Duru Film Yapım şirketine ait Mahmut Şirin’in yapımcılığını yaptığı, ben Seçil Çelebi’nin senaryosunu yazdığım ve yönetmenliğini üstlendiğim ÖZGECAN filmi hazırlıklarına başladı.

            Ankara’da yapımcımız Mahmut Şirin ile basın açıklamamızı yaptık. Basın açıklamasından sonra özellikle sosyal medyada destekler ve linçler başladı. Destekleyenlere çok teşekkür ediyor, linçleyenlerin de bizi yeterince anlamadığını düşünüyoruz. Basın açıklaması sırasında neden bu filmi yapmak için yola çıktığımızı, motivasyonumuzu detaylı bir şekilde anlattık. Fakat ağır eleştirileri görünce amacımızın yeterince anlaşılmadığını fark ettik.

            Özgecan’ın başına gelen korkunç olayı bilmeyen yoktur. Neden Özgecan’ın hayatını sinema filmi yapmak istedik? Çünkü Özgecan’ın başına gelen korkunç olay dünyada haberi en çok yapılmış üçüncü vaka ve maalesef Özgecan Türkiye’de kadın cinayetlerinin sembolü. Özgecan olayından önce de sonra da kadınlar vahşice öldürüldü ve her geçen gün sayısı artarak öldürülmeye devam ediyor.

            Kişilik bozukluğuna sahip insanlar her yerde karşımıza çıkabiliyor. Beyaz yakalı olarak, dolmuş şoförü olarak, müdür olarak, esnaf olarak, zengin bir iş insanı olarak, vb… Bu insanlar; taciz edebiliyor, tecavüz edebiliyor ve koşullarını oluşturursa cinayet işleyebiliyor. Bu insanların empati yeteneği yok denecek kadar az. Ancak yüksek duygular yaşattığınız anda empati yapmasını sağlayabiliyorsunuz. Cezaların yeterince caydırıcı olmaması, erkek egemen, eril anlayışın toplumda yarattığı olumsuz etkiler, bu olaylara alan açıyor. O bu dünyaya gelmiş bir can. Kendi hayatını, hayallerini oluşturmak için çabalayan bir can. Annesinin, babasının üzerine titrediği, dokunmaya kıyamadığı bir can. Hiç kimsesi de olmayabilir. Var olmak için mücadele eden bir can, tıpkı senin gibi… Karşındaki “can”a  dokunma hakkın, yetkin yok. Sen ona dokunamazsın. Zarar veremezsin. Bu kanaatleri toplumdaki her bireyde oluşturmak zorundayız. Bizim amacımız tam da bu. Sinema, imgelerin gücü sayesinde izleyicinin bilinçaltına sızıyor ve buradan izleyiciye vermek istediğiniz mesajı net bir şekilde verebiliyorsunuz. Duygusal olarak etki altında bırakıp her bir can’a saygı duyması gerektiği bilincini izleyiciye yerleştirebiliyorsunuz. Elimizde böyle bir imkan varken, kadın cinayetlerini yok etmek için bu imkanı neden kullanmayalım? Filmin amacını manipüle etmek için “Siz acılar üzerinden para mı kazanacaksınız?” şeklinde ağır eleştiriler yapan trollere de gerçekten eleştirmek için bu soruyu soran eleştirmenlere de cevabımız budur. Sinema yapmak çok maliyetli ve çok emek isteyen bir iş. Ve bu emeğin karşılığının olup olmayacağı hiçbir zaman öngörülemez. Bu film para kazandırır mı kazandırmaz mı bilinmez ama maliyeti ve emeği çok büyük. Fakat bizim odağımız ve yola çıkma amacımız; bu ve benzeri filmlerle toplumda bir anlayış oluşturup kadın cinayetlerinin son bulması için etkili bir çözüm üretmek.

            Hakan Ural, Kanal D’nin Neler Oluyor Hayatta programında, “yapımcı filmin bütün gelirlerini bağışlayacak mı? Ben böyle bir açıklama duymadım” diyor. Kendisine sormak istiyorum. Sayın Hakan Ural, yıllarca insanların acılarını konuşarak program yaptınız. Elde ettiğiniz gelirleri nereye bağışladınız? Çalıştığınız kanalın sahibi, yıllardır haberlerde insanların acılarını yayınladı. Buradan elde ettiği gelirleri nerelere bağışladı? Siz kendisine bu soruyu sordunuz mu? Bu filmin geliri olursa yapımcı nerelere bağışlanacağını belirledi. Ancak biz bunlar üzerinden filmin reklamını yapmayacağız, amacımızın manipüle edilmesine de asla izin vermeyeceğiz, bilginiz olsun.  

KADIN CİNAYETLERİ SONA ERENE KADAR BİZ, BU VE BU MİNVAL FİLMLER YAPMAYA DEVAM EDECEĞİZ.