırı beyaz üstünlükçü motivasyonlar içeriyordu. Yazdığı manifesto Yeni Zelandalı saldırganla hemen hemen aynı olan ABD’li genç Türklerin ve Arapların batıdan kovulması gerektiğini düşünüyordu.

Texas’taki saldırgan ise iddiaya göre “efemine” gözüktüğü için okul arkadaşları tarafından zorbalığa maruz bırakılmıştı. 18 yaşındaki genç kolayca gidip makinalı tüfek satın alabilmiş katliama gittiğinde okula gelen polisler dışarda beklemekle kalmamış kendi çocuğunu kurtarmak için içeri girmek isteyen bir anneyi kelepçeleyip gözaltına almış.

Peki motivasyonlar belliyse ABD bunca yıldır neden bir şey yapamıyor?

Öyle facia bir durum ki işin içinde tek bir hata yok. Onlarca hata var. Ülkede babasız büyüyen, yalnız hisseden çocukların fazlalığı, zorbalığa uğramasına müsaade eden öğretmenler, hapishanelerde “köle emeği” kullanmak istedikleri için gençleri eften püften sebeplerle içeri atıp sicillerini kirleten ve suça iten hukuk sistemi, ülkenin kuruluşundan bu yana yerleşmiş şiddet kültürü, ABD’nin dış politikasına dahi yön verecek kuvvette bir silah endüstrisi ve köşedeki süpermarketten bile elinizi kolunuzu sallayarak makinalı tüfek alabilmenizi sağlayan anayasanın ikinci maddesi…

İşte bu kadar temel sorun varken bir şey yapmak kolay değil. En fazla 8 yıl başta kalabilen bir hükümet bu kadar derin sorunlarla uğraşıp oy kaybetmek istemiyor. Silah şirketlerinin rüşvetleri bir yana bir de silahlarına dört kolla sarılmış muhafazakar ve libertaryen kesim var. Silah yanlısı eylemler yaparken üstündeki sloganlar yazan bayraklarını açıyorlar; “Gel de al!”

Bireysel silahlanmanın bu kadar yaygın olduğu bir ülkede çatışma çıkmadan o silahların toplanması pek olası değil. Hükümetler de bugüne kadar bunu göze alamadılar.

Silahlanma yanlıların savunmaları ise pek akla yatmıyor. Kendini ve ailesini savunmak için neden makinalı tüfeğe ihtiyaç duysun ki? Zombi istilası mı bekliyor? Dahası, bireysel silahlanmayı anayasaya ekleyen ABD’nin kurucu önderleri zamanında makineli tüfek bile yoktu. Anayasalarının ilk yazıldığı 1787’den bu yana değişikliğe uğramamış olmasının sonuçları diyelim.

Neyse… İşin sonunda göründüğünden daha karmaşık ve muhtemelen yakın zamanda çözülemeyecek bir sorun var. ABD’lilerin ise bu temel sorunları çözmek için kullandığı eski yöntem hala geçerli. Onların düşünceleri ve duaları saldırının kurbanlarıyla…