Neredeyse her hafta “Biden’ın halk desteği dip yaptı” gibi haberleri görüyorsunuzdur. Türkiye’de bültenlere ABD’den bilgi geliyorsa ya Trump’ın 2024 hazırlıkları ya da Biden’ın giderek azalan popülerliği ile ilgili oluyor.

Bu hafta ise farklıydı. Önce ABD son 40 yılın en yüksek enflasyon oranını gördü. Günlük Covid-19 vakaları milyona dayandı. Biden’ın aşı zorunluluğu yasaları Yüksek Mahkeme tarafından reddedildi. Birkaç gün sonra anketlerde halk desteğinin %33’e kadar indiği söylendi. Bir de üstüne kendi partisinde çıkarmak istediği yasaları yavaşlatan muhalifler belirdi.

Bunların hepsi sadece bir hafta içinde gerçekleşti. Tabii bir konuda gerçekçi olmak lazım. Pandeminin ekonomik yükü biraz Biden hükümetine kalmıştı. Seçim aşamasındaki en büyük sözü pandemiyi bitirmekti. En azından şu ana kadar başarısız oldu. Ötesinde, “pandemiyle mücadele eyaletlerin sorumluluğu” dedi ve işin içinden çıktı.

ABD’de işsizlik artarken ve tedarik sıkıntıları giderek büyürken tekrar kapanma söz konusu olamazdı. Dahası temaslıların karantina süresi kısaltıldı. Sebep olarak da ihtiyaç duyulan iş gücünü koruyabilmek dendi. Zamanında ekonomiyi halk sağlığının önünde tuttuğu gerekçesiyle Trump’ı yerden yere vuran ABD medyası sessizliğe gömüldü.

Aşı zorunluluğunun yüksek mahkemeye takılması ise hala tartışılıyor. Mahkemenin oy çokluğuyla (6-3) aldığı karara göre büyük şirketlerin çalışanlarına aşı zorunluluğu getirmesi hükümetin yetkilerinin dışında kalıyordu.

Dış politikada hezimet

ABD o kadar sorunla boğuşur vaziyete geldi ki dış politika faciaları konuşulmaz oldu. “ABD geri döndü!” demişti Biden seçildiğinde. Cicim aylarında da dişlerini gösterdi doğuya.

Karadeniz’e gemilerini götürmeler… Dedeağaç’a askeri üsler…

Ama gazı erken kesildi Biden’ın. İki büyük meselesi var doğuyla batının şu an. Biri Tayvan, öbürü Ukrayna.

İkisinde de “NATO çerçevesinde sorumluluğumuz yok” demek zorunda kaldı Biden.

“Ama öyle bir yaptırım getiririm ki küçük dilinizi yutarsınız” demeyi de ihmal etmiyor.

Putin dalga geçer gibi yanıt verdi; “Bugüne kadar yaptırımdan dolayı cayan ya da yıkılan tek bir ülke yok” dedi Rus lider.

Açıkçası ABD’nin küresel rakipleri zayıflığın kokusunu aldılar. Batı kamuoyunu çok tahrik etmeyecek şekilde bölgesel çatışmalarda istediklerini sessiz sedasız alabileceklerini düşünüyorlar.

Amerikalılar açısından ise acı gerçek biraz gün yüzüne çıktı. Son 4-5 yılki nüfuz kayıplarının tek müsebbibinin Trump olduğunu sanıyorlardı. Etkisi vardı, “kıtamıza çekilelim” politikası Ortadoğu’da bir çok kazanımın gitmesine yol açmıştı.

Ancak tek sorumlu kendisi değildi. ABD hala çok güçlü bir ülke ancak dünya çapında artık tek değil.

Kazakistan

Bir de en son patlak veren Kazakistan meselesi var. Protestolar, Rus müdahalesi, Nursultan Nazarbayev’in ortadan yok olması derken birkaç gün içinde konu başladığı gibi sönümlendi.

Ülkemizde farklı yorumlar yapıldı tabii. Bazısı masum halkın daha iyi yaşam taleplerinden çıktığını, bazısı Rus, bazısı ise Amerikan işi olduğunu söyledi.

Bana göreyse hepsi doğru. Evet, Kazakistan’da Gülen cemaati ve Afganistan’dan gelen İslamcılar da dahil bir Amerikancı yapı kalmış olabilirdi. Evet, Kazakistan halkının yaşam koşulları uzun süredir kötüydü.

Ruslar da tüm medya gücünü “Kazakistan’daki kaos Amerikan işi” fikrini yaymak için kullanıyor bu aralar.

Muhtemelen Kazakistan’da farklı klikler arası çıkan hesaplaşmayı hegemonyasını pekiştirmek için kullandı Ruslar, bu sırada daha iyi yaşam şartı arayan Kazak halkı arada kaynadı.

Tabii bunlar tahminden öteye gitmiyor. Ancak ABD’nin son yıllardaki dış politika başarısızlıkları alt alta konulduğunda nüfuz alanının çok dışında böyle bir şeye kalkışacağına pek ihtimal vermiyorum.

2024 hazırlığı

Bu kadar sorun birikmişken Biden-Harris ikilisinin 2024 hayalleri de tartışmaya açıldı. New York Times’da bir makale “Acaba Biden Cumhuriyetçi eskilerden biriyle nasıl olur?” diye Biden-Liz Cheney ikilisini önerdi . George W. Bush’un yardımcısı Dick Cheney’nin kızıdır kendisi.

Wall Street Journal ise “Acaba Hillary Clinton’ı bir daha mı denesek?” diyor. Bu arayışların başlaması Biden-Harris ikilisine olan inancı epey düşürdü. Tabii şunu söylemek lazım 2024’te hala en güçlü aday Kamala Harris. Clinton’ın yenilgisinden sonra bir şans daha vermek intihar olurdu. Biden’ın sağlığı ise bir dört yıl daha kaldırır mı bilmiyorum.

Geriye kalanlar Harris ve epey gerisinde kalmış 2020 başkan aday adaylarından Pete Buttigieg. Açıkçası mevcut popülerliklerine bakarak hiç biri Trump’a rakip olamazmış gibi duruyor. Trump’ın ise başı hala 6 Ocak meselesinden dertte.

Demokratlar çözümü Trump’ı yarış dışı bırakmakta arıyor ancak yasal olarak şu an için pek mümkün gözükmüyor bu. Bakalım Biden-Harris ikilisi kaybettikleri desteği toplayabilecekler mi? Haftaya başka bir yazıda görüşmek dileğiyle, iyi haftalar efendim.