Fi, Pi, Çi, Aeden ve Gör Beni kitaplarının yazarı Azra Kohen’in sürekli söylediği cümle; “Meraklarınızı ehlileştirin”

 Avrupa Bilim Komitesi’nin yaklaşık olarak 50 sayfadan oluşan raporunda açıklanan gerçekleri öğrendiğinizde çok şaşıracaksınız. Rapor flüorürün, sentetik ya da doğal, insan sağlığı açısından çok zararlı olduğunu ve asla vücuda temas etmemesi gerektiğini açık ve net olarak belirtiyor. Diş macunlarında ve bir çok alanda kullanılan flüorürün, insan sağlığına zararları oldukça fazla… En yaygın yan etkisi; belirli bir seviyede ve düzenli olarak alındığında, bireyi itaatkâr yapıyor. Sürekli maruz kalan birey, yaşanan tüm bireysel ve toplumsal olayları sorgulamadan kabulleniyor. Tabi ki bunun seviyesi bünyeden bünyeye değişiyor.   

 Tarihte flüorürü ilk kullanan kişi Adolf Hitler. Gaz odalarına doğru son derece düzenli bir sırayla ve gayet itaatkâr bir şekilde giden insanların görüntülerini hepimiz biliriz. Hiç düşündünüz mü, insanlar ölüme bu kadar sakin ve itaatkâr bir şekilde nasıl gider, diye? Belirli bir miktarın üzerinde flüorür verildiği için gayet sakin gaz odalarına, ölmeye gittiler.

 Diş hekimleri tarafından ısrarla, flüorür dişler için gerekli, açıklamaları yapılsa da Avrupa Bilim Komitesi’nin raporu dikkate alınmak zorunda… Bakın bunlar çok ciddi konular. İrademizi ve zekamızı korumak zorundayız. Herkes bunun analizini kendi dünyasında çok iyi bir şekilde yapmak ve kendini korumak zorunda…

Dünyanın ve ülkemizin en büyük problemi zeka! Açlığın da bağlandığı yer zeka, eğitimin de bağlandığı yer zeka, toplumsal bütün problemlerimizin, travmalarımızın, psikolojik sorunlarımızın bağlandığı yer de zeka… Zeki insanlar, yaşadıkları bütün kişisel ve toplumsal problemleri en doğru şekilde analiz edip üstesinden gelmek gibi üstün bir özelliğe sahipler. Fakat iyi beslenmiyorsanız zeki olmanız mümkün değil. Ana rahminde demir eksikliğine maruz kalmış bir çocuktan, belirli bir zeka seviyesinin üzerine çıkmasını bekleyemezsiniz, çünkü zekanın hammaddesini alamamış. Ama iyi ki zeka, kas gibi gelişebilen bir özelliğe sahip. Ana rahminde demir eksikliğine maruz kalmış olsa bile sonradan takviye ile zeka geliştirilebiliyor. Biz bu farkındalıklara sahip olmak zorundayız. Ancak bu şekilde kendimizi ve çevremizdeki herkesi koruyabiliriz.

Dünya, öz kaynaklar savaşı içerisinde… Bu savaş için iradeni ve zekanı kontrol altında tutmak isteyen sisteme asla izin vermemelisin. Buna karşı yapılacak toplumsal mücadele, birey olarak maruz kaldığın örgütlü kötülüğün farkına varıp, buna karşı  kendini ve çevreni korumanla başlayacak. Bu hiç zor değil. Meraklarını ehlileştirip, oltalara gelmediğin sürece bu hiç zor değil. Oltalara gelmek nedir? Bir örnek ile açıklayayım. Eskiden, yürümek istemeyen eşekler için uzunca bir sopanın ucuna havuç bağlayıp eşeğin üzerine binerek sopayı öne uzatırlarmış. Eşek garibimse, havuca ulaşmak için habire yürürmüş. Burada havuç, sana gerekli olduğuna inandırılan her şey. Sopanın ucuna havuç bağlayan, sistem. İşte bu olayın sorunsalı da tam burası… Sen o eşek olmak istiyor musun, istemiyor musun?