Kuzey Akımı 1 ve 2 boruları havaya uçmuşken dünyada bir dedektiflik yarışı başladı gidiyor. Herkes birbirini parmakla gösterirken olağan şüpheliler ABD ve Rusya kendini aklamaya çalışıyor. Peki gerçekten sorumlu kim? Boruyu kim patlattı?

Olağan şüphelilere Rusya’yı eklememizin sebebi genel agresif hareketleri. Rusya Kuzey Akımı projesine 14 milyar dolar harcadı. Şampiyonlar Ligi sponsorlukları derken Gazprom aracılığıyla Avrupa üzerinde bir enerji nüfuzu inşa etti. Dahası, vanaları geçtiğimiz ay kapatarak tüm beklentilerini kışın enerji sorunu yaşayacak Avrupa’ya bağladı.

Avrupalılar, endüstrileri birer birer kapandıktan sonra koşarak Rus gazına sarılacaklar ve yaptırımları gevşeteceklerdi. En azından Rusların planı buydu. Ruslar için sahada işler iyi gitmiyorken bu yaptırımların ve hatta Ukrayna’ya desteğin azalması savaşı kazanmaları için kritik olurdu. Tüm bu denkleme bakıldığında ne kadar agresif olurlarsa olsun kendi boru hatlarını bombalamaları pek mantıklı gelmiyor. Batıya gaz vermek istemiyorlarsa daha önce yaptıkları gibi vanayı kapatıverirler biter.

Tam burada akla başka bir şüpheli geliyor. Konu hakkında niyetini hep belli etmiş birileri… Yani ABD.

Televizyonlarda oynayıp duruyor Biden’ın o dönemki konuşması… Diyor ki ABD başkanı “Eğer Rusya savaş çıkarırsa Kuzey Akımı’nı unutun.”

“İyi de kontrol Almanya’da değil mi? Nasıl olacak o?” diye soran gazeteciye ise “Bir şekilde halledeceğiz” diye cevap veriyor.

ABD’nin motivasyonu daha açık. Belli ki Avrupalıların enerji konusunda iradesine güvenmiyor. Kışın yaşanacak sorunlardan bunalanların Rusya’ya geri dönme yolunu tıkamak istiyor ABD.

Eski Polonya Dış İşleri Bakanı Radoslaw Sikorski sosyal medyada “patlamanın” fotoğrafını paylaşıp ABD’ye teşekkür etti. Sadece bu olay bile Avrupa içindeki karşılıklı güvensizlikleri gözler önüne seriyor. Polonya, Ukrayna ve ABD’nin başını çektiği bir grup Almanya ve hatta Fransa’ya pek güvenmiyorlar.

Almanlarda da bu mesele ciddi tartışmalara yol açtı. “ABD’yle ayrıl” birkaç gün boyunca Almanya Twitter’ında gündem oldu. Sonradan Gazprom’un CEO’su olmuş eski şansölye Gerhart Shröder’le nükleer santralları kapatıp Rusya’ya enerji bağlılığını artıran Angela Merkel’e oy atmış Almanlarda rahatsızlık başladı.

Evet, ülkeleri yanlış politikalarla enerji sorunu yaşamaya başlamıştı. Ama bunu ABD yapmışsa bir müttefikten ziyade zorba ve haydut bir devlet demekti. Yani Almanya gibi güçlü bir ekonomi egemen bir ulus olmak yerine kritik dış politika kararlarını bir dış güç vasıtasıyla almış olacaktı.

Şüphelerin artmasına bir sebepse bu saldırının Avrupa’ya gaz akışını sağlayacak Norveç’ten Polonya’ya uzanan hattın açıldığı hafta olmasıydı.

“Alın size alternatif de getirdik” diyor yani ABD.

Açıkçası işin sonunda herkes bir dönüp Amerika’ya baktı. Müttefikleri dahi Rusya’dan ziyade olayın arkasında onların olduğunu düşünüyor.

Asıl soru şu; Kuzey Akımı saldırısı batıda bir kırılma yaşatır mı? Almanların kimin müttefik olduğu konusunda şüpheye düşmesine sebep olur mu? Dahası eğer bu teoriler doğruysa Rusya’dan da yeni açılan borulara saldırı gelebilir mi?

Bu soruları sormaya gerek yok çünkü batılıların teyit mekanizmaları hemen kararlarını verdiler. “ABD’nin saldırıda parmağı olabileceği iddiası mesnetsizdir” başlıkları ABD merkez medyasında yankılandı.

Oysa işin daha soruşturması bile yapılmadı. Evet, ABD’nin motivasyonu açık görünüyor ama oklar bu kadar bariz bir tarafı gösteriyorsa şüpheyle yaklaşmakta da fayda var. Bu şüpheden kastım vanaları kapatmanın Avrupa’nın iradesini kırmaya yetmeyeceği, NATO içinde güvenleri sarsacak bir olayın yaşanmasının Rusya’ya daha büyük katkı getirebileceğiydi.

Eski Başkan Trump bile olayı “Biden 3. Dünya Savaşı çıkaracak” diye yorumladı. Tabii kendisine “Rus yanlısı” yakıştırmaları kesilmiyor. Oysa 2018’de Almanya’da yaptığı konuşmada “enerji bağımlılığınız başınıza dert açacak” dediğinde Almanlar ona gülmüştü. Nereden nereye…