Son yılların en büyük diplomatik krizlerinden birine yol açan ABD Temsilciler Meclisi Başkanının Tayvan ziyareti, Doğu-Batı arasındaki bağları iyice zedeledi.

Pelosi gitti, gidecek ya da “Biden istemiyor” falan derken ABD dahice bir şekilde amacına ulaştı. Bir hafta boyu hemen hemen aynı cümleleri Çinlilerden işittik. Önce Çin Devlet Başkanı Xi, Biden’ı aradı ve “ateşle oynayan yanar” dedi. Tayvan’ın anakaraya en yakın toprağı olan Kinmen adasının yakınına askeri yığınak yapıldı. “Pelosi gelirse, uçağı vurulur” diyen Çinli gazeteciler ortalıkta dolaştılar.

ABD öyle bir ortam yarattı ki bu ziyaret Pelosi’nin kendi fikriydi sanki. İnanması da güç değildi. Pelosi’nin “bireysel yatırımları” özellikle mikro çip alanında epey popülerdi. Tayvan’ı bu açıdan kişisel bir sebeple ziyaret ediyor izlenimi yaratıldı. Hatta Biden bundan hiç memnun değil ikna etmeye çalışıyor dendi. Pelosi Singapur’a geldi. Orada da uyardılar:

“Gitme! Asya siyasetini darmadağın edeceksin, dünyayı savaşa sürükleyeceksin!”

Öyle bir noktaya geldi ki iş, Tayvanlılar bile “kriz büyüyecek en iyisi biz davetimizi geri çekelim” dediler.

Pelosi kararlıydı. “Tarihi bir misyonum var” dedi. Atladı uçağına.

Uçak zikzaklar yaptı. Çin’in etkisinin en zayıf olduğu Güney Doğu kısmından Tayvan hava sahasına girdi. Okinawa adasından ABD jetleri havalandı. Tayvan’ın kendi hava gücüyle birleşip 100 kadar jet kalktığını söyleyenler bile oldu. İçinde U.S.S Ronald Reagan’ın da bulunduğu ABD uçak gemisi görev grubu bölgeye intikal etti. Taipei havaalanında uçaksavarların kapakları açıldı.

ABD resmen Çin’e “sıkıysa vur!” dedi.

Çinliler de uçaklarını kaldırdılar. Çin medyası “uçaklar boğazı geçiyor” haberlerini duyurdu. Çin sosyal medyasında savaş naraları yükseldi. Weibo sitesinde “Tayvanı işgal et” trend konu oldu. Öyle bir görüntü oluştu ki dünya savaşına ramak kalmıştı sanki.

Artık yukarıda neler oldu bilemeyeceğiz. İşin sonunda Pelosi sakince havaalanına indi. Pelosi tedbiri elden bırakmadan havaalanından karanlıklar içinde oteline doğru ilerledi.

Böylece ABD, Çin’e “90’lardaki halinden farkın yok” mesajı vermiş oldu. Afganistan faciası, Afrika ve Güney Amerika’da kontrolün yitirilmesi derken ABD’nin kaybettiği özgüven en azından şimdilik geri gelmişti. Her şeye rağmen rakipsiz askeri gücünü dünyaya göstermiş, varlığını herkese hatırlatmıştı.

Peki, Çin neden bu kadar pasif kaldı?

Son 20 yıl içinde Çin ekonomisi gibi ordusu da büyük gelişimler yaşadı. Bütçesinin ciddi bir kısmını deniz gücüne ve hatta özellikle uçak gemilerine yatıran Çin her şeye rağmen ABD’ye meydan okuyacak bir donanmaya sahip değil. Gemi sayısı ABD’den fazla olsa da Çin ordusunun ciddi bir deneyim sorunu var. ABD’nin deniz gücü daha önce pasifikte savaştı. Böylesi gelişmiş bir ülkeye karşı kafa tutmak imkansız olacak. Dahası Çin’in bir Tayvan işgalini kaldırabilecek amfibi kapasiteli gemileri yeterli değil.

ABD’nin “zoraki” görünen Pelosi hamlesini biraz da askeri güç gösterisiyle durdurabileceklerini düşündüler. En büyük hatayı ise “ateşle oynayan yanar” dediklerinde yaptılar.

Çinlilerin ana prensibi biraz da Sun Tzu’nun “Üstün Mükemmellik” anlayışından geliyor. En muhteşem savaş biçimi düşmanın direncini savaşmadan kırmaktır. Çinliler Ruslar gibi biraz da hoyrat davranarak kendi toprakları olarak gördüğü bölgenin insanını bombalamaktan biraz çekiniyor olabilirler. Eğer ABD’ye aşırı bir tepki verselerdi kendilerini bir tuzağın içinde bulabilirlerdi. ABD deniz gücüyle boy ölçüşemeyecek, Tayvanlılarla sınırlı ölçüde çatışma yapıp kozunu erken oynamış olacaktı ve Tayvan’la olası bir diplomatik birleşme ihtimalini yok etmiş olacaklardı.

Bunun yerine Çinliler öfkeli bir şekilde tersanelerine çekildiler ve “siz görürsünüz!” diyerek çekiçlerini savurmaya başladılar. Daha çok gemi yapacaklar. Ticaret yollarını olası ablukalardan koruyacak büyüklükte filolar kurup bölgesel amaçlarına sonra odaklanacaklar. Tabii ABD, Ukrayna’da olduğu gibi Çinlileri Tayvan için erken hareket etmeye zorlamazsa.

Şimdilik “gerçek mermiler” kullandıkları bir tatbikat ve bir iki yaptırımla sınırlı tepkiler verdi Çinliler. Sosyal medyada Rusya ve Çin’e yakın hesaplarda ciddi hayal kırıklığı oluştu. Çin bugüne kadar kapalı kutuydu. Ne yapabileceği tahmin edilemiyordu. ABD Çin’in henüz o güce erişmediğini bildiği için “artık gelecek biziz” diyerek inşa ettiği itibarını biraz hırpalamak istedi ve başarılı da oldu.

Tabii daha erken. Belki gerilimin boyutunu bir tık daha artıracak hamleler gelebilir. Güney Kore Başkanı, Çin’le gerilmemek için Pelosi geldiğinde karşılamaya gitmedi bile.

İşin sonunda, 90’larda Tiananmen Meydanı’na gidip Çin polisine rağmen pankart açmış Pelosi emeklilikten hemen önce son gösterisini de yaptı ve ülkesine kahraman olarak döndü. Dünya olarak küresel kutuplaşmanın bir evresine daha böylece geçmiş olduk. Artık benzer gerginlikleri çok göreceğiz.