Batı devletleri Rusya’yı ekonomik yaptırımlara boğarken herkesin kafasında Rusların ayakta kalıp kalamayacağı sorusu var. Hatta yaptırımların “başarılı” olup olmadığı şimdiden konuşulmaya başlandı. NATO’nun birincil maksadı ekonomik yaptırımların “caydırıcı” olmasıydı. İşgal sürdüğüne göre bunun  başarılı olduğunu pek söyleyemeyiz. Ancak bu yaptırımlar öyle noktalara gitti ki Rusya gibi devasa bir ülke bir anda uluslararası sistemlerden koptu.

Bir düşünün, birkaç gün içinde dünya devi şirketlerin hemen hepsi Rusya’dan çekilme kararı aldı. Ruble’nin değeri yere çakıldı. Batı’da yaşayan oligarkların mal varlıklarına el konuldu. Yapılan tahminlere göre bu yaptırımlarla Rusya’da 9 milyon kişi işsiz kalacak. Batılılar sadece bu ekonomik buhrana değil aynı zamanda dünyaya entegre yetişmiş Rusların bir anda oluşan “Kuzey Kore” modeline uyum sağlamayıp Putin’e karşı isyan etmelerine güveniyorlar.

Bu sırada Ruslar da radikal önlemler alma niyetinde. İlla ki dikkat etmişsinizdir. İnternette korsan ne kadar içerik varsa ya Rusça’dır ya da Rusya’dan gelir. İnternetin bir nevi korsan limanı Rusya’dır. Zaten kısmen rahat telif yasalarının iyice genişletileceği konuşuluyor. Yani Ruslar korsancılığı tamamıyla serbest bırakacak. Dahası Rusya’dan çekilecek firmaların fabrikalarının da millileştirileceği söz konusu.

Tüm bunların dışında son dönemde Çin’le iyice pekişmiş dostlukları var. Rusların Ukrayna’daki başarısı ya da başarısızlığı Çin’in Tayvan üzerindeki talepleri hakkında da belirleyici olacak. Bu nedenle karşılarındaki batı bloğu gibi Ruslarla birlik olmaları şart. Muhtemelen Rusya’nın kaybettiği batı pazarının yerini zamanla Çin alacak. Bu yeni ticaret alanı Çin’in büyüyen endüstrilerinin enerji açlığına da nispeten iyi gelecektir.

Bu sırada bu yaptırımların batılılara da geri dönüşü olacak. Putin, Ukrayna meselesini Ruslara bir “ölüm kalım savaşı” olarak anlattı. Onlara göre bu mücadele “Büyük Vatanseverlik Savaşı” diye adlandırdıkları İkinci Dünya Savaşı’nın devamıydı. Yani Putin’e 2022’ye kadar muhalif olmamış Ruslar için Ukraynalılar kadar olmasa da bir motivasyon kaynağı mevcuttu. Ancak iş batılılar için öyle değil. Onları doğrudan tehdit etmeyen bir savaşa müdahil olmaya sıcak bakmadıkları gibi zaten Covid-19 yüzünden parçalanmış ekonomilerinin daha da zarar görmesini istemiyorlar.

Yaptırımlarla ABD’de benzin fiyatları patladı bile. Sonbahar gibi savaş nedeniyle buğdayda oluşacak kıtlığın da ağır etkilerinin olacağı konuşuluyor. ABD ekonomisi 2024 seçimlerine kadar toparlanmasını bir kez daha ertelemiş oldu. Bu da Biden’ın seçilme ihtimalini daha da azalttı.

Ruslarsa sistem dışı kalmış olmanın şokunu yaşasalar bile Doğu dünyasıyla kendi alternatiflerini kurmayı deneyecekler. Bir ülkenin (özellikle de Rusya gibi büyük bir devletin) savaşma kabiliyetlerini ekonomik yaptırımlarla kaybetmesi imkansıza yakındır. En azından kısa vadede böyledir. Bu nedenle muhtemelen yaptırımlar Rus vatandaşının sırtına ekstra ağırlık yüklemekten başka etkisi olmayacak.

Putin işgalden aylar önce yaptığı bir konuşmada şunu söylemişti; “ Bugüne kadar yaptırımlar yüzünden yapacağından vazgeçen tek bir devlet yoktur!”. Yani tahminen Putin işgal durumunda ekonomisinin göreceği zararları hesaplamıştı. Eğer bu yaptırımlardan “sağ çıkabilirlerse” muhtemeldir ki benzer bir saldırıya karşı önlemlerini alacaklar.

Bu sırada batılılara “başarısız oldular” demek aşırı olur. ABD, yavaş yavaş tırnaklarını Avrupa’ya geçiren Rusları bir anda izole etmiş oldu. Dahası NATO’ya inancını kaybetmiş Avrupa ülkeleri tekrar ABD’nin arkasında birleştiler. Tabi batılıların yaptırım dışında bir şansı da yoktu. Asıl niyetleri Rusya’nın “Afganistan” sendromu yaşamasıydı. Kısa vadede istediklerine ulaşsalar da uzun vadede karşılarında alternatif bir pazar ve alternatif bir sistem bulabilirler. Tabi bunun için öncelikle kalkıştıkları işgali bir şekilde sona erdirmeleri gerekiyor.