Facebook CEO’su Mark Zuckerberg geçtiğimiz hafta bir podcaste konuk oldu. ABD’nin meşhur podcast sunucusu Joe Rogan’ın programında öyle bir itirafta bulundu ki gürültüsü bitmek bilmedi.

Sansürdü konu. Zaten sosyal medya sitelerinin en büyük eleştiri aldığı meseledir bu. Birisi düşünce özgürlüğünü terk ettiklerini söyler diğeriyse “yeterince sansür uygulamıyorsunuz bu yüzden aşırı sağ büyüyor” diye tepki gösterir. Zuckerberg de bu konuda insanları tatmin etmenin zor olduğunu söylüyor. 2020 seçimlerinde bu tartışmalar ön plana çıktı.

Seçim öncesi kampanyalarına “dezenformasyonla” mücadele damga vurmuştu. 2016’daki gibi Rus veya Çinli trollerin internette algı yaratmasına izin verilemezdi. Bu sebeple seçime 1 yıl kala sansür güzellemeleri başladı. Kendi haline bırakınca neler olur onu gösteren “sosyal dilemma” isimli belgesel Netflix’te yayına girdi.

Oluşan bu iklimde belirsizlik hakimdi. Seçime az bir zaman kala bir skandal patladı. Başkan adayı Joe Biden’ın oğlu Hunter’ın laptopundan sızıntılar olmuştu. Magazin haberlerine konu olacak kısımları geçersek çok ciddi bir iddia vardı bu sızıntıda. Oğul Biden, babasının Başkan Yardımcısı olduğu dönemde tüm ABD’nin caydırıcı gücünü Ukrayna’daki bireysel işleri için kullanmıştı.

Bu haber ortaya çıkar çıkmaz dünyada Twitter birkaç saatliğine kapandı. Biz tabii o zaman anlamadık sebebini. Paylaşanların hesapları kapandı, tweetler silindi, haberi yapan New York Post’un üyeliği bir süre askıda kaldı. Savunmada bir yıl yapılan hazırlığın sonuç verdiği noktaydı. Twitter “bu haber bir dezenformasyon” dedi ve çıktı işin içinden.

Aylar sonra laptopun Hunter’a ait olduğu ispatlandı. Artık seçim bitmiş Biden koltuğa oturmuştu. Tüm bu skandalın bir önemi kalmamıştı. İşte Zuckerberg o günleri anlattı podcastte. Dedi ki “FBI’dan bize geldiler. Dezenformasyonla mücadele hakkında uyarılarını yaptılar. Birkaç gün sonra bu laptop işi patladı. Doğrudan bunu söylememişlerdi ama neden bize gelindiğini anlamıştık. Twitter kadar acımasız olmadık. Paylaşımları silip hesapları askıya almak yerine algoritmalarla oynayıp paylaşımların insanların önüne daha az düşmesini sağladık.”

Zuckerberg’in itirafı pek de şaşırtıcı değildi. Bu derece önemli bir konudaki sansürün sosyal medya şirketlerinin paşa keyfine bağlı olduğunu düşünmek saflık olur. İşin asıl ilginç kısmı bu kadar üst düzey birinden doğrulanmasıydı.

Açıkça bir başkan adayı hakkındaki iddialar istihbarat birimlerinde üstü kapatılmıştı. Rusların 2016’da yaptıkları iddia edilen manipülasyonlardan pek de farklı değildi bu. Hep dediğim gibi, ABD 4 yıl daha Trump yönetimi kaldıramazdı. Tam da bu yüzden laptop haberini engellediler.

Bu olay sadece ABD demokrasisinin sorunlarını değil aynı zamanda sosyal medya şirketlerinin devletler tarafından nasıl kullanıldığını da anlatıyordu bize.

2020 seçimlerinde Amerikan devleti bu boyutta hamleler yapmışken 2024’te Trump’a bir kez daha göz yumacaklarını sanmıyorum. Florida’daki evine yapılan baskın da bunu doğruluyor. Olur da inatlaşırsa üzerindeki baskı artarak devam edecek. İzleyip göreceğiz.